ARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR. TÜRKİYE, AMERİKA, RUSYA VE SURİYE…

ABD. Suriye petrollerine 1958 yılında çökmek istiyor. Zamanın Suriye Devlet Başkanı bunun farkında. ABD’nin bütün taleplerini reddediyor. Baskı artınca Rusya ya yanaşmak zorunda kalıyor. ABD. çaresiz ama vazgeçmiş değil.

Menderes 1958 yılında ülkemizde başbakan. Suriye’yi ikna etmek mümkün olmayınca bizim Başbakan ABD’lilere askeri darbe yapmayı öneriyor. Fakat Suriye ordusundan darbe ye kalkışacak subay bulmak mümkün değil. Tek çare oraya birlik götürmek.

Menderes ABD’liler ile kafa kafaya verip gece baskını planı yapılır. ABD. ve Türklerden on bin nitelikli asker Adana’da üç ay eğitilir.

Kasım ayında askere son koordinatlar verilir. Havadan, karadan ve Lazkiye limanından üç ayrı baskın yapılacaktır.

Fakat Ruslar adım adım olayı izlemektedir. Hem karadan, hem denizden giren öncü birlikleri suçüstü yapıp yakalıyor. Harekâtı başlamadan bitiriyor.

Rusya esir aldığı Türk askerleri ile Birleşmiş milletlere müracaat edip Türkiye’nin savaş suçlusu ve işgalci olduğunu anlatıyor. Bunun akabinde Rus devleti talepleri peşpeşe geliyor. Kars ve Ardahan'ı bana vereceksin. İkinci talebi ise boğazların statüsünü bana bırakacaksın.

Bu durum üzerine Menderes ABD.ye adeta yalvarıyor. Bizi Nato’ya alın. ABD. kuyruğu kısılan Türkiye ye hayır demiyor. O da kendi isteklerini sıralıyor. Nato’ya girmenin karşılığı olarak bizden İncirlik başta olmak üzere 5 askeri üs istiyor ve alıyor. Üç ay sonrada Türk Askeri marş marş Kore’ye. Kimin için ABD. askerini korumak için.
Günümüzde aynı senaryoyu yaşıyor muyuz? Yine hedef Suriye. Yine ABD. Türkiye bir arada, yine karşımızda Rusya. Şehitlerimiz de gariban Türk evlatları.
Hatırlayın, ne demişti Özal… Bir koyup üç alacağız, üçün birini de alamadık.

Suriye savaşı başlarken Erdoğan ne demişti; Yakında Şam’da cuma namazı kılacağız. Namaz kılacağımız yok da..
Şunu soralım Türk askerinin Fizan'da işi ne.

TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR.

(Hurşit Yılmaz ve İsmail Aslantaş’dan alıntıdır.)