Popülizm, kısa adıyla “halk” anlamına gelmektedir. Belirli bir entelektüel bakış açısı ve toplumsal harekete yönelik olarak kullanılan tipolojik kategoriye popülizm denir. Shils’in tanımına göre popülizm; her türlü siyasal standardın üstünde halkın iradesinin olması ve liderlerin, ara siyasal kurumları aşarak kitleyle doğrudan temasıdır. Leca’ya göre popülizm; genel irade ile birleşmiş ve egemen olma özlemindeki diğer toplumlarla kavgalı bir toplumun ideolojisidir. Wiles’a göre ise popülizm; ana öncül ya da öncüle yaslanan bir inanç ya da harekettir. Popülizm, Avrupa’da “demokratik olmayan bir liberalizme karşı liberal olmayan bir demokratik cevap” olarak nitelendirilebilmekte ve halktan uzaklaşmış siyasetin içine girdiği bir “denge durumu” gibi algılanabilmektedir. ABD’de ise popülizm, fazla merkeze kaydığı düşünülen Demokrat Parti ile ihtilaf halindeki eşitlikçi sol siyasetler için kullanılmaktadır. Popülizm, yeri geldiğinde demokratik pekişme için bir sorun olabilir, ancak günümüzde popülizm ile demokrasinin neredeyse iç içe geçtiğini söylemek mümkündür.

İlk baktığımız zaman popülizm ile demokrasi arasında bir çelişki gözükmemektedir. Fakat popülizm ile demokrasi arasındaki farkı incelediğimizde ise popülizmin nedenlerini ortaya koymak ve demokrasiye eleştirel bir bakış açısıyla bakmak gerekir. Demokrasi, geniş tabanı ve aktörleri ile kapsayıcı bir sistemdir. Popülizm, özellikle çağdaş temsili demokrasilerde hiç kaybolmayan bir gölge gibidir ve daima bir risk faktörüdür. Bu durum da demokrasinin eksikliklerini görmeyi sağlamaktadır. Popülistler, genellikle temsil ilkesinin ilgili bir savunucusu olmakla beraber yalnızca kendilerinin meşru bir temsilci olduğunda ısrar etmekte ve yönetimin bölünmemesi gerektiğini, halkın bir olduğunu ve tek bir temsilcisinin bulunduğu fikrini hep öne sürerler.

Ayrıca popülistler, kendileri temsil ettiği sürece sisteme karşı olmadığı gibi, halkı yönlendiren seçkinler olduğu sürece seçkinlere de karşı değildir. Popülist liderler, her zaman halka yönelik olarak etkileyici bir söylem geliştirir. Fakat halka çağrı yapan herkes popülist değildir. Siyasal katılımla ilgisi olmayan bir biçimde popülistler sık sık referanduma gitmek ister ve sadece belirlenmiş olan durumla ilgili halkın iradesine onay almak isterler. Bunun yanı sıra popülist iktidarların temel eylemleri; demokrasiyi ve demokratik teamülleri kullanarak devlet aygıtını gasp etmek, yolsuzluk ve kayırmacılık yapmak, eleştirel sivil toplumun bastırılması için sistemli bir çaba göstermek, dışlayıcı ve partizanca anayasalar yapmaktır. Tüm bu eylemlerin amacı ise iktidardan ayrılmak istememeleridir. Bu nedenle popülizmden dolayı siyasi istikrarsızlık kaçınılmaz bir hal alır.

Popülizme göre kendilerini halkın tek ve gerçek temsilcisi olduğunu düşünen iktidarlar, saf ve tek bir halk ile ahlaken yozlaşmış seçkinler arasında ayrım yaparak siyasal algı oluştururlar. Popülistler, seçkinlere karşı eleştirel bir tutum sergilemenin gerekli olduğunu, fakat yeterli bir şart olmadığını iddia ederler. Aynı zamanda popülistler, seçkin karşıtlığının yanında çoğulculuk karşıtlığı da yapmaktadır. Popülist liderler, halkı sadece kendilerinin temsil ettiğini iddia eder, dışlayıcı bir tutum sergiler ve çatışma ile halkın kutuplaşmasına sebep olur. Bu durum ise halkın, bizden ve ötekiler diye ayrılmasına yol açan tipik bir özelliktir. Popülistler, iktidardayken ya da iktidar olmak için mücadele ederken rakiplerinin ahlaki ve meşru olmadığını ve hatta “halkın bir parçası olmadıklarını” da iddia ederler.

Fakat bu tür bir kimlik siyaseti; demokrasinin çoğulcu, özgür ve eşit yaşama konusundaki hedefiyle çelişmektedir. Ayrıca popülist partilerin tabanı tamamen lidere bağlı bir biçimde örgütlenmektedir. Lidere bağlılığın yanı sıra tek adam partisi anlayışına göre daha da ileriye gidilmekte, her şeyi ve herkesi kontrolde tutan bir liderin aşırılığına kadar varabilmektedir. Popülizmin birçok otoriter yönetimden farkı, popülist liderlerin halkın gerçek temsilcisinin kendileri olduğu söylemiyle bu durumu meşrulaştırmasıdır. Popülizm yapan siyasetçiler iktidara geldiklerinde mağdur rolünü oynamaya devam eder ve sürekli iktidarını sabote etmek isteyen karanlık entrikalardan söz ederler. Bu bağlamda popülizm ile komplo teorileri arasındaki bağ tesadüfi değildir. Kendi iktidarlarını meşrulaştırdığı için bir durumu kriz ya da olağan bir tehdit gibi göstermektedirler.

Ayrıca popülist iktidarlar döneminde, bürokrasi ve yargı organı tamamıyla parti yanlılarının yerleştirilmesi ve devletin ele geçirilmesi stratejilerine yönelik kurulmaktadır. Bununla birlikte medya yetkilileri, bu iktidarlardan ulusal çıkar adı altında aykırı yayın yapmamaları konusunda sansüre hatta oto sansüre uğrayabilmekte ve medyanın satılması suretiyle el değiştirme yoluna gidilmektedir. Tüm bu uygulamalar, iktidarlarının devamlılığı açısından uygulanan taktiklerdir. Popülist siyasetçileri diğer siyasetçilerden ayıran temel özellik ise kendilerini halkın ahlaki temsilcisi olarak görmeleri ve uygulamalarını bu nedenle yapıyor olmalarıdır. Demokrasi, demokrasiye benzer dili kullanan popülist siyasetçiler tarafından ve demokrasinin yozlaştırılmış hali olan popülizm ile kendi içinden tehdit oluşturmaktadır.

Sonuç olarak popülizm ve dolayısıyla popülist uygulamalar, demokrasi için bir tehdittir. Bu nedenle popülizm konusu ile birlikte popülist liderler ve popülist uygulamalar mutlaka irdelenmeli, eleştirilmeli, dile getirilen problemler daha ciddi bir biçimde ele alınmalı ve siyasal tartışmalardan da kaçınılmamalıdır. Başka bir ifadeyle demokrasinin gerekliliğine göre popülist seçmenlerin endişeleri, özgür ve eşit vatandaşlar olarak yaklaşma biçimi üzerinden mutlak suretle ele alınmalıdır. Popülist iktidarlar döneminde yaşanan olumsuzluklar demokrasi için bir tehdit olduğu gibi demokratik pekişmenin önünde de en büyük engeldir. Demokrasinin geliştiği toplumlarda siyasetçiler, popülizme asla ihtiyaç duymamaktadır. Bu nedenle tek bir çözüm yolu bulunmaktadır. O da demokrasinin geliştirilmesidir. Demokrasinin nerede bitip, popülizm tehlikesinin nerede başladığına dair ince bir çizgi bulunduğu için mutlaka siyasal kavrayışa ihtiyaç vardır.

Enes CÖMERT