Bu gün bir paylaşımda görmüştüm.

"AKP nin sizden çaldığı en önemli şey nedir?" 

Diye sormuştu.

Çok düşündüm. 

Sonunda benden çalınanın "inanç" olduğuna karar verdim.

Üstelik akp ye hiç oy vermediğim halde, onlara hiç inanmadığım halde böyle düşünüyordum.

Gerçekten de alnı secdeye varan insanların bu denli nobran, bu denli güç sevdalısı olabileceğini tahmin etmemiştim.

Sonra kendimle hesaplaşırken buldum kendimi.

Bir nebze de olsa, inanmak istemiştim. Evet evet... Bilinç altımda böyle bir şey vardı.

Yıllar önce bir evraka imza atmam gerektiğinde, avukatın tesettürüme küçümseyen gözlerle bakıp "okuma yazman var mı? İmza atabilir misin? Yoksa parmak mı basarsın?" dediği o gün, aşağılanmayı tattım.

Bu haksızlığın ve ayrışmanın yaşanması büyük travmaydı. 

Bu travmayı yaşayan biri olarak, hiç bir zaman, yine de, fikrinden, zikrinden, yaşayışından, inancından dolayı hiç kimseyi aşağılamamayı kendime ahdettim.

İçinde bulunduğum camiadan da aldığım öğreti buydu.

Babamdan öğrendiğim en önemli şey - kimseye zulmetme ama kendine de zulmedilmesine izin verme! -

İşte beni, akp zihniyetinden ayıran önemli olgu buydu.

Güçlü olduğun ilk anda, gücünü kinle harmanlayıp, vaktiyle sana yapılanın aynıyla karşılık vermemek.

Az da olsa (yetiştikleri camiaya bakıp) inanmışsam demek ki...

Erbakan hocanın açık seçik onları anlatmasın rağmen! İnanmak istemişsem demek ki...

Yıllar geçti ve geçiyor.

Bulunduğum yerde pek çok hakarete maruz kalıyorum.

"Yoksa size zulmedenlerle mi beraber oldunuz?" sorularıyla her gün karşılaşıyorum.

Enginar yalnızlığı nedir bilir misiniz?

Bilemezsiniz!

Çünkü bunu ben uydurdum!

Fakat bu yazının başlığının çağrışımı, pazarda gördüğüm  enginarlardı.

Onlar su dolu bir bir kaç leğende, sınıfsal olarak ayrılmış bulunurlar.

Bulundukları leğenlerde bir birlerine yaklaşmadan. 

Diğer leğenlerle aralarında epeyce masafe...

İşte ben de kendimi o leğendeki bir enginar gibi hissediyorum.

Bu arabesk şarkıdaki gibi ağlak bir yalnızlık değil.

"yalnızım dostlarım, yalnızım yalnız" ikilemden de bahsetmiyorum.

(Sonuçta yalnızlığını haykırabildiğin dostların varsa, aslında yalnız olmamalısın! Değil mi?) 

Hepimiz enginarız sevgili halkım.

Hepimiz (fikirlerimize göre) ayrı leğenlerde ve bireysel olarak da kendi kendimize...

Kendi içimizde, cemiyet içinde ve toplumun genelinde mutlaka bağı olan yalnız enginarlarız.

Belki aynı bahçeden geldik, aynı usta temizledi yapraklarımızı belki, aynı tuzlu sudan içtik... Belki...

Aynı mutfakta değilse de, aynı ateşte pişecek enginarlarız...

Neredeyse inandım ben enginar olduğuma... Ya siz? İnandınız mı?

İşte, gerçekte bir enginar olduğuma inandığım kadar inanmışsam demek ki onlara!

Gerçekte bir enginar olmadığımdan emin olduğum kadar emin olsam da inanmaya değer olduklarına...

Şimdi...

Düşünüyorum.

O halde!

Yarın...

(umutla)

Makaleme bir şiirle veda edeyim;

Büyük/lerin Oyun/u

İnsanlarla renkli bilyelermiş gibi oynuyorlar Allahım

İnsanlarla oynuyorlar

İnsan insanın onuruyla oynar mı Allahım?

İnsan insanı anlamaya çalışmaz mı? Dinlemez mi?

Onlar, insanları dinlemiyorlar 

ve 

birbirine vurduruyorlar insanları

Misketler gibi... 

Anlamaya çalışmıyorlar

İnsanların onuruyla oynuyorlar

Topaçla oynar gibi

İnsanları birbirine sarıyor, 

sonra kendi eksenlerinde döndürüyorlar

İnsanların başı dönüyor Allahım

Sonra bir yere çarpıyor 

ve

Durduğunda hiç bir şey hatırlamıyor insanlar

İnsanlarla oynamak

Günah değil mi Allahım

İnsanlarla oynuyorlar Allahım

Körebe oynar gibi

Gözlerini, ellerini, hayallerini bağlıyorlar

Sonra kendi kabuslarını 

uzun metrajlı film gibi vizyona sokuyorlar

İnsanlarla oynanmaz değil mi Allahım?

İnsanlar oyuncak değildir çünkü

İnsanlar...

İnsanları sen yarattın Allahım 

ve

Her eşyayı

İnsanlarla oynanmasını istemezsin sen

Senin öğütlerini dinlemiyorlar

Ayetlerini yaşamıyorlar

Çok üzgünüm Allahım

Ve

Çok uykum var... 

...

Herkese Saadetli günler dilerim.

Gudubet Haksever