SANMAYIN, EMİN OLUN

Ömrümüzün yarısından fazlasını "sanarak" geçiriyoruz ve bu durumun ne kadar yıpratıcı olduğunu asla farkedemiyoruz.

Empatiden uzak, kendi düşünce ve duygularımıza göre karar vermek yahut yargılamak çoğu zaman hüsranla sonuçlanıyor.

Bu sonuçlarla karşılaştığımızda da sebep-sonuç, doğru-yanlış muhasebesi yapmak yerine kalıplaştırdığımız hazır bir cümlemiz var.

"Ama ben öyle sanmıştım" diye dilimize pelesenk ettiğimiz, onu kalkan olarak kullanıyoruz.

Sanmak yerine emin olmak gerekir.

Pek çok şey hakkında bilgi sahibi olabilir, araştırabilir ve sonra değerlendirebiliriz.

İkili ilişki ve diyaloglarda ise yine "sanmak" yerine soru sormak şeklinde düşüncelerimize netlik kazandırmalıyız.

Karşımızdaki insanın neden öyle söylediğini, davrandığını, yahut düşündüğünü ancak ona sorup detaylandırmasını istediğimizde anlayabiliriz.

Aksi takdirde hep kendi birikimiziz ve ruh halimize göre hüküm verir, sonra da haylice kederleniriz.

Kime ait olduğunu anımsamadığım müthiş bir söz var; "SANMAK ZİYANDIR." Ne kadar manidar değil mi?

Ziyana uğramaya lüzum yok dostlar.

Elde bir yarını kalan ömrü, net ve size ait olmayan, insanların söylem ve davranışlarına göre oluşturduğunuz sanrılara göre heder etmeyin.

Zihnimiz belirsizliği de hiç sevmez ayrıca. Net ve emin olmak her anlamda en güzeli, en kârlısı.

O zaman ne yapıyoruz? Sanmıyoruz, emin oluyoruz.

:)) #SEVMEKLEGÜZELLEŞECEKTÜMDÜNYA