MÜCAHİTİN “MUHALİF”İ

Onu Milli Görüşçüler çok iyi tanır:

Lütfü Esengün.

Çekirdekten yetişme bir Milli Görüşçü. MSP’den tutunuz da Saadet’e kadar bütün Milli Görüş partilerinde ilçe yönetim kurulu üyeliği, ilçe başkanlığı, il yönetim kurulu üyeliği, il başkanlığı, mahalli meclis üyelikleri, MKYK üyeliği, milletvekilliği, grup başkanvekilliği ve bakanlık​yapmış bir isim. Bir hukuk ve siyaset adamı. Hem de Erbakan Hocamızın sağlığında ve onun liderliğinde uzun yıllar kesintisiz çalışmış birisi. Onun yetiştirdiği de diyebiliriz. Kesintisiz derken elbette 2010 yılındaki Hasparti ayırımından sonraki süreci hariç tutmamız gerekecek.

Hayat ve hatıratını kaleme almış. Kitabına da “Muhalif” adını vermiş. Kendisi ile uzun ve zor yıllarda Genel Merkezimizde mesai beraberliği yaptık. Muhalif’i bize de özel imzalayıp göndermiş, teşekkür ediyoruz.

Kısa sürede okuduk. Çok önemli bilgiler var. Bizde olan bir çok bilgiyi bu kitaptaki onun anlattıkları ile bütünleştirdiğimizde olayları daha iyi anlamış olduk. Kendisi mutfaktan birisi olduğu için bizim muttali olamadığımız bir çok olayın içyüzünü anlatmış. Çok faydalandık. Milli Görüşçülere hararetle tavsiye ediyoruz.

Özellikle 1991 yılında milletvekili seçildikten sonra, Ankara’da ve dolayısıyla Türkiye’de olan bir çok olayı içeriden yaşayıp kaleme almış. O dönemde hem belediyelerde hem parlamentoda, bilhassa bakan olduğu 54. Erbakan Hükümeti zamanında içeriden bakışı yansıtmış. Çok çarpıcı bilgiler vermiş.

Mesela yeni öğrendiğim ve hayretten ağzım açık kalan bir tanesi:

54. Erbakan Hükümeti’nde DYP kadrosundan ekonomiden sorumlu bakan sıfatıyla Ufuk Söylemez’in yaptığı şeytanlık. Milli Görüş’ün Ekonomi politikaları rantiyecilere avanta vermemek üzerine işliyordu. Halbuki bu renksizler illa ki onlara paylar vereceklerdi. Misyonları o idi. Ama Erbakan ve RP’li bakanlar böyle bir icraata asla imza atmazlardı. Ne yapmış bu adam? Bakanlığı’nın uygulamaları için bakanlar kuruluna getirdiği belgeleri üç nüsha tanzim ediyor, üst üste koyuyor, hepsini de ıslak imza olarak bakanlara imzalatıyormuş. Ama şeytanca düşünceye bakın ki, ilk sayfayı imzalayan bakanlar, diğer nüshalarını nasılsa okuma gereği duymadan imzalarlar. O halde üçüncü nüshaya değişik kelimeler ve cümleler yazarak bakanlara imzalatmak. Sonra da ilk iki nüshayı yok edip, üçüncü nüsha ile rant işlerini yürütmek.

Bir defasında Bakanlar Kurulu’nda rahmetli Fehim Adak olayı farkeder etmez, yüksek sesle bağırarak, hızla Ufuk Söylemez’in üzerine yürüyerek yumruk tekme kavgaya başlıyor. Araya giren diğer bakanlar kavgayı önlüyor.

Okurken gözlerimizin faltaşı gibi açılacağı daha nice hatıralar var. Bosna paraları soruşturma heyetinin faaliyetleri, 28 Şubat sürecinin içyüzü, yenilikçi-gelenekçi ayırımındaki ayrıntılar, Milli Görüş’e ihanetin gerçekleşmesindeki olaylar, Asya, Amerika ve Afrika inceleme ve araştırma gezilerindeki hatıralar, okunmaya değer. “Muhalif” isimli kitap sadece hatıralar değil Lütfü Esengün’ün bazı değerlendirmelerini de içeriyor. Bu değerlendirmelerde çelişkiler varmış gibi geliyorsa da, aynı konuda farklı tarihlerde farklı fikir beyan etmesinden dolayı olduğu anlaşılıyor. Bazı hatalı bilgiler de mevcut. Bunları kendisine özel olarak bildirebiliriz.

Bazı bizi çok üzen ifadeler de var. Mesela Erbakan Hocamızın son hastane günlerinde arkadaşları ile beraber kendisine bazı sözler verilip vefatından sonra bunların tutulmaması gibi. Mesela siyasi hayatının sona ermesinden dolayı “rahat ve huzurlu” emeklilik hayatı yaşamaya başladığı ifadeleri. Halbuki bu cihad davasında emeklilik diye bir mefhumun olamayacağını “Teşkilat Başkanlığı” sırasında kendisi bizlere defalarca anlatmıştı. “Efendim biz ayrıldık” gibi bir mazeretin arkasına saklanmanın yanlış olduğunu ifade etmek gerek. Çünkü Hocamızın emri ve daha sonra da defalarca yuvaya davet edildiği halde bazı usül hatalarını öne sürerek gelmemiş olduğu gerçeğini kendisi beyan etmektedir. Halbuki başkalarının hataları cihad hareketine katılmak için mazeret veya bahane olarak kabul edilemez. Kaldı ki, kendisi de zaten Hasparti hareketinin yanlış olduğunu defalarca ıkrar ediyor. Bu durumda Esengün, kendi deyimi ile “doğru yerde başladığı siyaseti yanlış yerde bitirip” emeklilikte ölümü beklerken, kendi vicdanını hep idam sehpasında hissedecek, rahat bir sonu keşkelerle mıncıklayacaktır. Yahut geç de olsa gereğini yapacaktır.

Hatasız bir kulun olmadığını bildiğimizden dolayı Lütfü Esengün Bey’in EY Yayınları’ndan çıkan “Muhalif” isimli eserini okumamız ve “hüsnü hatimeden” sonra “iyi bir mücahitti” diye anılması için dua etmemiz gerektiğini düşünmekteyiz.

LÜTFÜ ESENGÜN’E

Hakk’a hizmet ile geçti bunca yıl,

Böyle hikmet Allah’ın “Lütfü” ayıl;

Nefsi terket, sakın “Muhalif” olma,

Artık azmet, “Mücahit” diye sayıl!..

Ekrem Şama