Dijital çağın bizlere sağladığı kolaylıklar yadsınamaz. Ancak özellikle gençlerin teknoloji bağımlılığı birçok problemi de beraberinde getirmektedir. Özellikle Z kuşağı diye nitelenen 2000 yılları sonrası doğan ve geleceğin nesli teknoloji ile yatıp kalkmakta adeta. Sosyal medyanın geniş kitlelere yayılması da bu bağımlılığı perçinlemektedir.

Her isteyen kişi gerçek yaşamda ulaşılamayan isimler ve şöhretlere bu mecrada çok rahatlıkla ulaşılabiliyor. Hatta sanki evimizin bir ferdiymiş gibi her yaptıklarından haberdar oluyoruz. Bununla birlikte onların hayatlarına özenmek ve kendine şöhreti rol model olarak gören genç bir kitle de meydana geliyor ne yazık ki. İşte bu Kore’den ithal K-Pop da tam olarak böyle bir popülaritenin ülkemize girmiş hali. İlk olarak Güney Kore’den ithal diziler girdi hayatımıza. Toplumca çok sevilip kabul görmesiyle birlikte kapital zihniyetler tarafından diziler Türk dizilerine uyarlanarak bizlere sevdirildi. Şimdi televizyonda ulusal kanallarda yayınlanan bu şekilde en az 5 dizi sayabiliriz hepimiz.

Dizilerden sonra hayatımızda Kore müzikleri de yer etmeye başladı. Korean Pop’ın kısaltması olan K-Pop özellikle 12-18 yaş aralığı gençler arasında oldukça popüler. Çıkışı 1990 yıllarının başı olmasına rağmen grubun dünyada küresel bir imaja sahip olmasının tarihi çok uzak değil. Bunun sebebi de Kore’nin dünyada teknolojiyi en aktif kullanan ülke olması kaynaklı.

Korece popüler olan hip-hop, rock, R&B, elektronik gibi müzik türlerinin bir derlemesi aslında K-Pop. Yani tek bir müzik türünü içermiyor. Bir nevi müzik sentezi gibi. K-Pop grubuna dâhil yüzlerce Koreli şarkıcı grubu mevcut. Yani içerisinde yüzlercesini barındıran bir müzik ve kültür çatısı gibi bir işleve sahip.

Müzik grupları yalnızca şarkıları ile değil giyim, kuşam, davranışları ile de dünyada popüler. Şarkıcıları İngilizce “put, tapılan varlık” anlamına gelen “İdol” olarak isimlendiriliyor. Bu isim bile gençlerin hangi yöne evrilmek istendiği konusunda büyük bir ipucu. K-Pop üyeleri sadece birer şarkıcı değiller. Aynı kitlelerine zamanda kız veya erkek gruplardan oluşan birer dans gösterisi de sunuyorlar.

K-Pop üyelerini sadece bir müzik grubu olarak görerek basite indirmek son derece yanlış bir tutum olur. Çünkü bu grup üyelerinin en belirgin özellikleri dış görünüşleri. Öyle ki erkek grup üyeleri bakımlı ve her an kuaför salonundan çıkmış gibi bir imaja sahipler. Hepsi birbirinin aynısı olan estetik ile beğenmedikleri bölgelerini değiştirerek bunu meşrulaştırmaya çalışan bir oluşum ile karşı karşıyayız. Kılık-kıyafetleri seçtikleri renkler, sarı, turuncu, mor, hatta pembe rengine boyadıkları saç renkleri ile karşımızda bir üçüncü tür gibi durmaktalar. Kendilerini cinsiyet kalıplarına sıkıştırmak istemedikleri ifade ediyorlar. Zaten grup üyeleri arasına girmek için sunulan şartlar arasında cinsel eğilimin belli edilmemesi, duygusal ilişkiler içine girilmemesi gibi şartlar söz konusu. Başlarda şöhret başlarını döndürse de kim bilir belki de sunulan bu şartlardan dolayı grup üyelerinin henüz çok genç yaşlarda intihar ettiği haberleri düşüyor medyaya.

Gençler arasında bu denli popüler olmasının sebebi onlarla aynı dili konuşabilmeleri. Aynı dilden kastımız ana dil değil elbette ki. Gençlerin frekansını yakalayarak oradan ruhlarına derinden derine sızıyorlar. Bir süre sonra da kitlelerinin hayranlığını kazanıyorlar. Yalnızlaşmış, toplumdan kendini soyutlamış, bir de ailesi tarafından horlanan yaptıkları takdir görmeyen gençler, bu grup üyelerinin mesajlarına kulak veriyorlar. Özellikle de aileden bağımsız yaşamayı özendiren, cinsiyetsiz kimlikler meydana getirmeyi amaçlayan bir oluşum olarak karşımızda bulunmaktadır. Genç kardeşlerimizin ahlakına birer dinamit koyarak onların ahlak yoksunu olmaları amaçlanıyor. Çünkü milletlerin temel yapısı, ahlak ve maneviyat üzerine kuruludur. Bunu ellerinden aldığınız an o toplum yapısı çökmeye mahkûmdur.

 Bu çok ciddi bir sosyolojik sorun aslında. Tüm toplumun temel yapısını kökten değiştirecek kadar etkili bir sorun yumağı. Bu sorunu henüz zaman varken çözmek ve gençleri kazanma yollarını keşfetmeye çalışmak gerektiği düşüncesindeyim. Onların saatlerce sosyal mecralarda zaman geçirmeleri yerine, sanal hayattan gerçek hayata doğru döndürmeyi toplumun her ferdinin vazife edinmesi gerekir. Özellikle ebeveynlere bu noktada çok büyük görevler düşüyor.   

Bu grupların birer sosyolojik imgelem haline geldiğini unutmamak lazım. Bunu bir komplo teorisi şeklinde yorumlamayı bırakarak gencimize, çocuğumuza sahip çıkmamız gerekli. Aksi takdirde idol dediği yapay tanrılar hayatını şekillendirecek ve tam da küresel güçlerin istediği şekilde bir genç nesil meydana getirilecek. Müslüman fetanet sahibi olmalı ve bu gibi tehlikelere karşı uyanık olmalıdır.

Selametle…