Romantizm illeti

Kelime olarak

XVIII. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da ortaya çıkan, başlıca özelliği duyguların ve içgüdülerin yüceltilmesi, ulusal özelliklerin değer kazanması, aşırı ölçüde coşkuya ve imgeye dayanma olan sanat akımı.







eş anlamlısı: coşumculuk

 

uyuşuk duygusallığa eğilim ve düşler evrenine dalış.

Manalarında kullanılan romantizm türlü dünyevi hastalıkların, hatta İslam âleminin içinde bulunduğu bedbaht halin de temel kaynağı olabilir.

Genelde ikili ilişkilerde kullanılan romantizm kelimesi aslında yaşama bakış açımızın izdüşümüdür. Hayatın her alanında davranışlarımızı belirleyen bu düşünce, insanı aklıselim davranmaktan alıkoyan oldukça tehlikeli bir anlayıştır.

Duygusal olmanın iyi insan olmakla eş tutulması da ayrıca başka büyük bir hatanın başlangıcıdır. İnsanın kendinden başka bir canlıya duyduğu sevgi, saygı ve anlayış romantizm değildir. Duyarlı olmak ile duygusal davranmanın eş değer algılanması geleneksel bir hatanın süreğenliğidir.

Örneğin öfke, nefret, kin tutmak da birer duygudur. Duygunun pozitif olduğu yanılgısı bizi duygusallığın olumlu olduğu düşüncesine götürür.

Romantizm neden tehlikelidir sorusu akla gelebilir. Hem bireysel hem toplumsal yıkıcı sonuçları olan bu akım aşırı uçlar olan şovenizm, faşizm, terörizm, Vandalizm gibi olguların temelini oluşturur.

Akıldan ve mantıktan uzaklaşmak, bazı değer yargılarına gereğinden fazla anlam yüklemek, duygu coşmalarının derecesini ayarlayamamak, kişinin benliğine zarar vermekle kalmaz yaşadığı topluma, hatta insanlığa dahi tehdit unsuru haline gelebilir. Dünya tarihi romantizmin sonuçlarında çıkan, savaşlar, katliamlar ve buhranlarla doludur.

Romantikler kolay kandırılabilen, kolay sürüklenebilen, kolay yönlendirilebilen etkiye açık insanlardır. Birkaç hamasi söylemle hipnotize olmuşçasına bilinçsiz kararlar verebilirler. Akıldan ve bilimden uzaklaşan bu insanlar, asla gerçekleşmeyecek hayallerin peşinden giderek, gerçekte yapılması gereken birçok doğru davranışa engel olabilirler.

Müslümanların Hz Peygamberin vefatından sonra izledikleri yollara bakılırsa, maalesef romantizm pençesinde, bu illetin gölgesinde, birbirlerinden koptukları, birbirleri ile savaştıkları lime lime oldukları ortadadır.

Kimi İslam ve Milliyetçiliği harmanlamış, kendisi dışındakileri ötekileştirmiş, kimisi mezhepsel romantizm etkisinde diğerlerini tekfir etmiştir.

Özellikle tasavvufun etkisinde kalan İslam âlemi, eylemsel, bilimsel ve akılcı çözümlerden uzaklaşmış, içe kapalı hurafe ve hikâyelerle örülü, kendilerini gerçeklerden soyutladıkları, ayakları yere basmayan bir dünyada yaşamaktadır.

Batılın türlü desiselerine, kurduğu tuzaklara düşen bu romantik İslamcılar daima kaybetmeye mahkumdur.

Sayıca çoğalmaya odaklanan Müslümanlar bakabileceklerinin sağlıklı ve şuurlu yetiştirebileceklerinin üstünde evlat sahibi olarak, niceliksel çokluğu marifet sayarak, niteliksel anlamda zayıf bir kitle yetiştirmiştir.

Eğitim bilinç ve bilgiden uzak, geleneksel romantik ve cahil bir Müslüman kitlesi ile gelecek için umut değil, tehlike oluşturmaktadırlar.

Oysa Allah’ın insana verdiği en büyük nimet akıldır. Yüce Kuran’da örnek verilen Hz İbrahim henüz vahiy gelmeden Allah’ı kendi kavminin geleneksel inançlarının dışında, tamamen aklı ile sorgulayarak bulmuştur.

Öyle ki İslam’da akli melekeleri yerinde olmayanın aynı modern hukuktaki gibi sorumluluğu da yoktur. Dini vecibelerini yerine getirmeye başlamak için bile aklı baliğ olmak beklenir.

Bakara suresi 13. Ayette Onlara:  "İnsanların (müslümanların) inandığı gibi inanın." denilince, "Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler.

Yüce Allah, İman etmeyenler beyinsiz olarak nitelendirilerek, imanın akılla ilgisini vurgulamıştır. Yüzlerce ayette akıl etmiyor musunuz? Aklınızı başınıza almayacak mısınız? Gibi iman edenleri aklı kullanmak konusunda sert bir dille ikaz etmiştir.

Hatta gelenekleri üzere yaşamakta ısrar eden nakilcileri de aşağıdaki şu ayetle uyarmıştır.

Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." dendiği vakit de: "Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız." dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar?”

Ayetten anlamamız gereken şudur ki; akıl erdirilmez bulduğunuz şeyler sadece atalarınızdan size nakledilmiş niye iman etmeyin! sorgulayın diyor! Fakat bu ayeti Müslümanların büyük bir çoğunluğu üzerlerine alınmamakta ısrar ediyor. Çünkü akıllarını değil duygularını dinliyorlar.

Bakara suresi 242. Ayette ise

“İşte akıllarınız ersin diye, Allah size âyetlerini böylece açıklıyor.” Yüce Mevla Kuran’ı Kerim’de  Akıllara hitap ederken insan şeytanın tuzağı olan duygusallık ve romantizmin kucağında perişan olup gitmektedir.

Mevcut kapitalist sistem de romantizmi kullanarak, kişilerin akılcı davranmasını engelleyerek, maddi manevi sömürmektedir. Filmler, diziler, müzikler, kitaplar hep insanı gerçek dışı bir dünyaya sürükleyip, gerçek dünya ile arasındaki bağı hızla kopararak, ruh ve akıl sağlığını bozmaktadır.

İnsan aklına hitap ettiği sanılan birçok fikir akımının altında da gizli bir romantizm vardır. Yeni tip ateistler dahi dinleri sorgularlarken bilimsellikten ziyade, duygusal bir takım nedenlere dayanmakta, hatta din akıllarına yatsa bile duygusal bir inatla reddetmekte belki de , yanlış davranan inançlılara bakarak yine romantik tepkisellikle dinden uzaklaşmaktadırlar.

Kimileri de akılla dinin mistik yönlerini bağdaştırmakta zorlanarak din ve akılcılığın bir arada olamayacağını savunurlar. Bunların temelinde henüz görmediğimiz ve varlığından pozitif ilimlerle emin olmadığımız bir takım şeylere inanmayı gösterirler.

Oysa ne kadar bilirse o kadar daha çok bilinmeyenle karşı karşıya olduğunu fark eden, daima araştıran, ileriye giden bir varlık olan insan, geçmiş ilkel çağlarla arasındaki bilgi farkını hatırladığında anlayacaktır ki ilkel zamanlarda mit olarak görülebilecek çoğu şey şu anda bizim için en basit bilgidir.

Şimdilerde görmeden iman ettiğimiz şeyler, gün gelecek şu an ki pozitif saydığımız birçok bilgiyi mit ve gerçek dışına dönüştürüp, aklımızla idrak edebileceğimiz somut verilere dönüşebilecektir.

Bütün bu düşüncelerden yola çıkarak tekrar edelim ki akıl insana verilmiş en büyük nimettir. Ve romantizm diğer adıyla “coşumculuk” insanın bu en değerli nimeti kullanmasına engel olan bir illettir.

Gerek dini gerek siyasi gerek ilmi olsun akıldan ve akılcılıktan uzaklaşmak insanın dünya ve ahiret saadetine büyük zarar verecektir.

Romantik akımların ve duyguların etkisi ile kendinizi asla gerçekleşmeyecek düşlere kaptırmak yerine, gerçekleştirebileceğiniz güzelliklerin şuurunda, sağlam bir inançla doğru adımlar atarak mutlu bir hayat kurmanız en akıllıca davranış olacaktır.

Selam ve dua ile…