Muhalefet Güvenilir bir Liman mı?

Kararsız seçmen kitlesini de bir parti olarak değerlendirdiğimizde, seçmen kitlesinin yaklaşık %70’i bir iktidar değişikliğinden yana görünmektedir.

Ancak muhalefet partilerinin oy oranlarına bakıldığında  aynı sonucu görmek mümkün görünmüyor.

Bu durum, muhalefet partilerinin hala iktidar alternatifi olabilecek güveni tesis etmediklerini
göstermektedir.

Bu durumda iktidara duyulan tepkiler sonucu muhalefet partileri oylarını
artırmaktadır.

Siyaset açısından böyle bir yükselişi sorunlu gördüğümü belirtmeliyim.

Ekonomik kriz nedeniyle iktidar partilerinden uzaklaşan seçmenin belirleyici rol oynayacağından
kuşku yoktur.

Ancak sorun sadece ekonomiden ibaret değildir.

Siyasetin gereği, muhalefet partilerinin krizleri ve sorunları çözecek alternatif politikalar
geliştirmesidir.

Ekonomik kriz dahil, temel siyasal sorunların çözümüne ilişkin hiçbir partinin açık, somut bir proje geliştirdiği söylenemez.

En önemlisi de kararsız olarak tanımlanan ve çoğunluğunu AK Parti seçmeninin oluşturduğu büyük kitle için güvenilir bir liman olacak bir parti hala yoktur. Bu kitlenin kaygılarını, endişelerini giderecek açık politikalara ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.

Yeni kurulan partilerin, bütün çabalarına rağmen toplumsal karşılık bulmadıkları ortadadır. Karşılık bulması için de haklı gerekçeler oluşturmadıkları da açıktır.

HDP’nin ise kapatılma baskısı altında çözüm üretmesi imkânsız. En dinamik parti olmasına rağmen vesayet ve baskı altında tutulması siyaset açısından büyük bir kayıptır.

Bu şekilde devam etmesi durumunda HDP’den daha fazlasını beklemek de haksızlık olur.

Bugün itibariyle bunu yapması gereken iki parti vardır. CHP ve İYİ Parti.

Her iki partinin de yeterince güven verdiğini düşünmüyorum. Söz konusu güveni oluşturacak politik açılımlar, sosyal, siyasal ve ekonomik çözümler geliştirilmemesi halinde kararsız seçmenin tekrar partilerine geri dönme ihtimalini göz ardı etmemek gerekir.

İki partinin güvenilir bir liman olması için öncelikle demokrasi iddialarını ‘çoğulculuk’ ile zengin ve görünür kılmaları zorunludur. Aksi halde demokrasi iddiaları dayanaksız, köksüz ve asılsız olacaktır.

Farklı din, inanç, kültür ve etnik aidiyetlere ancak çoğulcu siyaset ile adres olmak mümkündür.

Bunun için de partilerin ilkesel prensiplerine aykırı düşmeyecek şekilde farklı siyasetçilere yol açmak gerekir.

Kendi özgün hallerini ve kimliklerini koruyarak, ait olduğu inanç ve düşünceleriyle kabul görecek misyon sahibi insanlara bir siyasal zemin imkânı mutlaka sağlanmalıdır.

Herkesin aynı inanca, aynı düşünceye veya aynı ufka sahip olması gerekmez. Bu tür iddialar, hakikatten uzak hamasi söylemlerden ancak ibaret kalır. Siyasette esas olan ortak paydalarda buluşmaktır. Konrad Adenauer, "Hepimiz aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz, ama aynı ufka sahip
değiliz."

Her iki parti de Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere dindar, muhafazakâr, demokrat ve diğer farklı kesimlere ve gayri Müslim unsurlara, düşüncelerini özgürce  ifade edebilecekleri bir siyasal ortam sağlamaları, ‘güvenli liman’ olmak için gereklidir.

Tekçi, dayatmacı, ceberut iktidar politikaları karşısında benzer politikalarla çözüm aramak beyhude bir uğraş olduğu kadar siyasetin gerçekliği ile de bağdaşmaz. Çoğulcu olmayan politikalar ve çoğulculuğa imkân vermeyen partiler asla çözüm adresleri olamazlar.

Mevcut siyasal iktidarın alternatifi de ancak çoğulcu siyasettir.

Toplumsal, siyasal ve kültürel alanlarda görülen farklılıkların siyasi partilerde görünür ve sorunsuz kılınması siyasetin de ülkenin de yararına olacaktır.

Muhalefet partileri; paradigmaları, projeleri ve vizyonlarıyla iktidara karşı alternatif olmayı başardıklarında ancak seçmen için güvenilir bir liman haline gelirler.

Farklılıklara, iç ittifaklara kapalı homojen partilerin demokrasiye, siyasete, toplumsal barışa, ülkeye bir yararı olması düşünülemez. Siyasal ve toplumsal barışımız ancak çoğulcu siyasetle mümkündür.

CHP ve İYİ Parti, ceberut tekçi politikalar karşısında ‘çoğulculuk’ ilkesini bugün hayata geçirmeyeceklerse yarın için ‘güvenli liman’ olmaları mümkün olabilir mi?

Abdulbaki Erdoğmuş