KUSUR BULMAK, ÂDETTENDİR !..

Eleştirilecek bir şey varsa, “mutlaka iktidardaki partinin yanlış yönetimindendir” denir ve ona hücum edilir. Muhalefet ise daima, “sütten çıkmış ak kaşıktır” nedense !.. Hiç düşünmezler ki, o yetersiz ve vasıfsız hükümet, onların basiretsizliği, çözümsüzlüğü ve proje yoksunluğu yüzünden iktidara gelmiştir!.. Yâni, dönüp aynaya bakmak, hiç akla gelmez maalesef. O yüzden, CHP’nin de, diğer partilerin de, Ağustos ayı sonunda, IPCC toplantısındaki Uluslararası İklim İhanetine, iktidarla birlikte imza atarak, ülkeyi Rothschild’e ve Bili bili Gates’e sattıklarından ve girdikleri günahın hiç farkında olmadıklarından eminim…

Vaktiyle ilk IPCC toplantısına, 1600 sözde bilim adamının, kariyerleri tehdit edilerek ve üstelik bedel de ödenerek katıldıkları guruptan istifa edip ayrılan 15 cesur ve gerçek bilim adamı ile tanışmıştım ve çağırırsanız Türkiye’ye de gelir konferans veririz demişlerdi. 2003’de, mâlum sebeplerden “şimdi sırası değil” demiştik.. Özetle şunu diyorlardı; dünya asırlar boyudur ısınmakta ve soğumaktadır.. Bu bir RUTİN olaydır. ÖNEMLİ ve KALICI OLAN, KİRLİLİKTİR !.. 03-183-KÜRESEL KiRLİLİK Mİ KÜRESEL ISINMA MI ?.. başlıklı, 12 Ekim 2021 tarihli makalemde de tekraren paylaştığım; o bilim adamlarının öne sürdüğü son derece önemli ve hayâti değerdeki sorunun, Türkçe alt yazılı hâle getirdiğimiz dört videosunun linklerini, konunun hâlâ anlaşılmadığını fark ettiğim için tekrar bilgilerinize sunuyorum..

Alıntı yaptığım makalem: 03-176- Bir açıklama zarureti VE BİR ÇÖZÜM ÖNERİSİ.. 2 Ağustos 2020. Linkler :

1.Bölüm : http://erengezgin.net/0_video_2020/a01.mp4

2.Bölüm : http://erengezgin.net/0_video_2020/a02.mp4

3. Bölüm : http://erengezgin.net/0_video_2020/a03.mp4

Hakikat karşısında susan, dilsiz şeytandır !.. Peki ne diyeceğiz bu açıklamalara ?..Korkusuz yürekleri suskunluğa davet etmek yerine herkes, müspet eylemlerini ortaya koyup, kalıcı değerler yaratmalıdır. Unutmamalıdır ki, itiraz kuşu olmakla da, lâfla da, PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMÜYOR !..

Ülkemizin, benzeri dünyada olmayan kaynakları nedense bilinmez, yada“hiç dile gelmez”. İktidar tayfasının da onları kullanmak nedense; “hiç işine gelmez !..” Çünkü Atatürk’ten bu yana ülkemizdeki iktidarlar, kaynaklarımızı peşkeş çekerek, zahmetsiz kazanç yollarını keşfetmişler, dolayısı ile KENDİMİZE YETEBİLMEK, bir takım soysuz ticaretlerin önünde, görünmez bir kazanç engeli haline gelmiştir. Çünkü onlar, sözgelimi yani “laf ola” muhalefetlerdir. Ve dâimâ, tıpkı şimdiki gibi; sözgelimi, yani LÂF OLA iktidarları doğuran ve hiç farkında olmadan destekleyen olmuşlardır !..

ÖLÜM DÖŞEĞİNDE KIVRANMAKTA OLAN BİR HASTAYA yoldan geçen birisinin, üstelik hastalığın nedenini ve tedavisini hiç bilemezken sadece, bunu yemeyecektin, bunu içmeyecektin gibi, sürekli bir şeyler gevelediğini düşünelim bir an !.. Bizlere, muhalefet yaptıklarını sanan üç beş partinin davranışlarını hatırlatmıyor mu bu davranış ve manzara ?.. Tek çarenin, ısrarla 3 başlıkta sıraladığım temel BEKA sorunlarımızın çözümünde saklı olduğunu, yâni gerçek BEKA’yı bir türlü anlamayıp, yada “anlamak istemeyip ?”, tam gaz muhalefet havasıyla halay çekmek sizce çare mi olacaktır ?.. ÜLKEMİZ, CAN ÇEKİŞİYORKEN !.. Hâlâ, siyasi söylemlerden, bilimsel çözümlere, yâni hastalığın gerçek çarelerini gündeme getirmeye doğru hızlı adımlar atamayacak mıyız ?.. En azından, ÖRNEKLER SUNUP, yani yaşamsal fırsatları bizzat sergileyip, yol gösteremeyecek miyiz ülkemize ?.. En azından bir güneş evi, bir güneş okulu ve ardından bir güneş mahallesi sergilemekten aciz midir o koskoca belediyelerimiz ?.. Ki bendeniz, tasarladığımız ve hayata geçirdiğimiz ilk örnekleri de, yüzlerce makalem eşliğinde, yüzü aşkı üniversitede ve bir o kadar radyo televizyon programında dile getirdi isem ve tüm dokümanlarını onlarca kez bizzat götürdü isem kendilerine, bu SAĞIR ve DİLSİZLİK ne anlama gelmektedir ?.. HAYAT BİR ÖNCELİKLER DİZİSİDİR !.. Birilerinin AMA ÇOK GEÇ KALDINIZ ! demesini mi bekliyoruz ?... Eleştirel radyo ve TV programlarında, nedense hep kahkahalar atarak sunulan yönetim yanlışlarına ve ülkemizin düşürüldüğü çaresizlik üzerine espriler patlatan ve böylece, aldığı maaşı hak eden medya mensuplarının, kazara merak edİp de; ÇARELER sunmaya başlamasını beklemek, yâni artık; “ÇÖZÜMDEN BAHSEDENLERİ DE DİNLEMEK” sanırım şimdilik ve ne acıdır ki sadece; GÜZEL BİR HAYALDİR !..

BİR ÖZET SUNMAK İSTİYORUM !..

Maksadım daima, sorunun değil, ÇÖZÜMÜN parçası olmaktır.. Ülkemizin, maddi manevi en büyük dertleri haline geldiği fark edilemeyen, üç başlıkta; en büyük harcamalarımızın ve en yüksek yaşamsal

risklerimizin nedenleri olan ve olacak olan;1- ENERJİ 2- EKOLOJİ ve 3- DEPREM sorunlarına çare ve çözüm sunmak niyeti ile tasarladığım, devlet, belediye ve şahıs projelerimle, yâni ÖRNEK SUNARAK ve BURSA Ürünlü Köyünde 35 yıl bizzat yaşayarak ispatladığım; HAYATTA ve SAĞLIKLA AYAKTA kalabilme çözümleri aynı zamanda; tüm dünya için de geçerli olan bağımsızlık göstergesi, yâni; TEMEL GÜÇ FAKTÖRLERİDİR !.. Fakat maalesef, enerji lobisi, beton lobisi, siyaset lobisi benzeri kişi yada kuruluşların inanılmaz ölçekteki ticari komisyonları engellendiği için, yaygınlaşamamışlardır !.. Artık, sapla saman birbirine karıştı. Ülkemizin de aleyhine olabilecek bu gibi durumlara benzer konularda, muhalefetimizin de sergilediği benzer tavırlar ve daha da kötüsü, bu konuları zâten dile getirdiklerini ???, işitmek ve hatta giderek, fol yok yumurta yokken, utanmadan, örneklerini bile hayata geçirdiklerini söylemeye kalkışacaklarını düşünmek, kâbus olmuştur benim için..

Bu çözümleri beceremedikleri nereden mi belli ?.. Aksi olabilseydi, günümüzün sorunları hiç yaşanmazdı. Çünkü, bugünlerdeki gibi, BİR TOKAT SAVAŞA, BİR TOKAT BARIŞA GÖÇ ÜLKESİ haline hiç gelmezdik. Gizli sanılan güçlerin değil, BİZİM SÖZÜMÜZ DİNLENİRDİ !.. Şimdiden sonra olsun başarabilirsek, GELECEĞİMİZi kurtarabiliriz !.. Neden önceliği bu konulara vermeyip, hatta tartışmaktan bile korkup, yarınlarımızı sadece siyasi falcılara teslim etmekte olduğumuzu anlamak mümkün değildir.. Halbuki kader dediğimiz şey; insanları dünyaya; HALİFE olarak yarattığını ve okumasını bilene her şeyin âyet, yani yaşam bilgisi yüklü olduğunu söyleyen Yaradan tarafından, doğrudan bize teslim edilmiştir !.. Dinimizi bile doğru yorumlayamadık maalesef !..

Bir süreliğine olsun siyaset üstü düşünebilirsek, bazı hamleler gerçekleşir ve kimsenin kölesi olmayız.. Dünyanın, hayranlıkla taklidine vesile olan köy enstitüleri, bizim fikrimizdi. 2004 yılında tüm arazisi Bursa Büyük Şehir Belediyesine devredilerek tamamen yok edilen Merinos fabrikası benzeri, tarihten silinme gayretleri yaşanan Sümerbank mucizeleri gibi, Atatürk’ün sağlığındaki doğru başlangıçları sıralamaya kalkarsak sayfalar yetmez.. Siyasetçiler ise hâlâ, MADDİ MANEVİ FAKİRİ oynatıyorlar bize !.. Utanmasalar bu tabloya da, Allah’ın takdiri diyeceklerdir !..

Geleceğe sahip çıkmak, ancak geçmişimizi ve gerçek gücümüzü keşfetmemiz halinde mümkündür.. Çünkü şu anda; çaresiz ve kaynakları yetersiz bir ülkede yaşadığımızı düşünüyoruz.. Böyle düşünmemiz, elbette iktidarın işine geliyor ama maalesef, muhalefet de gerçeği ya bilmiyor yada öyle görünmekte olduğumuzu hiç umursamıyor. Bilgisi ve teknolojisi yetersiz bir ülke sanıyoruz kendimizi.. O yüzden ilkin, var olan bilgileri ve teknolojileri sahiplenerek ve lokal ölçeklerde de olsa ÜÇ BOYUTLU ÖRNEKLERİ hayata geçirerek, yani MUTLAKA ÖRNEKLEYEREK işe başlamamız gerekiyor.. Atılacak ilk adım, bu yönde olmalıdır... Yani lafla değil, YAŞAYARAK VE YAŞATARAK !..

Sermayemiz var mı ? Dünyanın en büyük sermayesi zaten, ÜLKEMİZİN DOĞASINDA yani, bu seçkin topraklarda mevcuttur.. Gerekli tüm kaynakların sahibi olan, eşsiz bir doğada yaşarken, ne kredi, ne de borç almaya ihtiyacımız olacaktır. Ama bilmeliyiz ki, diğer taraftan batının da, bizzat şahidi olduğum bir AYDINLIK YÜZÜ vardır. Talep halinde, özel destek sunabilmektedirler. Çünkü onlar, ayrıcalıklı bir gruptur ve TEK BİR PLANETTE yaşadığımızı idrak edenlerdir !.. Yâni, insan olmakta buluşabilenlerdir.. Elbette hemen ardından aydınlanması temenni edilen de, siyasilerimizin, komisyon beklentilerinden vazgeçmesi ve bu tür hayâti yatırımların İLK DESTEKÇİSİ artık, bizzat kendileri olmasıdır !.. Yoksa, size satılan şeyi, gerçekten almak zorunda iseniz, satıcının; siyasi ve ticari tüm koşullarını da kabul etmek zorunda kalırsınız.. Tıpkı, yaşadığımız günlerde olduğu gibi !..

Gençliğimden beri çok sevdiğim bir özdeyiş vardır: Hayat bir öncelikler dizisidir !.. Televizyonlarda yapılan programlarda da en belirgin konu; SİYASİ YANLIŞLARA nasıl bir SİYASİ ÇÖZÜM bulmalı ve yanlışı yapanlara ağzının payı nasıl verilmeli olarak özetlenebilir.. Öyle değil mi ?.. İşaret edilen yanlışlar, gerçekten yanlıştır.. Peki GERÇEK ÇARE sadece o konuyu tartışmak ve YANLIŞ diye haykırmak mı olacaktır ? Ülkemize yakıştırılan böyle suçlamalara hiç maruz kalmamayı sağlayacak olan, yâni, BAĞIMSIZLIĞIN GERÇEK ŞARTI olan; kendimize tamamen yetebilme ve yaşamsal riskler taşımama aşamasına nasıl ve ne zaman gelebiliriz sorusu, hiç aklımıza gelmeyecek midir?..

Haysiyetsiz iktidarlar bir yerden sonra kendi devamlılıklarını, tıpkı bugünlerde olduğu gibi, yabancı ülkelere verebilecekleri her türlü inanılmaz ve yakışıksız tavizler ile sağlamaya çalışırlar. Dün ak dediklerine bugün kara demek, onları hiç rencide etmez.. Çünkü tek beklentileri, ülkenin değil, kendi gelecekleridir artık.. Yâni âdetâ, gündelik bir kumardır eylemleri.. O yüzden dâimâ, geleceğin endişesi ve sorunlarının çözümü, aklı başında muhalefete düşecektir.. Ama, BEN GELİRSEM ÇÖZERİM mantığı ile değil, yönetimine sahip oldukları belediyelerde kolayca başlayabilecekleri ve hayata geçirecekleri KENDİSİNE TAMAMEN YETEN VE YAŞAMSAL RİSK TAŞIMAYAN projelerin başarısı, onların sermayesi ve delilleri olacaktır.. Siyaset mensuplarına, son 40 yıldır, bire bir anlatmaktayım ve örnekler sunmaktayım. İzninizle, tekrar hatırlatıyorum. Nerede o hayata geçen sizin deliller ?.. Askıda ekmek ve haftalık bahşişlerle mi sürdürülecektir muhalefet ?.. Yoksa sadece itiraz ve ağır eleştirilerle mi ?..

Malûmdur ki doktorlar, hastalığın gerçek nedenine ulaşamadıkça kimseyi tedavi edemezler. Dolayısı ile de o hastayı, sağlığına kavuşturamazlar. O yüzden tedavi denen şey de, televizyonlarda süregelen, sabahtan akşama eleştirel sohbetlerle değil, gerekli ilaçlarla ve gerekirse o yaraya bıçak atmayı göze alan doğru müdahalelerle başarıya ulaşacaktır ancak !..

PEKİ NE YAPMALIYIZ ?..

Eğer sizler ve bizler, kendi hayatımızın güvenliğini, siyaset arenasındaki kavgalarda değil, bu önemde dördüncüsü olmayan üç başlıkta özetlediğim, 1-ENERJİ VE 2-EKOLOJİ ve 3-DEPREM adına bizi yaşamsal risklerden kurtaracak ve kimselere muhtaç etmeyecek olan; doğru yöntem, doğru teknik ve doğru yer seçimleri sayesinde, bir milyon kişiyi bulacağı söylenmeye başlanan, yâni ülkemizin sonunu getirecek can kayıplarına sebep olacak DEPREM RİSKİNİ DE TAŞIMAYARAK, gerçek bir BAĞIMSIZ CUMHURİYET olmamız halinde; her türlü dış müdahalelere kafa tutabiliriz demeye çalıştım her zaman. Yani böylece; lâfta değil, gerçekten güçlü ve sözleri ister istemez dinlenen bir ülke haline gelebiliriz demek istedim bir ömür.. Öyle olamadığımız ve şimdiki iktidarımız da, yalanlar üzerine inşa edildiği için, 6 milyonluk bir göç yükü üstlendik !. Gücümüzü, doğru örnekler üzerinden sabırla inşa edebilirsek, çareleri de elbette bulacağız… “Meğerse ÇÖZÜM BUYMUŞ” demeli ve dedirtmeliyiz !..

Siyaset ehli şöhretlerimiz maalesef, sadece dedikodu yapmayı biliyorlar !.. OLMAYANLARI işaret ediyorlar ama, nasıl OLABİLECEĞİ hakkında fikirleri bile hiç yok ve dolayısı ile, hiçbir tutarlı beyanatları da yok. Mâlumu-âliniz, kahve dedikodusu diye bir şey vardır.. Nasıl yapılacağı hiç bilinmeyen bir konu hakkında fikir beyan edilerek gün geçirilir orada !.. Yemek yapmasını hiç bilmeyen bir kişinin sadece; olmamış, olmamış ifadeleri ile, kendisine sunulan örnekleri reddetmesine benziyor halimiz.. Özetle siyasilerimiz âdetâ, aslen yemek yapmasını hiç bilmeyen bir Master şef edâsı ile dolaşmaktalar ortalıkta !.. Bayır bucak köşe yazarlarımıza gelinceee !.. Müdafaaları şöyledir : Kâh mizah silahına kâh birilerine destek kalkanına sığınanlarız.. Kim gelirse gelsin başa, işsiz kalmayız.. Çözüm mü, lütfen kafamızı karıştırmayınız !.. O bizim işimiz değildir.. Görevimiz; çözülmeyen işlerin çözümü hiç değil, sâdece, edebî içerikte analizidir !..

Çoğu zaman inanılmaz seyirci toplayan futbol maçları, aslında beden cimnastiği ve sağlığı için hiç değil, transferler vesilesi ile kazanılan fahiş bedellere açılan bir kapı ise, yazarların ve siyasilerin, müthiş seyirci toplayan söylemlerinin de, ülkemizin geleceği hakkında çözüm üreteceğini beklemek galiba, abesle iştigal olacaktır.. Şunu anlamak ve anlatmak zorundayız; Artık, SÖYLEM DEĞİL EYLEM ZAMANIDIR !.. Lütfen bu konuları acilen gündeme taşıyalım.. Yoksa hesap; HEPİMİZDEN SORULACAKTIR !...

Y. Mimar

Çelik Erengezgin