“Ey benim halkım! Ben size gönderilen kesin bir uyarıcıyım. Şöyle ki: Yalnız Allah’a ibadet edin, O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki: Sizin günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir vakte, yani ölüm anına kadar azap çektirmeksizin hayatta bıraksın. Çünkü Allah’ın takdir ettiği vâde gelince, asla ertelenmez. Keşke bunu bir bilseniz! “ (Nuh, 71/1-4)

 “Keşke bunu bir bilseniz!” diyor Nuh Aleyhisselam ümmetine. Bir kısmı biliyor, inanıyor ama çok az bir kısmı bu. Çoğunluğu ise inanmıyor Allah’ın Elçisine. İnsanlık tarihinde ilk putperestlik Hz. Nuh'un kavmi ile ortaya çıkmıştır. Bu putların isimleri Vedd, Süvâ, Yeğus, Yeûk ve Nesr’dir. Hz. Nuh Aleyhisselam Hz. İdris Aleyhisselamdan sonra gelmiştir. Bir rivayete göre Hz. Adem ile arasında bin sene kadar bir süre vardır.

  Hz Nuh Aleyhisselam, bin seneye yakın bir süre gece gündüz demeden “ Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum, size nasihat ediyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah’tan (gelen vahiy ile)  biliyorum” (A'râf ,7/62) diyerek insanları Allah’a kulluğa davet etmiştir. Bıkmadan, yılmadan, ısrarla tebliğ vazifesine uzunca bir süre devam etmiştir. Kavmi ise ilk önce bu nasihatlere kulağını tıkadı, ilgilenmedi. Az da olsa inananlar karşısında kavminden bu durumdan rahatsız olanlar, Yüce Nebi'nin sıradan bir insan olduğunu iddia ettiler, yetmedi onu yalancılık ile itham ettiler, “Biz atalarımızın yolundan çıkmayız.” dediler, yetmedi Hz. Nuh'un deli olduğunu iddia ettiler.

  Kavmi Hz. Nuh Aleyhisselam'a ve ashabına sıkıntı vermeye devam edince Cenâb-ı Hak, kırk sene yağmuru kesti, akabinde kıtlık yılları başladı, hayvanları, malları telef oldu. Fakat yine de bu uyarıdan ders almadı kavmi. İnkâra devam eden kavmi, toplumun ileri gelenlerini  “Malınızdan istifade edecek” diyerek Hz. Nuh'a karşı kışkırtıyorlardı. Yetmiyor bu sefer de fakirlere yanından kov diye akıl oyunları ile inkârlarına devam ediyorlardı. Oyunları tutmayınca bu sefer de ölüm tehditleri savurmaya başlıyorlardı. Hatta bir gün bu tehditleri fiiliyata döküp Yüce Nebi'nin üzerine çullanıp, boğazını sıkıp, öldü diye bırakmışlardı. Kendine gelen Hz. Nuh  ise “Allah’ım! Kavmimi bağışla. Çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.” demişti.

 Bu seferde bu azgın güruh haydi sözünde haklı isen bize azabı getir demeye başlamıştı. Geçen uzun süreye, başına gelen olumsuz hadiselere rağmen Hz.Nuh, hiçbir fikri dağınıklığa düşmemiş, istikametinden şaşmamış, hiç tereddüt yaşamamış, Allah’a karşı kulluk ve tebliğ vazifesini özenle yerine getirmeye dikkat etmiş, nasıl bir kuvvete dayandığının şuuruyla istikamet üzere yürümüş, yolunun doğruluğunun ve bir lahza olsun yalnız olmadığının şuuru ile yoluna devam etmiş, Cenâb-ı Hakkın takdirini beklemiştir. Ve bir gün gittiği yollar sarpa sarınca da asla paniklememiş, yürüdüğü yola kahretmemiş, Allah’a yönelmiş halini Yaradan’a arz etmiş “Ya Rab yenik düştüm; nusretinle teyit et” (Kamer, 54/100) diyerek içini dökmüştür.

  Ve kendisine ilahi hükümle gemi inşası bildirilmiştir ve Hz. Nuh'un gemisi tarihte bilinen ilk gemidir. Hz Nuh Aleyhisselam bu gemiyi nasıl yapacağını Allah’ın bildirmesi ile öğrenmiş ve yapmıştır. Gemiye kavminden inanlar ile her hayvandan birer çift alması emredilmişti. Recep ayının onuncu günü Nuh Aleyhisselam’a ümmetinden sadece 80 kişi ile gemiye binmesi Allah tarafından emredildi. Sular yükselmeye başlayınca Hz Nuh oğlu Kenan'ı da davet etse de o güne kadar mümin gözüken oğlu Kenan o gün küfrünü açığa vurmuştu. Ve Allah’ın dilemesi ile başlayan tufan yine Allah’ın dilemesi ile son bulmuş müminler sahili selamete erişmişti.

 Kuran-ı Kerimde bir çok Ayette geçer bu hadise ayrıca bu hadisenin jeolojik, arkeolojik araştırmaları yapılmış, hadise tarihi bulgular ile de teyit edilmiş, arkeologlar üzerinde çalışmalar yapmıştır. Yapılan arkeolojik araştırmalar sonucu bu hadisenin Mezopotamya topraklarında gerçekleştiği kanısı hakimdir. Ayrıca  olay, Sümer kayıtlarında da yer almaktadır. Bir de biz inananlara bakan yönü ile bize intikal eden bu tarihi olaydan günümüz müminleri itibariyle çıkarılacak çok önemli öğretiler de mevcuttur. Kısaca anlatmaya çalışsam da kaynaklara başvurulup, çok yönlü ehil ilahiyatçılar tarafından detaylı incelemeler yapılıp, hem arkeolojik olarak hem de ilahi yönü ve içerdiği nasihatler itibariyle de eseler ortaya konmalıdır.