20 Temmuz 2016 sonrası yayınlanan KHK larla 100.000 den fazla öğretmen, doktor, mühendis, polis,asker, hakim, savcı, diyanet görevlisi, akademisyen, hemşire, teknisyen vs. kamu görevlisi, tek satır savunma almaksızın nerde ve nasıl hazırlandığı şüpheli listelerle kendilerini KHK listelerinde buluverdi.

Anne baba olanınız veya bu süreçleri yaşamış herkes bilir.Bir çocuğun ilkokulu, ortaokul, lise  ve üniversiteyi ne zorluklarla bitirip meslek sahibi olduğu, alanında uzmanlaştığını ayakları üzerinde durur hale geldiğini çok iyi bilir.

İyi bir liseyi, üniversiteyi kazanması için varını yoğunu ortaya dökerek çocuğunu özel bir okula, imkan bulamazsa dershaneye göndererek yavrusunun bir meslek sahibi olmasını arzular her anne- baba.

Ne var ki tüm bu emekler, alınteri ve çileler, bir uğursuzun sizi fişlemesi ve TCK 135 maddesinde suç olan fişlemenin de görev kötüye kullanılarak işleme konulmasıyla tüm emekleriniz sıfırlanır, yok edilir.

15 Temmuz 2016 hain ve karanlık darbe girişimi bahane edilerek yapılan bu işlem sonucu yıllarca alınteri dökerek aldığınız diploma yok sayılıp, hayallerinizle birlikte çöpe atıldı. Kamudan ihraç edilme yetmiyormuş gibi özel sektörde işinizi yapmanız dahi engellendi. Çalıştığınız işyeri, devletin hışmına uğrarım korkusuyla size iş vermediği gibi, diplomanızı kullanarak bir özel işyeri açmanız dahi bu zalim KHK larla  ellerinden alındı.

PEKİ KİM BU KHK LILAR ? GERÇEKTEN BU KADAR HUKUKSUZLUĞU HAK ETTİLER Mİ?  

KHK lıların hepsini tanımam.Fakat etrafımda görüp bildiğim KHK lıların hemen hepsi  ülkesini, milletini, devletini seven, inançlı temiz insanlar.Sadece 2 örnek vereceğim.!

Birinci örnekte isminin açıklanmasını istemeyen bir KHK lı.Bilişim uzmanı.Önemli bir Bakanlığın  bilişim bölümünde çalışan teknik bir personel iken 672 sayılı KHK ile kamu görevinden ihraç edilir. Bu kişi, uluslar arası nitelikli, yurtdışında altın değerinde olan  3 ayrı bilgisayar ve bilişim alanında teknik sertifikanın sahibi. Yaşadığı şehirde  halkın çok sevdiği değerli bir ailenin çocuğu. Çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile kurumunda sevilen sayılan biri.   

2010-2011 de,  yeni inşa edilen çalıştığı Daire Başkanlığı nın kamera sistemleri için ihale açılmıştır. En düşük teklifi veren firma, bu iş için 1.000.000 TL( 1 milyon TL, eski birim ile 1 trilyon TL) ile  fiyat verir. Bunu gören KHK ile sonradan ihraç edilen uzman, sorumlu amirine, “ Biz zaten teknik kurumuz. Kamera ve bilgisayar işi bizim işimiz. Bana malzemeleri alın ben bunu maliyetine yaparım. 1 milyon TL vermenize gerek yok”  der. Teklif başkanın hoşuna gider ve istenen gerekli malzemelerin fiyatı araştırılır.100.000 TL ye satın alınabileceği anlaşılır. Malzemeler alınır ve  KHK lı  personel bir hafta çalışarak kurumun kamera sistemlerini yapıp bitirir. Sadece bu işlemle devletin kasasından fazladan 900.000 TL çıkmasını engellemiş, devletini 900.000 TL kara geçirmiştir.

Batı da bir ülkede olsa bu personel para ve derece ile ödüllendirilir. Günlerce haber yapılıp kahraman ilan edilir. Fakat bizde ne yapıldı?Altın değerindeki 3 uluslararası sertifika sahibi bu fedakar uzman bir KHK ile kapı dışarı edildi. Tek kuruş Tazminat vs verilmeksizin.  !”

DAHA DA ACI OLANI ! :

Aynı birimde bulunan ve halen çalışan arkadaşı,  KHK ihraç edilen uzman arkadaşına, “ Sen beni dinlemedin, dinleseydin şimdi altında son model,  lüks bir araba olurdu”  “Biz paravan bir şirket kurup, ihaleyi bu şirkete yaptırıp 900.000 TL lık karı kendimiz alırdık” diyen kişi halen görevde.!Ve terfi ettirildi. Bunu dinlemeyip devletini düşünen ve 900.000 TL lık parayı elinin tersiyle iten uzman ise ihraç. “Beni dinlemedin!” diyen bu kişinin, kendi gibi 60 kişinin ismini verip KHK listesine  eklettirdiği, ve mesleğinden ettiğini de ismi bende mahfuz uzman,  üzülerek söyledi. Bu KHK lının tek suçu, “900 bin TL yi paravan şirketle cebimize indirirdik” diyen bu kişinin FİŞLEME kaydı.!  

İKİNCİ ÖRNEK:

ARABASINA DOLDURDUĞU BİDONLARLA KALDIRIMDAKİ SAHİPSİZ AĞAÇLARI SULAYAN, DİPLERİNİ ÇAPALAYAN HAKİM,

Bir KHK ile ihraç edilen bu hakim de, 2007 yılında Ankara’ ya tetkik hakimi olarak atandığında lojman bulamadığı için Balgat’ ta kiralık bir eve yerleşir. Etkili bir yerdeki Daire başkanı “Sana lojman ayarlayalım( yani torpil yapalım ) “ sözüne, “Sıramı bekleyeyim, kimsenin hakkına girmeyeyim” sözü ile bu talebi ret eder.3 yıl boyunca kirada kalıp sırasının gelmesini göze alır.

Bu hakim, işe gidip gelirken yolda yeni dikilen ancak sulanmadığı için kurudu, kuruyacak ağaçları görünce dayanamaz, Büyükşehir Belediyesi Beyaz Masayı arar. Ertesi gün işe giderken bu fidanların  sulanıp sulanmadığını kontrol ederken diplerinde oyuk olmadığı, ilkel yöntemlerle arazözle uzaktan sıkılan suyun ağaç köküne ulaşmadan üstünden-akıp gittiğini, yepyeni güzelim fidanların öle yazdıklarını görüp Belediyeyi 2. Kez  arar. Durumu bildirir. Gereğinin yapılmadığını görünce “iş başa düştü” deyip ertesi gün arabasının arkasına su bidonlarını doldurup, kürek ve kazma alarak sabah kimsecikler yokken yola koyulur. Ağaçlar hemen TBMM karşısında olduğu için arabasını park etmesine nöbetçi askerler düdük çalarak itiraz eder. Bu hakim de “ Belediye, Belediye” diye bağırıp su bidonları ve alet edevatı araçtan indirir. Ağaçların diplerini tek tek açıp oyuk yaptıktan sonra bunları getirdiği sularla bir güzel sular. Sonra ağaçları ölümden kurtarmış olmanın sevinciyle arabasına binip , hemen yanı başındaki Yargıtay Ek binasındaki işyerine gider.

3 yıllık emek sonucu yazdığı ve çok satan bir kitabının telif ücretini yoksullar yararına bağışlar.1 kuruş para almaz. Oysa eşi ev hanımı, evi kirada ve tek dünyalığı altındaki 3.el arabası.

Yaşadığı şehirde “okuma imkanı bulamayan birçok fakir var” diyerek her ay maaşından düzenli olarak iki yetim çocuğa, ufak ta olsa burs verir.

Ankara da çukurları, düşük logar kapaklarını üşenmez alo 153 beyaz masaya bildirir. Bir insan gelip arabasıyla çukura grip kaza yapmasın diye !. En son çukurlarla baş edemeyince, Melih GÖKÇEK e, “ Senin çukurlarını ben mi takip edecem? Belediye olarak bir çukur ekibi yap, akşama kadar dolaşıp, çukurları, düşük logar kapaklarını  tamir etsinler” diye yazı yazar.

Bu hakim, hafta sonlarının bir gününü mutlaka adliyede geçirip evine sürekli dosya taşır. “Yıllanmış davalar daha fazla gecikmesin, adalet ihmale gelmez”  mesai mefhumu olmaksızın fedakarane çalışır.

Ceza hakimi olduğu dönemde, sokak çocukları tutuklanmak için önüne getirilince, sokakta yatan 150 civarında çocuğun olduğunu öğrenir. Bu durumu valiliğe , “gece köprü altlarında yatan çocuklar var”. 18 ini doldurup yurttan çıkarılanlar var”. Bunlarla ilgilenmezseniz suç işlerler. Tutuklamak tek başına bir çözüm değil” diye yazıyla bildirir. ilgilenmeyince  Cumhurbaşkanından ana muhalefet liderine kadar, “ Sokak çocuğu” trajedisini önlem alınması için çağrıda bulunur.

Duruşmada kavga  eden aileleri barıştırmak, husumeti sonlandırmak için çırpınır durur.

Önemli bir kente,  o dönemde çok prestijli olan bir göreve atanır. Bunun sefasını süreceğine, bu hakimliğin kapalı devre yapısı ve etkisiz itiraz sistemini görüp Anayasa Mahkemesinden iptalini talep eder. Bu talebi sonrası önce yetkisi elinden alınır, sonra da kış ortasında sürgün olarak gittiği il de dahi “ vatandaşın bir suçu yok” diyerek   10 yıllardır karara bağlanmayan birçok dosyayı karara bağlar.

Çalıştığı yerlerde sevilen bir hakim olan bu kişi de, 20 Temmuz sonrası kendisini bir HSK- KHK listesinde bulur. HEM DE YILLARCA ÜZERİNDE CAN ATTIĞI, TİTREDİĞİ ADALETİN EN TEMEL İLKELERİNDEN MAHRUM EDEREK.!

Ülkesine, devletine, halkına bağlı, ağaçlara ve tüm canlılara merhametle dolu, devletinin menfaatini düşünen, 1 milyon TL lık işi 100 .000 TL ye mal ettiren  bu kişiler, sadece iki küçük örnek.

Eminim ki 150.000 e yakın KHK lının çoğu bu şekilde birbirinden değerli. Bakın bu insanlar sistemden çekileli ülke ne hale geldi. OYSA 3 YIL ÖNCEKİ ÜLKENİN İKTİDAR AYNI İKTİDAR. MUHALEFETİ AYNI MUHALEFET.! MİLLETİ DE AYNI MİLLET.! Birtek eksik olan, banka, sendika, dernek,  gibi uçuk delillerle, fişleme kayıtlarıyla hakları ellerinden alınan 150.000 KHK lı eksik. Adliyesi, emniyeti, üniversiteleri ve hastaneleriyle tüm Türkiye yetişmiş bu kalifiye insanların yokluğunda adeta 50 yıl geriye gitmiş gibi tanınmaz bir halde.

İSTANBUL SEÇİMLERİNDEKİ KÜÇÜK FARK, İLAHİ BİR İKAZ, İBRET ALANA.!

150.000 kişinin ve ailelerinin oylarından bir şey çıkmaz diye muhalefet partileri bile KHK lıları gereği gibi ağızlarına almadılar. Dertlerini dillendirmediler. Sahiplenilmediler. Hor görüldüler.

Allah, bu seçimlerle Tüm duyarsızlara bile, 1 kişinin ne kadar önemli olduğunu, hakkın küçüğü, büyüğünün olmadığı, İstanbul gibi önemli bir kentin belediyesini 14.000 kişilik bir azlık oyunun belirleyici olabileceğini bizlere gösterdi.

Sohbet, sendika üyeliği, özel okulda çalışma, whatsapp benzeri bir program kullanma gibi Türk ceza yasalarına göre suç olmanın ötesinde anayasal hak olan fiillerden dolayı cezaevlerinde tutulan  kadın mahkumları, ve bebeklerini, minik yavrularını hatırlatıyor bu 14.000 sayısı. İBRET ALABİLENE.!

Hor görülen, itilen ve kakılan bu KHK lılar ve ailelerinin oyları, 25 yıllık bir  yönetimi alıp başkasına vermeye yetti ve arttı.!

İbret alınıp, bu hukuksuzluklara son verileceğine, faturayı yine KHK lılara kesmek ise manevi bir körlüktür. Hatayı  görememektir.  Bu mazlumların hakları verilmez ve suçsuz yere içerde olanlar, başta anneler, bebekler, masum harp okulu öğrencileri, erlerin esareti sonlandırılmazsa, bir sonraki seçimde iktidarı da Allah elinizden alır.Peygamber Efendimiz,  “Mazlumun bedduasını almaktan kork. Zira Allah'la bu beddua arasında perde mevcut değildir." Buyuruyor. [Buhari, Zekat 1, 41, Sadaka 1, 63, Mezalim 9, Megazi 60, Tevhid 1; Müslim, İman 31, (19); Tirmizi, Zekat 6, (625); Ebu Davud, Zekat 4, (1584); Nesai, Zekat 46, (5, 55)].