KALEMİİ

Geçtiğimiz günlerde olduğu gibi yine mânâ aleminden kalemii adlı makalemi yazmayı uygun gördüm...

Kalem ilk olarak 1795 yılında kıl ve toz gibi yapılarının karıştırılmasıyla gerçekleştirilmiştir.Canrad gessner- William munroe -nicolas jacgues cante tarafından 1899 yılında jofes hardmuth’un torunu Friedrich yoğun çalışmalar sonucu kalemi icat etmiştir..

Osmanlı’da ise kalemiye kitabet sınıfı bürokrasi ve mali işlerden sorumlu kişiler tarafından yönetilirdi...

Bizim işimiz ne akılla ne de akılsız bizim işimiz aklın içinde ki fikir,fikirleşme ve nümayan edilmesi niteliğinde izhar-ı efkârdır bazı kapalı fikirleşmeleri ve sinsi ifadeleri ortadan kaldırmak yerine ise hakikati gerekçeleriyle ifade etmektir.Her konferansımda hemen hemen zikrettiğim bir ifade vardır “Aklımın içinde ki fikir” fikirleşme fikirleşme aydınlatma ve meselelere açıklık getirme işte tam da bu noktada kalemii ifadeyi kullanmak kalemii tecdiden mücerredlendirip tek bir fikirde değil tek bir kalemin binlerce kelimesini ve sözcüklerini çıkartan nüktenin var oluşuna bağlıdır bağlı olunan bir fikirdir çıkan mana binlercedir lakin yazının selahiyeti ve üslubu mustahkem ise..

neticede safsatalık yazanlarda var bunlar ise yazının hangi boyutta ve neticede olduğunu bilmek ile meydana gelecektir.Meydana gelen her kelime o kalemii mürekkebin vasıtası ile sadırlardan içtimai şartlarda uruç etmesiyle gelişir..

Hulâsada zikretmemiz gereken ve yaratılışın temeli olan <> kelimesinin hatları üzerinde kafa yormak ve içimizde ki putlaşmış nefsi vesveselerden kurtulmak için gayret ettiğimiz zehirli toksinle dolmuş beyinlere birer ümit kaynağı ve ellerine pranga vurulmuş çocukların içinde ki alemleri aramanın hatta ki o zehirle dolan kalplerin kelepçelerini yüreğine takmış olmanın esaretine inanarak bir yolculuğa çıktık bunun yazma kısmı hareket dava kısmı aksiyon ve şuur kısmı ise insan zihninde oluşturmak istediğiniz gayedir insanlar sanıyorlar ki kimse onları dinlemez kimse onların dediklerine aldanmaz kendini bir şeylerden küçük görüyor bakın ince bir çizgi vardır Allah c.c bizleri neden yarattı eğer bizler kulluk bilincinde bu soruyu kendimize doğru bir şekilde soracak olursak doğru cevabı buluruz kibir şeytanın halidir bu hal insanda olmasa daha güzel olur her inkar edenin aslında içinde kendini bir beğenmişlik var buda ince bir çizgi kızmadan izah edelim seviye kişide kalır bu kısımda işte eğer bizler toplum olarak bu seviyede bu soruları kendimize soruyorsak ve cevapları ilk başta zikrettiğimiz gibi Allah c.c e kul olabilmenin gayesini hakkıyla yaşamamız cevabını bizlere verecektir ki bizler bu cevapları aydınlatmak izhar-ı efkâr derken o ilmin boyutunu nümayan etmek için bu yerdeyiz...

Tasavvufta 2.naslarda varlığından bahsedilen ilahi kalem bütün yaratılanların aslını teşkil eden akıllar nazariyesinin ilk basamağıdır ( ek- aklu’l  evvel) yani gösterilen kitapları vasıtasız olarak anlatan akıldır rab ona yaz dedi oda kıyamete kadar olacakları yazdı ibtidai seviyede kalemi âlâ yani ilahi kalem ve yüce kalem denilen nun’a ezeli taktirde kıyamete kadar olacak şeylerin planını yazan akl-i evvel ( ilk akıl) ve Muhammed’i nur denir 

Bir başka tefsirde ise hakka ile kaleme yemin edilmiştir..

Dünya bizim görmek istediğimiz dünyadır eğer mahzunca bakarsan mahzunca görürsün eğer ümit var olursan umutlu olursun...

Sahi ya biz baktığımız zaman her şeyi görüyor mu olacağız ? Aslında hayır 

Senin görebildiğin kadar mı acaba ? Her şey 

Biraz beyin fırtınası yapalım !

Fi emanillah  

Ayşenur TOKSÖZ