Öncelikle söz konusu Fatih’i bir tanıyalım;

II. Mehmed, Osmanlı İmparatorluğu’nun yedinci padişahıdır kendisi. Hani şu genç yaşına rağmen çok zeki bir asker olan Fatih Sultan Mehmed. Dahice fikirleri sayesinde İstanbul’u fetheden şanlı komutan...

Küçük yaşlarda fen, din, felsefe gibi konularda eğitim almış, sekiz civarı dil öğrenmiştir. Büyük bir edebi bilgiye sahiptir ve buna bağlı olarak aruz ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Üstelik şiirlerinde Avnî mahlasını kullanmıştır.

Fatih’in günümüze ulaşan tek eseri Divân’dır. Divân’ında 70 adet manzume bulunmaktadır.

Aynı zamanda portresini yaptırmak için İtalya’dan ressam getirecek kadar sanata düşkündür. Söz konusu ressam öyle alelade bir ressam da değil üstelik... Rönesans döneminde Venedik'te yaşamış İtalyan ressam Gentile Bellini’dir kendisi.

Bir de Fatih Sultan Mehmed’in gelişmiş mimari zevkleri vardır. Sanattan, mimariden zevk alan bir ruha sahiptir.

Halktan birinin Kadıya şikayet edebileceği kadar da adalete düşkündür ayrıca. Mahkemelik olmuş, mahkemeyi de kaybetmiştir.

“Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” diyecek kadar çevrecidir de... Bu kadar sanat ile donanımlı bir ruha da yeşilliği arzulamak yakışırdı tabi...

Peki biz bunca meziyeti olan Fatih Han’ın torunu olduğumuzu söylerken hangi özelliğine vurgu yapıyoruz? Ya da “Biz Fatih Han’ın torunuyuz” derken kastettiğimiz o Fatih’i tanıyor muyuz? Hiç sanmıyorum. Biz hangi yönünü örnek alabildik ki?

Bizanslılara olan düşmanlığını mı, başına sardığı sarığı mı?

Edebiyattan hiç anlamayan, en basit felsefi konularda bile görüş bildiremeyen kişiler olduk. Ne hakla “Fatih’in torunu” diyoruz kendimize? Ama bir güzel de diyoruz vallahi... Şimdiki Fatih Han’ın torunları da pek zalim.

Ağaç kesiyorlar, tarihi eserlere zarar veriyorlar, sanat ile ilgili hiçbir gelişmeyi takip etmiyorlar. İstanbul’u işgal ettikten sonra Ayasofya’da hiçbir esere zarar verilmemesi konusunda emir veren Fatih’in torunları fırsatını bulsa Ayasofya’yı talan edecek. Sözde güç gösterisi için...

İstanbul’un eski ihtişamı da ölüyor. Gökyüzünü gizleyene kadar bina yapıyor şimdiki torunlar... İyiden iyiye beton düşkünü oldular, daha fazla para için şehrin akıbetini zerre kadar umursamıyorlar.

Ama sözüm ona Fatih’in emaneti İstanbul’a sahip çıkıyorlar.

Allah aşkına bir düşünün; Fatih mezarından kalksa ne yapar? Yerimizde sayalım, çağa ayak uydurmayalım demiyorum. Sözüm estetik yoksunu herkese! Lütfen bir daha “Fatih’in torunuyum” demeden önce Fatih’in bıraktığı emanetlere layık mıyız onu bir düşünelim.

Hiç değilse, onun özelliklerinin onda birine sahip olmadan onun adını anmaya utanalım. Yoksa biz o kadar kendini bilmez bir halk değiliz dimi? Değilizdir inşallah.

Kıymetli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim. Sevgilerimle,

Tuba Demir