Dini köklerinden sapmış, amacına ihanet eden bebek mevlidinin yankıları sürerken oklar tesettürlü bayanlara çevrildi. Olan biteni eleştirenlerin çoğu eleştirilerinde bile o kadar iki yüzlü ki, yazılanları okurken hayret etmemek mümkün değil. 

Mevlid meselesinden başlayalım. Nedir Mevlid? Ne için okunur? İslam için ne ifade eder? 

Mevlid kasidesi 1409 yılında Süleyman Çelebi tarafından Peygamberimiz Muhammed Mustafa’nın doğduğu gün hatrına yazılmış bir eserdir. Yani Kur’an’i bir metin değildir. İslam adına bir şey ifade etmez. Okunan kişiyi kapsayan tılsımlı güçleri yoktur. Zaten malumunuz dinimizde de yaratılmış cisimlerin veya kişilerin tılsımlı kinetik güçleri olduğuna inanmak yasaktır. Herhangi bir metin okunduğunda yazılanlardan, sesten, müzikten etkilenebiliriz ancak bunun yeni doğan bebeğe bir etkisi yoktur. Ne etkisi olabilir ki zaten? Ama ne yazık ki bu mevlid kasidesi dini kaygılar güdülerek okunuyor, okutuluyor. Söz konusu kişi Büşra Nur Çalar’ın dini kaygılar güderek mevlit okuttuğunu düşünürsek, mevlidin ne olduğunu bir yana bırakın da, dinin temel ilkeleriyle çelişen o kadar yanlışı var ki... 

İslam coğrafyasında onca insan açlıktan ölürken o şaşanın şatafatın içinde Allah kelamı etmek sarhoş kafayla abdest almak gibi. Öyle tezat, öyle abes. Gösteriş ve şatafat konusunda sadece bu görgüsüzleri suçlayamayacağımız gibi konuyu sadece tesettürlüler üzerinden değerlendirmek de bir bakıma yanlış diye düşünüyorum. Neden sadece Büşra Nur Çalar’ı suçlayalım ki? Üretime, ülkemize hiçbir katkısı olmadığı halde Büşra ve onun gibilerin neden o kadar takipçisi var? Neden bu tip kişileri tepemize çıkarıyoruz? Bu vasıfsız kişiler nasıl onca markayla işbirliği yapabiliyor? Zaten zengin olan bu gibi aileler reklam adı altında ihtiyaçlarını da bedavaya getirirken biz de telefon camından özenip duruyoruz. Yapmayın, etmeyin. Takip ettiğiniz, vaktinizi ve beyninizi ayırdığınız herkesi inceleyin. O vasıfta biri bu kalabalık kitleyi kaldırabilir mi? Elbette kaldıramaz. O da bir çoğu gibi şöhret sarhoşu olup saçmalamış işte. 

Büşra Nur Çalar’ın ardından sosyal medyada tesettürlülere yönelik bir inceleme başladı. Herkes tesettürlü kişilerin abes hallerini ifşa eder oldu. Benim de ilgimi çekti bu durum. Gencecik yüzüne estetik yaptırıp lüks araçta gezenini de gördüm, her fotoğraf altına çorabına kadar sponsor paylaşanı da... Hayrete düştüm. Bunun için miydi dedim elbette. Bizler bu günler için mi verdik bu başörtüsü mücadelesini? Ben çocukken Eminönü’nde görürdüm böyle kadınlar. Annemler de onlar kendi ülkelerinde yapamadıklarını buraya gelince yapıyor derlerdi. Doğru yanlış bilemem ama bizimkiler o gördüğüm İranlıları çoktan solladı.Çarşıya pazara bir çıkıyorum herkes giyim kuşamda birbiriyle yarışıyor. Tesettürlü olmayanlar artık daha az dikkat çekiyorlar. Halbuki neydi 

örtümüzün anlamı? Kadın örtünerek kendini sakınırdı. Bedenini kendine saklayarak, beyniyle özgürleşirdi. 

Bir yazıda okuyup kenara not etmiştim. “​Tesettür mümin kadının sosyal ilişkilerini düzenleyen bir talimattır. Karşı cinsle ilişki kurarken dişiliğini arka plana atar ve kişiliğini ön plana çıkarır. Bunu tesettür sayesinde yapar. Muhatabına “Benimle kişiliğim üzerinden ilişki kur” mesajı vermiş olur.” 

Bu tanıma göre dışarıda gördüğümüz bir çok (sözde) tesettürlüyü tesettür dairesinden çıkarmak mümkün. Bizler de öyle olanlara değil de tesettüre yakışarak yaşayanlara daha çok kıymet verir, yüceltirsek diğerleri değer görmedikleri için hatalarından dönebilirler. Yani inşallah tabi. Peki bu tesettürlüleri ifşa eden paylaşımlara gelecek olursak, paylaşanların çoğu aslında ikiyüzlü. 

Tesettürlü olmayanlar israf edince, gösteriş yapınca, edepsizlik yapınca yine gereken tepkiyi gösteriyorlar mı acaba? Onlara da tepki göstermeliyiz ki savunduğumuz şeyin bir kıymeti olsun. 

Ama önce şu sorulmalı; Söz konusu kişilerin israf etmelerine mi ses çıkarıyorsunuz yoksa tesettürlü oldukları halde israf etmelerine mi? Evet, eğer tesettürlü biriyse bu, İslam’ı yaşamaya çalıştığını gösterir ve bu da dini yaşantısına tezat davranıyor demektir. İnanın tesettürlü olanın, olmayana; olmayanın da olana bir üstünlüğü yoktur. Tesettür Allah’ın emirlerinden sadece birini ifade eder. Onu hakkıyla yapmak suretiyle tabi. Bu konuda hemfikir olmalıyız. Üstünlük ancak takva iledir. Erkeğinin de, kadının da, örtülüsün de, örtüsüzün de takvası yoksa gerisi beyhude. 

Son satırlara gelirken şöyle dua edelim beraber; 

Takva ile yücelen kişileri bizler de yüceltelim, diğerlerine itibar etmekten vazgeçelim. Vazgeçelim ki hatalarında ısrarcı olmasınlar. Her kim yapıyorsa yapsın israfa hep karşı olalım. Gösterişin, şatafatın, görgüsüzlüğün itibar görmediği bir toplum olalım da kısa sürede ayaklar baş olmaktan çıksın inşallah. Amin. 

Kıymetli vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. 

Saygılarımla, 

Tuba Demir