Siyasete bakışım üç ilkeye dayanır. Adalet,liyakat ve istişare. Kısaca “ALİ” denebilir. Siyasetin hedefi adalettir. Siyasetin icracıları liyakatli kişiler olmalıdır. Siyasetin yöntemi istişaredir.İstişare sadece sizi onaylayanlarla değil bütün kesimlerle yapılan bir uygulamadır. Bağlayıcıdır.

31 Ekimde yaptığınız konuşmada CHP sıralarına dönerek “Onlara İslamcı demeyin” diye başlayan cümlenizi baz alırsak “İslamcı” olmayı nasıl tanımlarsınız?

İslamcılığın tanımında kesin bir uzlaşı bulamayız. Bazı tanımlardaki ortak noktaları zikredebiliriz. “İslam’ın asli kaynaklarından hareket etmeyi temel alan, ahlaki bir yükselişi hedefleyen,Müslümanların birliğini ve bağımsızlığını sağlamaya çalışan, aydınlanmaya ve modernliğe eleştirel yaklaşan ama topyekun bir reddi veya entegrasyonu benimsemeyen bir akımdır.” Bugüne baktığımızda AK Parti’yi İslamcılığın hatta İslam’ın temsilcisi olarak konumlandırarak İslamcılık ile birlikte İslam’ı da mahkum eden bir muhalefet anlayışı da mevcut. Bu kestirmeden bir muhalefet anlayışı çünkü AK Parti zaten hiçbir zaman İslamcılık iddiası da taşımamış bir parti. Baştan itibaren deklare ettikleri anlayış reel siyaset yapacakları yönünde bir anlayıştır. Reel siyaset konusunda ne kadar başarılı oldukları ayan beyan ortadadır. Sonunda varabildiği nokta kendinden olmayanı aşağılamak, siyasi muhaliflerini düşman ilan etmek olmuştur. Bu anlayışı bırakın İslam’ı, İslamcılık üzerinden eleştirmek dahi büyük bir haksızlık hatta bühtandır. Pan-İslamizm emperyal güçlerin Müslümanların direnişine taktığı bir addır ve giydirme bir tanımdır. Bu dili kullananlar farkında olmadan emperyalist mahallenin içerisinden konuşmaktadır. Kendimi İslamcı vs şeklinde ideolojiler üzerinden tanımlamam, ortalama bir Müslüman diyebilirsiniz. Bu kimlik genel geçer din tanımına uyabilecek bir kimlik değildir; bir duruşu da içkindir. Alija’nın bir cümlesini çok seviyorum: “İslam benim için iyinin ve doğrunun diğer adıdır.”

Cemaziyülevvelinizi bilmeyenleriçin siyasi geçmişinizi hatta siyasete bakış açınızı özetler misiniz?

Mazlumder, Adalet Zemini, Hak ve Adalet Platformu gibi sivil toplum çalışmalarında yer aldım. Bunların kurucularındanım. Ayrıca Fazilet Partisi’nin kapatıldığı ve Saadet Partisi’nin kurulduğu dönemde Saadet Partisi kurucuları arasında yer aldım. İki bin iki seçimlerinde Saadet Partisi’nden Ankara milletvekili adayıydım. Mesleğim ortopedi ve omurga cerrahlığı; bunun dışında teorik işlerle de uğraştım. Yedi Şubat 2017 tarihli 686 numaralı KHK ile yukarıda bahsettiğim bildiriyi imzalamaktan ötürü kamu görevinden atıldım. AK Parti’ye kuruluşundan itibaren mesafeli durdum. Kısaca budur. Siyasete bakışım üç ilkeye dayanır. Adalet,liyakat ve istişare. Kısaca “ALİ” denebilir. Siyasetin hedefi adalettir. Siyasetin icracıları liyakatli kişiler olmalıdır. Siyasetin yöntemi istişaredir.İstişare sadece sizi onaylayanlarla değil bütün kesimlerle yapılan bir uygulamadır. Bağlayıcıdır. Amaç doğruyu ve iyiyi bulmaktır. Bugün hiçbirinden eser yok bu yaklaşımların. Layık olmayanlar, istişare etmeksizin adil olmayan bir şekilde yönetiyor. Günün özeti budur.

Tıp,  siyaset ve felsefe sizi bu üçüyle de ilgilenmeye iten ortak payda nedir?

Tıp yani ortopedi ve omurga cerrahisi uzmanlığı benim mesleğimdir. Tıp mesleği diğer mesleklerden oldukça farklı çünkü insan üzerinde doğrudan işlem yapıyorsunuz. Bu işlemi yaparken baştan alıp yeniden yapma diye bir şey yok; bir defada ve doğru bir şekilde yapacaksınız. Hata kaldırmayan bir meslek. Bunun dışında İslami İlimler ve Felsefede hayatımın daima birer parçası oldu ve hala olmakta. Yani öğrencilik yıllarımdan itibaren ki hala bir öğrenciyim; bunlar hayatımda at başı gitmiştir. Bunların altındaki ortak payda Hakikat’in izini sürme çabasıdır.Hakikatin izini sürmeyi de bir Müslümanın asli görevi olarak tanımlayabiliriz.

Eagleton’a göre ideoloji, baskıcı bir siyasi iktidarın ayakta durmasını sağlayan aldatıcı bir düzendir. Bir röportajınızda ideolojiye karşı olduğunuzu belirtmişsiniz. Siz de Eagleton gibi mi düşüyorsunuz?

İdeolojiler bir anlamda tamamlanmış öğretilerdir. Gerek kavramsal çerçeve olarak gerekse şeylerin ilişkisi anlamında aşağı yukarı her ilişki belirlenmiş ve sabitlenmiştir. Bu ilişkileri akıl yürütmeler yoluyla kurduğunuzda şöyle bir çıkmaza girersiniz; olgular dünyasında sizi nelerin beklediğini deneyimlemeden bilmenizin imkanı yoktur.Çoğunlukla da olgular gerçeklik alanına çıktıklarında bu akıl yürütmeleri çürütmüştür. Bu ilişkileri olgulardan yola çıkarak kurduğunuzdaysa olgular dünyasının sürekli değiştiği ve bu değişimlerin zaman içerisinde olguları yorumlamamızı da değiştirdiği ortadadır. Geleceğin daima değişime açık bir tarafı vardır ve bizim düşüncelerimiz hayatı, olan – biteni belirleyemez. Hayat her zaman söyleyebildiklerimizden daha farklı ve daha fazla bir şey olacaktır.Sonuçta ideolojiler, bağlıları tarafından sürekli revize edilen skolastik öğretiler durumuna düşmekteler. Revizyon yetersiz kaldığında gerçekliği eğip-bükmek veya inkar mekanizması devreye girer. İnsan düşüncesini kısıtlayan bir hal alır. Bu aşamada mevcut iktidarı ve düzenini ayakta tutmak amacıyla ortak bir inanç şeklini alabilir, diğer yandan rahatlıkla baskıcı bir hal alır. İdeolojilerin hemen hemen hepsi neticede kendi muhafazakârlarını üretir ve baskıya dönüşür. Bir nevi kolaycılık, tembellik hatta tabu halini alır. Putlaştırılırlar. Bu da iktidarın işini kolaylaştırsa da bir yandan insan zihnini dumura uğratır. İdeolojilerin panzehiri yeni bilgiler ışığında sürekli analiz ve sürekli sentezdir.

Sizce hükümetin KHK lar gibi hukuk dışı ve adaletsiz yöntemlerle asıl olarak yapmak istediği nedir?İktidarın kurulduğu günden beri asli çabası her şeye rağmen ayakta durabilmektir. Bu konuda müspet anlamda olmasa da ciddi bir tecrübe kazanmışlardır. AK Parti bir olağanüstü dönem partisidir ve üstlendiği işlev vahşi bir kapitalizmi kalıcı olarak yerleştirmektir. AK Parti iktidarını ancak olağanüstü dönem şartlarında sürdürebilir. Şartları olağan hale getirmemek için çaba sarf etmek zorundadır. Olağan şartlarda olağan şekilde işleyen düşünce AK Parti’yi ve uygulamalarını lüzumsuz, gereksiz hatta zararlı olarak değerlendirebilecektir. İktidarına mal olur. AK Parti’nin en nihayetinde sarıldığı yöntem olağanüstü dönemlerin yöntemleridir. KHK’lar sayesinde tıpkı eski örnekleri gibi muhaliflerini tasfiye etmektedir. Güvenlik siyaseti adaleti yok etmiştir ve sözde gerekçelendirmiştir. Baştan beri uyguladığı büyük yanlışlar içeren siyasetiyle AK Parti’nin farklı bir noktaya gelmesi beklenemezdi. Bu tür uygulamaların hepsi bir noktadan sonra aktörlerini de tasfiye ederek tarih sahnesinden çekilmiştir. Çünkü sürdürülebilir uygulamalar değildir.

***