Bilindiği üzere Anayasa, toplumsal sözleşme senedi olarak, yasama, yürütme ve yargı organlarının yetki ve görevlerini, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini, devlet yetkililerinin yetki ve sorumluluklarını düzenler.

Tüm kamu kurum ve kuruluşları meşruiyetini anayasadan alır.Seçimler buna göre yapılır, hükümetler ve kurumlar bu temel çerçeveye göre kurulur ve işlem yapar.

Kanunlar anayasaya aykırı olamaz.

Seçimleri kazanan ve iktidar olanlar ancak anayasanın çizdiği sınırlar çerçevesinde bu iktidar yetkisini kullanırlar. Bu yetkilerini aşmaları halinde karşılaşacakları müeyyide Anayasa md.68 de ve TCK da düzenlenmiştir.

Anayasanın bu önemi nedeniyle her ilde ANAYASAL DÜZENE KARŞI SUÇLAR la ilgilenen savcılar bulunur. Bunların görevi anayasal düzeni korumaktır.

Darbe suçunun ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasını gerektirmesinin nedeni, anayasal düzene karşı işlenmiş bir suç olmasıdır.İktidarın, anayasanın öngördüğü  yollar dışında ele geçirilmek istenmesine    toplumsal sözleşmeye aykırı davranılmasına TEŞEBBÜSE karşı bir yaptırımdır.

Ne yazık ki, buna gönül rahatlığı ile evet demek mümkün değil.

Zira, bugün Anayasada ve imza attığımız evrensel hukuk sözleşmelerinde ( BM E.İ.H.B , A.İ.H.S) temel insan hakkı sayılan birçok hakkın kullanımı, suç, hem de suçların en büyüğü, “Silahlı terör suçu” olarak tanımlanmaktadır.Örneğin;

AY md. 24 te din ve vicdan hürriyeti, 25-26 da düşünce ve kanaat hürriyeti, düşünceyi yayma hakkı ifade edilmiş, savaş,sıkıyönetim, OHAL döneminde bile kimsenin düşünce ve kanaatlerinden dolayı suçlanamayacağı, kınanamayacağı belirtildiği halde( AY md.15-2) bugün bir barış bildirisine imza atmak,muhalif bir gazetede yazmak, dini bir sohbet yapmak,katılmak, kurban bağışlamak TCK md.314 kapsamında işlem görmektedir.

Suç ve cezalarda kastın esas olduğu ( TCK md.21 ) ve suçu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği AY md.38-4( AİHS md 6.2) emri iken, zekat, sadaka ya da iyilik niyetiyle yapılan bağış ve tasarruflar terör suçu olarak işlem görmektedir. Hem de bizzat Bakanlar Kurulu Kararıyla “Kamuya yararlı dernek” ilan edilen bir derneğe yapılan 5 TL lık bağışlar, “meslekten ihraç edilmeye ve hakkında kamu davası açılmasına neden olacak kadar hukuktan uzaklaşılmıştır.[1]

Anayasa md.51 de “Sendika kurma ve üye olma hürriyeti” düzenlendiği ve, TCK md.118 de de sendikal hakların kullanılmasını engellemeye hapis cezası öngörüldüğü halde, İktidarın sevmediği veya hedefe koyduğu bir sendikaya, bir derneğe üye olmak KHK ile meslekten çıkarılma ve hakkında silahlı terör örgütü üyeliğinden dava açmak için yeterli bir neden olarak görülmektedir. Kaldı ki valiliklerin izni olmadan hiçbir sendikanın kurulması mümkün olmayıp, suç konusu edilen sendikaların tümünü valilikler ilgili iş kollarına duyurmuş ve üye olanın aidatını devlet bizzat ödeyerek teşvik etmiştir.( EK-1)

Aynı şekilde “Sözleşme ve Çalışma hürriyeti” Anayasa md. 48 de düzenlenmiş ve bu hakları ihlal etmek  suç olarak tanımlanmasına rağmen ( TCK md.117 ), devletin bizzat açılışını yaptığı vergi aldığı bir bankaya para yatırmak ya da bu bankanın batmasını istememek silahlı terör örgütü sayılacak kadar garip binlerce vaka yaşanmaktadır. 

Tüm dünyada mülkiyet hakkı ve alın teri, yaşam hakkından sonra en çok önemsenen değer verilen bir hak iken ( AY md.25, AİHS Ek protokol 1, Hz. Muhammed S.A.V in Veda Hutbesi ) 100 binden fazla insan, tek satır savunma alınmadan, yıllarca emek verdikleri, alınteri döktükleri mesleklerinden atılmışlardır. En ufak bir disiplin cezasında bile savunma hakkının mutlaka alınacağı AY md.129-2 emri olduğu halde, “SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ İLE İRTİBAT” gibi çok ağır bir suçlamada tek satır savunma alma yoluna gidilmemiştir.

Anayasa md.38 -10 da “Genel müsadere” cezası yasaklanmış iken  binlerce iş adamı ve şirketin tüm malvarlığına, mahkeme kararı olmaksızın ve suçtan elde edildiği yönünde kesin bir karar olmaksızın el konuldu.

Şimdi tüm bunlar işlenirken akıllara ister istemez şu soru gelmektedir.

Devletin temeli ve tüm organların meşruiyet kaynağı, sınır ve çerçevesini çizen anayasa yürürlükte mi?

Yürürlükte ise, anayasa 13 -22 ve devamında sayılan temel hak ve hürriyetler bu derece alenen çiğnenirken, her ildeki cumhuriyet başsavcıları, anayasal düzenden sorumlu savcılar, adaleti tesis etmek için altına kırmızı mersedes ve binlerce personel tahsis edilen adalet Bakanı, müsteşar ve bürokratları ne yapmaktadır? Merak ediyorum.! Tüm bu ihlallerden kendilerini sorumlu görmüyorlar mı? Yoksa  Yürütme organına karşı işlenen suçlar dışındakilerin can ve mal güvenliği kendileri için bir değer ifade etmiyor mu?

Yürütme organına karşı işlenen hain bir girişimi, en ince ayrıntısına kadar soruşturan, darbe ile ilgisiz 500.000 insanı gözaltına aldırıp yargılayan,“ tatbikat var” denilerek kandırılan, ateşe atılan askeri okul öğrencilerine, bir haftalık erlere varıncaya kadar en şedit şekilde cezalandıran yargı teşkilatı, milletin kendisine karşı işlenen, temel hak ve hürriyetlerini terör suçu saymak suretiyle anayasal

 

[1] -Kimse Yok mu Derneği, 19 Ocak 2006 tarih ve 2006-9982 nolu Bakanlar Kurulu kararı ile “Kamu Yararına Çalışan Dernek” statüsü kazandı.

Bakanlar Kurulu’nun 6 Şubat 2007 tarihli ve 2007-11683 sayılı kararı ile “İzinsiz Yardım Toplama” yetkisi aldı.

10 Ağustos 2008 tarihinde “TBMM Üstün Hizmet Ödülü”ne layık görüldü

kendisine karşı işlenen, temel hak ve hürriyetlerini terör suçu saymak suretiyle anayasal düzenin ihlal edilmesi suçlarına neden sessiz kalmaktadır.?

İktidar organları aleyhine en basit bir twite bile müfettiş görevlendiren, soruşturan Hakimler Savcılar Kurulu, en temel anayasal hakların göz göre göre ihlalini ve anayasal suçlar bürosu savcılarının tüm bunlara karşı duyarsızlığını, hatta bir kısmının bizzat bu ihlallerin faili oldukları şikayetlerini görmüyor mu ?

Yazımı, sözlerin en güzeli olan Kur’ an- ı Kerim’ in adalete vurgu yapan bir ayeti ile noktalıyorum.

“ Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.”Maide  8