Din hakkında sürekli konuşmak, dini terimlerle öğütler vermek ama dinin sıcaklığını, sevgisini, güzelliklerini üzerinde taşıyamamak çok ciddi bir tehlike. Konuşmak ama konuştuğunu yapmamak, başkalarını eleştirip kendisi yapmamak da Allah’ın Kuran’da eleştirdiği eksikliklerden:

“Yapamayacağınız şeyi niçin söylersiniz? (Saff Suresi, 2)

Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz Kitab'ı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? (Bakara Suresi, 44)

İyiliği emretmek, kötülükten men etmek iman edenler için bir yükümlülük ama ayetlere göre asıl olan uygulamak yani güzel ahlakı kesintisiz yaşayabilmektir. Peki bunu nasıl yapacağız?

Aslında bu sorunun cevabı Ramazan ayında biraz daha şekilleniyor. Herkes bu mübarek ayda daha güzel bir ahlaka niyet ediyor gibi, iyilikler biraz daha artıyor, yardımlaşma çoğalıyor. Bu seneki mübarek Ramazan ayı sona erdi ve Bayramı da evlerde geçirdik, Allah tüm dünyayı gerçek bayramlara yani birliğin, barışın, huzurun hakim olduğu günlere kavuştursun inşaAllah.

Örneğini hiç görmediğimiz buruklukta bir bayram yaşadık. Tüm dünyanın boğuştuğu hastalık nedeniyle adeta herkes ev hapsindeydi. Ailelerimizin yanına gidemedik, komşularımızla bile bayramlaşamadık. Eskiden rahatlıkla yapabilme imkanımız varken kimi zaman “vakit yok” diyerek ertelediğimiz birçok güzelliği istesek de yaşayamadık. Birlikte birşeyler yapabilmeyi belki de hiç bu kadar kıymetli görmedik. Şimdi birlik olmaya, zorlukları aşmak için hep birlikte çalışmaya her zamankinden çok ihtiyacımız var. Küçük-büyük demeden yaptığımız her türlü maddi-manevi yardımla, “düşene sen de vur” demek yerine “gel birlikte başaralım, yardımlaşalım” diyerek kardeşliğimizi sağlamlaştırarak ve bu zorlu günleri birbirimize destek olarak atlatabiliriz. 

Bizler için en güzel örnek olan güzeller güzeli Peygamber Efendimiz (sav)’in Veda Hutbesi’nde bu yöndeki güzel ahlaka dair çok önemli tavsiyeler vardır. Hz. Peygamber (sav) son mesajında, “İnsanlar arasında üstünlük olmadığını, üstünlüğün takva ile olduğunu, Müslümanların kardeş olduğunu, Allah’tan sakınmayı, insanların mallarını eksik vermemeyi, yeryüzünde fesat çıkarmamayı, herkesin can ve mal güvenliğinin sağlanması gerektiğini” anlatmıştır. Hayatı boyunca müslümanların birlik ve beraberliğini sağlamayı amaçlayan Peygamber Efendimiz (sav), Vedâ Hutbesi’nde bunu önemle vurgulamıştır.

Muhacir ve Ensar arasında kardeşlik akidleri (muahat) yaptıran Resulullah (sav) gibi bizler de inananları ve iyilikten yana olanları birbirine kenetleyecek çalışmalar yapalım. Hicret’ten sonra sergilenen kardeşliği örnek alalım. 

Muhacirler Medine’ye geldiklerinde Ensar, onları evlerinde ağırlamak için birbirleri ile adeta yarışa girmişlerdi. Öyle ki misafirleri paylaşmada anlaşamadıkları için aralarında kur’a çekmeleri bile gerekmişti. Peygamber Efendimiz (sav) de Medine’ye geldikten 5 ay sonra, Muhacirlerle Ensar’ı ikişer ikişer kardeş yapmıştı.

Her bir Muhacir aileyi, Medine’lilerden bir aile yanına aldı. Aralarında kardeşlik ahdi olan sahabiler birlikte çalışacak ve kazançlarını paylaşacaklardı. O dönemde Ensar fazla arazilerini Efendimiz (sav)’e bağışlamış ve mübarek Peygamberimiz (sav) de bunu Muhacirler arasında paylaştırmıştı. Hatta Ensar’ın bununla da yetinmeyerek şu cömert teklifte bulunduğu da bir hadiste şöyle bildirilmiştir:

“–Yâ Rasûlallâh! Hurmalıklarımızı da Muhâcir kardeşlerimizle aramızda paylaştır!”

Peygamber Efendimiz:

“–Hayır, öyle olmaz!” buyurarak kabûl etmeyince Ensâr, Muhâcirlere:

“–Öyle ise ağaçların bakım ve sulama işini siz üzerinize alınız da mahsulde ortak olalım!” teklifinde bulundular. Peygamber Efendimiz’in de muvâfakatiyle her iki taraf:

“–İşittik ve itaat ettik!” diyerek bu teklifi kabûl ettiler. (Buhari, Hars, 5)

Ensar’ın güzel tavrı karşısında Muhacirlerin Peygamberimiz (sav)’e şöyle dedikleri rivayet edilmiştir: 

“Ya RasulAllah! Biz şu Medineliler kadar hayırsever ve iyiliksever kimseler görmedik. Malı çok olan bol bol veriyor, az olan da bizzat yardımda bulunuyor. Medineliler bütün geçim masraflarımızı karşıladılar. Bizi mallarına ortak ettiler. Bütün sevabı alıp götürecekler diye korkuyoruz.” 

Mübarek Efendimiz (sav) zamanındaki bu sıcak kardeşlik ruhu, maddi-manevi yardımlaşmayla oluşturulan birlik ve beraberliğin en güzel örneklerindendir. 

Canımız, güzeller güzeli Peygamber Efendimiz (sav)’de gördüğümüz imandan kaynaklanan derin sevgi anlayışı beraberinde fedakarlığı, cesareti, cömertliği, sevgi ve koruma hislerini de getirmiştir. Ensar ve Muhacirler arasında başarıyla gerçekleştirilen bu güzellik o dönemde dünya tarihinde hiç görülmemiş mükemmellikte bir toplumun oluşmasına vesile olmuştur. 

Bizler de şu anda bunu başarabiliriz, biraz çabayla, biraz özveriyle ve destek ile yine toplumsal uzlaşmayı başarıyla sağlayabilir, huzuru tesis edip, her anlayıştan insanımızı ayrılıkları bir kenara bırakıp uzlaştırabiliriz. İslam’ın özünün barış ve sevgi olduğunu, kardeşliğin ve birlik olmanın gücünü en güzel şekilde gösterebiliriz. Bir olursak, beraber olursak başarabiliriz. İnşaAllah.