Hâkim Lale Yıldız’ın ölüm haberini Yargıçlar Sendikası’ndan Nuh Hüseyin Köse’nin sosyal medya paylaşımı ile öğrendim. Şu ifadeleri kullanmıştı:

“Hani FETÖ üyesi diye açığa alınan, ‘Mor beyin’ mağduru olduğu saptanıp mesleğe geri alınan, Bakırköy Yargıcı Atatürkçü Lale Yıldız vardı ya; artık yok. Kalbi buraya kadar dayanabildi. Işıklarda uyu güzel kardeşim.”

Sonrasında çok sayıda ortak dostumuzun paylaşımı oldu sosyal medyada. Son görev yeri olan Bakırköy Adliyesi önünde tören yapılırken protokol de orada idi. Törende konuşan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı Sırrı Topluyıldız, “Çok güzel bir insandı. İyi bir hâkimdi. Hak ve adaleti dağıtma endişesi taşıyan, bu şekilde çalışan bir kardeşimizdi.

Genç yaşta kalp rahatsızlığı nedeniyle uzun süre tedavi görmüştü. Çok zor bir hayatı oldu. Kendisi ile Anadolu Adliyesi’nde birlikteydik. Herkesin gerçekten sevdiği saydığı, attığı imzaya güvenilen bir arkadaşımızdı kardeşimizdi. Ailesine büyük sabırlar diliyorum. Mekânı cennet olsun. Allah rahmet eylesin” dedi.

Cenazesi memleketi Çorum’da toprağa verildi. Cenaze törenine katılamadım ancak helallik istendiğini düşünüyorum. Herkes elbette bu güzel insana hakkını helal etmiştir. Peki tersi mümkün müdür? Hâkim Lale Yıldız bizlere hakkını helal eder mi? Bizleri affeder mi?

Bakırköy Hâkimi iken FETÖ üyeliği iddiasıyla açığa alınmıştı. FETÖ üyeliği iddiasına gerekçe ise ByLock kullanımı iddiasıydı. ByLock kullanımı iddiasına ise gerekçe operatör kayıtları idi. Operatör kayıtlarının kaynağı ise BTK yani eski TİB idi. Hani şu çalışanlarının % 85’i FETÖ’cü denilen TİB, bildiğimiz TİB. TİB’e kayıtları gönderen de GSM operatörü ki artık yorum dahi yapmak istemiyorum.

Yaşadığı gözaltı süreci, sonrasında birkaç arkadaşı dışında kimsenin destek olmaması, arayıp sormaması zaten yorgun ve tedavi gören kalbini daha da yıprattı. Törende konuşan Başsavcımız bu süreçte kendisini aramış mıdır, bir ihtiyacı var mıdır diye sormuş mudur bilmem. Atatürkçü kimliği ile bilinmesine rağmen yıllarca beraber çalıştığı mesai arkadaşları bu süreçte ne yaptı onu da bilmem?

2017 Haziran’ında hakkında düzenlenen iddianamede tek isnat ByLock kullanıcısı olmasıydı. 27 Aralık 2017’de Morbeyin mağduru olduğu ortaya çıktı ve bir süre sonra da görevine geri döndü. Mesleğinden uzaklaştırıldığı sürede arayıp sormayan mesai arkadaşları göreve dönüşü sonrasında yüzüne nasıl baktı bilmem. Kalbi yaşadıklarına dayanamayıp aramızdan ayrıldığı güne kadar helallik istediler mi bilmem. Helallik almadılarsa ahirette yüzüne nasıl bakacaklar onu da bilmem.

Hâkim Lale Yıldız neden mağdur oldu? Kimdi mağdur edenler? FETÖ Morbeyin tuzağı kurdu, mağdur eden de FETÖ kolaycılığına kaçıp vicdanlarımızı rahatlatabilir miyiz sizce?

Peki operatörden TİB’e, TİB’den BTK’ya, BTK’dan soruşturma makamlarına iletilen operatör kayıtlarına sorgusuz sualsiz güvenip işlem yapanlarda vebal yok mu? Kişilerin geçmişine, tüm yaşantısına bakmadan “kripto” olabilir evhamıyla ve aşırının aşırısı güvenlikçi bir bakış açısıyla işlem yapanlarda vebal yok mu?

Ben ilk defa 08 Kasım 2016 tarihinde yazılı olarak belirttim problem sahalarını ve operatör kayıtlarına güvenemezsiniz dedim. Beni ve arkadaşlarımı dinlemeyenlerde vebal yok mu? Olası hataları dile getirdim ve mağduriyet oluşmasın diye uyardım diye, beni “ByLock delilini çürütmeye çalışmakla” itham eden bürokratlarda vebal yok mu? Beni ve arkadaşlarımı dinlemedikleri gibi, ailede bir kişiye operatör kaydı nedeniyle ByLock kullanım isnadı olunca üç kardeşi birden ihraç edenlerde vebal yok mu?

Teknik terimlerin anlaşılması zor diye borç ilişkisine benzeterek açıklamıştık. İki banka hesabı arasında EFT ile para transferi yapılmış diyelim. Paranın çıktığı bankada EFT talep kaydı var, karşı bankada kayıt olmazsa para transferinden bahsedilebilir mi? Para transferi kesinleşmeden borç ilişkisi var mı yok mu anlaşılabilir mi? Ortada kesin olmayan bir para transferi iddiası var, borç ilişkisi kesin deyip, borçluya haciz gönderilir mi? Bunu yapana hukukçu denir mi?

Operatörden ByLock sunucusuna bağlantı talebi varmış. Bu talepleri operatör kaydetmiş. Operatör TİB’e, TİB BTK’ya, BTK soruşturma makamlarına göndermiş. Bu yolculukta veriler müdahaleye de açıkmış. Hiçbirinin sayısal imzası, zaman damgası yokmuş. Litvanya’da yer alan ByLock sunucusuna bağlantı talebi iddiası varmış ama sunucuda kayıt yani kullanıcı numarası (user id) yokmuş.

Soralım tekrar, veri transferinin para transferinden ne farkı var? Borçlu denilemeyecek durumda “terörist” denilirse, vebal sadece FETÖ’nün müdür? Bu basit gerçekliğe rağmen türlü türlü hataya ve müdahaleye açık operatör kayıtlarını haşa ayet gibi kabul edip işlem yapanlarda vebal yok mudur? Bu kadar “mış”la, bu aşamaların hiçbiri kontrol edilmeyerek, delil müşterekliği sağlanmayarak insanları mağdur edenlerde vebal yok mudur?

Morbeyin kumpası ortaya çıkmasa operatör kayıtları ile işlem yapmaya devam edeceklerde vebal yok mudur? Morbeyini bile eksik inceleyen, birçok mağduru dışarıda bırakanlarda vebal yok mudur?

Bu hataları dile getirmekten, bunları yazıya dökmekten, hukuk içinde kalarak raporlar yazmaktan başka bir iş yapmayan bana ve arkadaşlarıma da “FETÖ’cü” yaftası vuranlarda vebal yok mudur?

15 Temmuz’un hemen ertesinde Devlet refleks gösterdi diyelim; her ne demekse bu refleks halini halen devam ettirenlerde vebal yok mudur?

Yargıyı kolluk ve istihbaratın yönlendirmesine açık hale getiren, bu korku ortamını hazırlayan ve devam ettiren siyasilerde vebal yok mudur?

Rahmetli Hâkim Lale Yıldız bizlere hakkını helal eder mi? Bizleri affeder mi? Peki ya diğer mağdurlar? Bunca vebal bu dünyada ödenir mi? Peki ya ahirette ödenir mi?

Hala devam edecek misiniz operatör kayıtları ile işlem yapmaya? İçerikte suç unsuru var mı ve suça yönelik bir eylem var mı diye bakmaksızın insanları terörist olarak suçlamaya, ceza vermeye devam edecek misiniz?

Ne diyelim? Bu sorulara herkes kendi vicdanıyla cevap versin.