Amacımız iktidar olmak

Yeni bir siyasi partinin öncelikle kendi özgün kimliğini oluşturması lazım. Eğer bu noktada belli bir aşamaya gelmeden herhangi bir ittifak algısının içerisine girersek, o zaman bizim algımız o grup içerisinde erir. Bunu özellikle iktidar tarafı çok istiyor. İktidar yanlısı basın her gün bizi belli bir grup içerisindeki fotoğrafların ortasına koyuyor. Bunların hepsi birdiyorlar. Biz iktidar tarafının stratejisine düşemeyiz. Biz DEVA Partisini profesyonel muhalefet yapalım diye kurmadık, iktidar olmak için kurduk. Bunun vatandaşlarımız tarafından iyice anlaşılması lazım.

Asgari gelir desteğini hayata geçireceğiz

“Çok somut bir projemiz var; asgari gelir desteği. Bir ailenin farklı kanallardan gelebilecek gelirine bakılacak. O ailenin asgari ihtiyacına bakılacak. Şu andaki geliri ile asgari ihtiyacı arasındaki farka biz asgari gelir desteğidiyoruz. Asgari gelir desteğiyle aradaki farkı kapatmanın da devletin bir görevi olduğuna inanıyoruz. Aile hekimlerinde olduğu gibi, her bir ailenin zimmetleneceği sosyal destek uzmanları aile-aile, fert-fert insanları takip edip eksiklikleri telafi edecek. Model bu.

Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçim yöntemini değiştireceğiz

Gençlerle bir toplantımızda hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencisi bir arkadaşımız dedi ki, Adaletle ilgili sorunları çözmek için yapılacak iki şey var. HSK ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçim yöntemini değiştirmek lazım. Bunu birinci sınıf öğrencisi söylüyor, çok önemli. Anayasa Mahkemesinin Meclisin nitelikli çoğunluğu tarafından seçilecek üye sayısını artıracağız. Böylece siyasi partiler ortak isimler üzerinde uzlaşır ve liyakat öne çıkar.

Bahçeli hükûmetin üstünde veto mercii haline geldi

“Sayın Erdoğan 2018 seçimlerindeki yüzde 50+1i, Sayın Bahçelinin ve MHPnin desteğiyle ancak alabildi. Tek başına Meclis çoğunluğu yok. Dolayısıyla o destek çekilirse bir siyasi meşruiyet sorunu ortaya çıkar. Sadece Meclisteki çoğunluk açısından değil, Cumhurbaşkanının siyasi meşruiyet sorunu da ortaya çıkabilir. Dolayısıyla bu mecburi ortaklık. Bu ortaklığın devamı uğruna ciddi hatalar yapılıyor. Adeta küçük ortak, hükûmetin tüm uygulamaları üzerinde bir veto mercii haline geldi.

Sayın Bahçelinin ‘Türkiye için üretebildiği bir proje var mı’ diye hafızamı yokluyorum, aklıma hiçbir şey gelmiyor. Türkiyenin herhangi bir sorunuyla ilgili bir çözüm üretebildi mi diye bakıyorum, aklıma hiçbir şey gelmiyor. Siyaseti tamamen hamaset üzerinden yürüten bir çizgi izliyor.

Ülkeyi şiddet ortamına sürüklemek kimsenin hakkı değil

Selçuk Özdağ’la ilgili saldırıyı soruşturan savcı açıkça tehdit edildi, savcının fotoğrafları yayınlandı. İçişleri Bakanı tepkisel bir şeydiyor, neresi tepkisel? Tamamen organize bir şekilde hazırlanılmış ve siyasal şiddet tekrar Türkiyenin sokaklarına hakim olmaya başlamış. Öncelikle Sayın Bahçelinin bu konu karşısında sağlam bir duruş göstermemesi başlı başına vahim bir durum. Daha da vahimi Cumhurbaşkanı’nın sessiz kalması. Çünkü sükût ikrardan gelir, yani sessizlik varsa zımni bir kabul vardır. Türkiyeyi hiç kimsenin 1990lara götürme hakkı yok. Bu ülkeyi yönetemiyorsanız bırakıp gidersiniz ama bu ülkeyi yönetemeyip, sorunları çözemeyip tekrar ülkeyi bir kaos ve şiddet ortamına sürüklemek, Türkiyeyi dış politikada, dış güvenlik meselelerinde riske atmak kimsenin hakkı değil.

Yüksek faizden şikayet ediyorsa talimat versin, pazartesi düşürürler

Yüksek faizden şikayet ediyorlarsa, hemen düşür talimatını versin. Kimi kime şikayet ediyor? Pazartesi sabahı Para Politikası Kurulu toplanır, sabah ilk iş ‘Cumhurbaşkanının talimatı var arkadaşlar, yapmak zorundayız der. Talimatın karşısında duramazlar. Biz durduk. Bakanlığı bıraktığım güne kadar Merkez Bankasına dokundurtmadım. Merkez Bankası, hazırladığımız o özgürlük ve bağımsızlık alanında çalıştı.

Parti kapatmalar geçmişte kalmalıdır

Parti kapatma meselesi hukuki olmaktan çok siyasi bir konudur. Artık Türkiyede bu parti kapatma meselesinin ilke olarak tamamen geçmişte kalması lazım.”