Yazı dizimizin ilk bölümünde hak ve batılın ne olduğundan bahsetmiştik. Yapmış olduğumuz bu tanımı birçok internet sitesinden bulabilirsiniz. Hepsinin kaynağı merhum Erbakan hocamızın yapmış olduğu toplantılardan alınmıştır.

Her toplantı da mutlaka hak ve batılın ne olduğunu tane tane anlatır ve kafamıza çakardı.  Özellikle şuurlu olmaktan bahseder ve her Müslümanın mutlaka şuurlu hareket etmesi gerekliliği üzerine dururdu.

Bugüne geldiğimizde bırakın şuurlu olmayı, medya eliyle yönlenir olduk. Medya bizi adeta hipnozlamış vaziyette. Medya; bizi biz olmaktan çıkartıp, tüketici canavarına dönüştürdü. Günümüzde medya gerçek anlamda haber üretmiyor adeta siyasetin reklam ajansı gibi çalışıyor.

Durum böyle olunca bizi menfaatleri doğrultusunda yönlendiriyorlar. Üstelik biz bunun farkında değiliz. Sandığa gidiyoruz ve algılarımızla oy kullanıyoruz. Aslında oy kullanan algılara maruz kalmış, benliğini yitirmiş biri.

Biz bu olamayız. Müslüman feraset sahibi olmak zorunda. Ülkemizde uygulanan demokrasi gerçek anlamda bir demokrasi mi yoksa kapitalist bir demokrasi mi? Bunun ayrımını yapacak bilgi ve donanıma sahip olursak, sandıkta doğru karar verir, geleceğimizi ipotek altına almamış oluruz.

 Siz sanmayın sadece üretilen malların pazarlaması yapılıyor. İnanın siyasette bile pazarlama tekniklerini kullanıyorlar. Ne için? Koltuk sevdası için mi yoksa memleket sevdası için mi? İşte bunu ayırabilmek için feraset ve şuur sahibi olmamız gerekiyor.

Yetmez! Okuyup, araştırıp öğrenmek zorundayız. Müslüman cihat yapmalı diyoruz ama cihattın ne anlama geldiğini bilmiyoruz.  

Cihat; var gücüyle çalışmak, gayret göstermek,  çabalamak, bir işi başarmak için tüm imkânları kullanarak top yekûn mücadele etmek anlamına geliyor desem de, ilim sahibi ilmiyle, beden sahibi bedeni gücüyle, parası olan parasıyla mücadele etmektir.

Eğer ülken dış güçler tarafından işgal girişimine uğramışsa, küffarla silahla mücadele etmek demektir.

 Neyin mücadelesini yapacaklar?

İyinin, doğrunun, güzelin, faydalı olanın hâkim olmasının mücadelesini yapacak. Bunun için silaha gerek yok. Akla ve şuura, kısaca iyi insan, bilgili insan olmaya ihtiyaç vardır. Bunu başaran bir Türkiye, yeni bir dünya kurabilir.

İyi olmak yetmez, yetiğin, içtiğin de helalinden olmak zorundadır. Çünkü ne yiyorsan, o’sun.  Ama gelin görün ki, kapitalist demokrasi yediğimize de haram kattı.

Katkı maddeli hazır gıda tüketiyor sonra hasta olup yine katkı maddeli gıda üreten çokuluslu şirketlerin ürettiği ilaçları tüketerek iyi olmaya çalışıyoruz. Ama iyi olmayı bir kenera bırak ömür boyu ilaca mahkûm ediliyoruz. Bir kısır döngüdür gidiyor. Hastalanıp ölüyoruz ama bir türlü akıllanmıyoruz. Hala şuur kaybımız devam ediyor.

Allah sonumuzu hâyır etsin …