İnsanın kendi tercihi olmayan hususları vardır. Irkı, rengi ana dili, cinsiyeti gibi. Kadının ve erkeğin birbirinin tamamlayıcısı olduğu ve yeryüzünde mutluluğu, adaleti, huzuru tesis etmesi veya kaos ve zulmü meydana getirmesinin birer tercih meselesi olması hakikattir. Bu tercihini iyiden, güzelden, doğrudan, adaletten mi yoksa çirkinden, yanlıştan, zulümden yana mı kullanacağı meselesi insanlık tarihi boyunca süregelmiştir.

Allah (cc) ailede reis olarak erkeğe işaret etmiş, yetkinin çoğunu erkeğe vermiştir. Erkek hanımının ve çocuklarının her türlü ihtiyaçlarını zamana ve durumuna göre karşılamakla yükümlü tutulmuştur. Kadın ise insanın ilk sığınağı ve mürebbiyesi olurken insan sapıtıp azgınlığa düştüğünde ihyası için karşılıksız feragat etmektedir. Kadın, annedir, sevgidir, kucaktır, şefkattir, güçtür, kuvvettir, yuvadır...

AİLEDE KADININ YERİ

Aile toplumun temel taşıdır. Ailede temel taş anne olarak kadındır. Ailelerin birlikteliğinden toplumlar oluşur, toplumların ayakta kalmalarındaki en önemli etken kanunlar ve kanunların uygulanmasıdır. Aile Anayasanın 41.maddesinde güvence altına alınmıştır. Ancak son yıllarda çıkartılan kanunlar aileyi korumaya yönelik olmaktan ziyade kadına birtakım ayrıcalıklar tanımaya yöneliktir. Bundan mütevellit günümüzde kadın ve erkek cinsiyetleri üstünden adeta bir egemenlik yarışı yaşanmaktadır.

ERKEKLEŞTİRİLEN KADIN

Kadın ve erkek arasında yaşanan bu amansız mücadeleye Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da kadından yana arka çıkarak destek vermektedir. Aile, Ç. S. P. Bakanlığı resmi sitesinde yayınlanan misyon şöyle sunulmaktadır: ''Ülkemizde kadın erkek eşitliğinin sağlanması, toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadınların konumlarının güçlendirilmesi ve kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi için politikalar üretmek, strateji geliştirmek, tüm paydaşlarla işbirliği yapmak ve koordinasyonu sağlamak.''

Fransız İhtilalinden sonra Osmanlı Parçalanmadan önce de birtakım söylemler geliştirilmişti ve toplumlara sunulmuştu. O dönemlerde 'Hürriyet', 'eşitlik', 'kardeşlik'... gibi ifadeler kullanılmış, böylece milliyetçilik akımları dünyaya yayılmış, bundan etkilenen Osmanlı yıkılmış, içinden pek çok devlet çıkmıştı. Küresel emperyalistler o dönem milletleri milliyetçilik akımıyla yıktılar, günümüzde dünya hakimiyeti için önlerinde engel olarak gördükleri ailenin parçalanması için başka yollara baş vurmaktalar. Bunlardan biri belki de en önemlisi ''cinsiyetçilik'' akımıdır.

Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın misyonunda ''eşitlik'', ''güçlü kadın'' ve ''kadına ayrımcılığa son'' söylemleri, yani ''Kadına pozitif ayrımcılık'' sağlamak kadına iyilik yapmak mıdır, kötülük etmek midir?..

Hem madem kadın-erkek eşitse kadına nçin bir de pozitif ayrıcalık verilmek isteniyor?

Kadın erkek eşitse! Pozitif ayrımcılık da bir nevi ayrımcılık olmuyor mu, bu durum eşitliğe aykırı değil midir?

MAKSAT BAĞCIYI DÖVMEK Mİ?

Weber, ''Akılcı kapitalizmin gelişiminin önünde en büyük engel ailedir. Özellikle birleşik akraba grubu (hısımlar) ilişkileri kapitalizmin gelişimini boğar...'“Protestanlığın büyük başarısının ardında ''hısımlığın prangalarını parçalaması yatar.'' demiştir.

Aile, Ç.S.P Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk New York'ta Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) tarafından düzenlenen panelde kadınların iş gücüne katılımının yüzde 34, kadın istihdam oranının da yüzde 29'a yükseldiğini ifade etti. Türkiye'de her geçen gün erkek işsizliği artıyor, babalar evlerine ekmek götüremiyor. Çocukların nazarında rol model olamamaktalar. Babalar mahcup, babalar çaresiz bırakılıyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın bunca erkek işsiz dururken kadın istihdamına ağırlık vermesi de bir hayli ilginç doğrusu.

2011 yılında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kabul edilmiş, 2014 yılında yürürlüğe girmiştir. İstanbul Sözleşmesi ile varlık kazanan Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşmedir. Bununla birlikte Sözleşmeyi kabul eden ilk devlet Türkiye'dir ve İstanbul'da imzalandığı için sözleşme İstanbul Sözleşmesi olarak anılır. Fakat yine ne hikmetse bu kanundan sonra şiddet azaltılmamış, aksine çoğalmış ve pek çok aile dağılmıştır. Boşanma oranlarında gayri tabii bir artış meydana getirmiştir.

Hatırlarsanız 2009 yılında Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, Viyana’da AB Aileden Sorumlu Devlet Bakanları Toplantısına katılmıştı ve Kavaf, sonuç bildirgesindeki “farklı aile formları” ifadesine itiraz etmişti, bildirgeyi imzalamamıştı. Sebebiyse farklı aile formları” ifadesinin ''eş cinsel aileleri'' de kapsamasından dolayıydı. S. Aliye Kavaf o dönem kendi partisi içinden birçok tepki aldı ve değil bakanlık milletvekili adayı dahi gösterilmemişti.

Görüldüğü gibi Batı'nın dayattığı kanunlar ülkemize hayırdan çok şer getirmektedir. İstanbul Sözleşmesi ile başlayan kadın ve LGBTlilere yönelik çıkartılan kanunlar aile kurumunun temelini sarsmaktadır. Kadını aileden kopardığınız zaman aile dağılır. Boşuna denmemiştir ''Yuvayı dişi kuş yapar.'' diye.

Kadını aciz midir ki kadın ''güçlü'' kılınmak isteniyor?

Kadın annedir, anne her türlü zorluğun altından kalkar ve kadın Allah(cc)'ın kadının fıtratına vermiş olduğu bir güç vardır haddizatında.

ANNE KADIN MI, GÜÇLÜ KADIN MI?

Eskiden zengin sınıf insanları en ağır işlerde köle olarak kullanılıyorlardı. Sanayi Devriminden sonra makinaların icatları ardından daha ağır işleri makinalar yapmaya başladı. Teknolojik gelişmelerden sonra insan iş gücüne ihtiyaç azaldı, neredeyse kalmadı. Dünya Siyonizmi ailenin ayakta kalmasını istememektedir. Sekiz milyar insanlık alemi onlara göre fazla ve nüfusun bir şekilde kontrol altında tutulması gerekiyor. Öylece kadın kontrol altında olursa ailede kontrol altında tutuluyor.

Ahmet Hakan Çakıcı ''Türkiye'de 'Ailesiz Toplum Projesi' tam gaz devam ediyor!'' yazısının bir bölümünde; ''Wendy Brown, "bu zorunlu ilişkinin sonuna geldik; zenginlerin, çalıştırmak ya da savaştırmak için fakirlere ihtiyacı yok. Artık onların yapay zekalı robotları var''[2] derken yine yazının devamında Zygmunt Bauman,"Dünya, ıskarta insan, (işsiz) tüketilmiş mal ve eşyanın çöpleri ile doldu. Modernite için, bir varlık olan insanın ıskartaya (çöpe) dönüşmesi ile eşyanın çöpe dönüşmesi aynıdır. Atık insanlar hız kesmeden çoğalıp muazzam miktarlara ulaşırken gezegendeki çöp alanları ve atığı geri dönüşüme sokacak araçlar giderek azalmakta. 'Bundan sonra gündemimiz, ‘atık insanların ve insani atıkların[33] tasfiyesi’dir.[34]"diyor.

Prof. Noah Harari’nin işsizler" için kullandığı terim ise "gereksizler."[35] Ve diyor ki; "Askeri ve ekonomik olarak vazgeçilmez olan yoksulları korumak yerine kendi çıkarları için hareket eden 20. Yüzyıl elitleri, 21. yüzyılda üçüncü sınıf insanları(gereksizleri) taşıyan vagonları (her ne kadar acımasız olsa da) tamamen geride bırakmak ve sadece birinci sınıfla geleceğe doğru ilerlemek istiyor.[36]” Yani elitler, geleceğin dünyasında alt sınıflardan kimseyi görmek istemiyor, diyor.

“İnsanın şuur ve bilinç sahibi olmasının avantaj olduğunu ve bu yüzden şuursuz, duygusuz robotların onların yerlerini alamayacaklarını düşünenler için geleceğin dünyası bir hayal kırıklığına gebe: Atlar, öyle ya da böyle bir bilinç sahibiydiler; sahiplerini tanırlar, evlerini kendileri bulurlar, kızgınlık veya keyflerini belli ederler, sıcaklık ve sevgi gösterirlerdi. Ama biz arabaları tercih ettik. Çünkü arabalar, daha çok yükü daha uzun mesafelere taşıyorlardı. İşte sıradan insanlar da ROBOT-İNSANların becerileri karşısında İşlevsiz kalacaklar ve Egemenler; atları attıkları gibi gereksiz insanları da bir kenara atacaklar.[37]”diyerek iddiasını ispata çalışıyor sayın Harari.'' diye yazdı.

Velhasıl kadın ya da erkek tek başına kutsal değildir, kutsal olan evlilik birliğidir. Aile kurumu korunduğu zaman bireyler de otomatik olarak korunacaktır. Bu ise inançlarımıza, kendi öz değerlerimize sahip çıkarak gelenek ve göreneklerimize bağlı kalıp bu yönde yasal düzenlemeler yapmakla sağlanacaktır.

Selam ve dua ile...

Kaynak: Ahmet Hakan Çakıcı ''Türkiye'de 'Ailesiz Toplum Projesi' tam gaz devam ediyor!''

''Ailesiz Toplum 3, İstanbul Sözleşmesi, LGBT Toplum ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği''