Değerli Basın Mensupları, Sevgili Arkadaşlar sizleri saygıyla selamlıyorum

Bugün 16 Temmuz Perşembe

Haftalık Basın Toplantımızı gerçekleştirmekteyiz.

Bugün güne üzücü haberlerle başladık; Van’da keşif uçuşu yapan uçağın düşmesi sonucu 7 polisimiz, Siirt’te operasyon esnasında 2 özel harekât polisimiz şehit oldu.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine sabırlar diliyorum. 

Değerli Arkadaşlar

Dün; Devletimizi, birlik ve beraberliğimizi hedef alan menfur 15 Temmuz darbe teşebbüsünün 4. Yıldönümü idi.

Bu hain darbe girişimine karşı büyük bir fedakârlık ve azimle karşı koyan bütün vatandaşlarımıza minnet ve şükranlarımızı arz ediyorum.

Şehitlerimizi rahmetle anıyorum, gazilerimize sevgi, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.

Türkiye Cumhuriyeti, tarihte birçok darbeye ve darbe teşebbüsüne şahitlik etmiştir.

27 Mayıs, 12 Eylül, 12 Mart, 28 Şubat…

Seçilmiş yönetimleri bertaraf etmeye yönelik bütün müdahaleler, aynı zamanda devletin bağımsızlığına ve halkın iradesine indirilmiş darbelerdir.

Türkiye’nin darbelerle istikrarsızlık ve kaos ülkesi haline getirilmemesi için üzerimize düşen mesuliyetleri idrak etmek mecburiyetindeyiz.

Ülkemizi 15 Temmuz darbe girişimine maruz bırakan gelişmeler ibretliktir ve bu girişim her yönüyle tamamen aydınlatılmadığı sürece geleceği öngörmek mümkün olmayacaktır.

15 Temmuz Darbe girişimiyle tekrar anlaşılmıştır ki;

Devlet kademelerine atama yapılırken ehliyet ve liyakati değil, bir partiye ve gruba mensubiyet ve sadakat şartı aramak darbeye zemin hazırlamaktır.

Kamu kaynaklarının adilce bütün vatandaşların hizmetine sunmak yerine bir partinin veya bir gurubun kullanımına sunmak darbeye zemin hazırlamaktır.

İktidarların siyasi ikbal uğruna, inancımız ve değerlerimizle bağdaşmayan faaliyetler yürüten yapılarla işbirliği yapması darbeye zemin hazırlamaktır.

İktidarların; muhalifi ötekileştirmesi, kutuplaştırıcı siyaseti ve nefret dilini tercih etmesi Türkiye’yi istikrarsızlık ve kaosa sürükleyecektir.

15 Temmuz Gecesi ortaya konulan mücadele, Malum yapının zihniyetine ve doktrinlerine karşı ortaya konulan bir mücadele olmuştur.

Geçtiğimiz 4 yıllık süreçte iktidarın uygulamaları; Fetö zihniyetini oluşturan yanlışları ortadan kaldırmaya yönelik değil, iktidara muhalif kişileri tasfiye etmeye yönelik olmuştur.

Sayın Cumhurbaşkanının da ifadesiyle; tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet olan yapılanmada en ağır bedel ibadet kısmını oluşturan kesimlere ödetilmiştir.

15 Temmuzun darbe girişimine doğrudan dâhil olma ihtimali bulunmayan öğrenci, öğretmen, memur gibi kesimlere yönelik uygulamalar ciddi mağduriyetlere sebep oldu.

Darbe girişimi öncesinde fetö yapılanmasını destekleyen ve devlete yerleşmesine önayak olan gazeteciler ve siyasetçilerden darbe sonrasında iktidar yandaşı olanlara herhangi bir yasal inceleme bile yapılmadı.

Özellikle son zamanlarda sıklıkla;  “Bir Tek Merhum Erbakan’ın bu yapıyla herhangi bir irtibatı olmadı” cümlesini duyuyoruz.

Şunu söyleyeyim; bu cümle hiçbir vefasızlığı örtemeyecektir.

O günlere bakıldığında görülecek olan somut bir gerçeklik vardır; Ak Parti yöneticileri Erbakan’ı terk ederek Fetullah Güleni hoca olarak seçmiştir.

Değerli Arkadaşlar

15 Temmuz 2016 gecesi canını siper eden vatandaşlarımızdan 251’i şehit olurken 2196 vatandaşımız ise gazi olmuştur.

O gecede vatandaşlarımız, yöneticilerin devleti bir örgüte teslim etme basiretsizliğinin bedelini canlarıyla ödemiştir.

Hain darbe girişimi sonrasında 15 temmuz şehit ve gazileri yardım vakfı kurulmuş ve mağduriyetlerin giderilmesi için yardım toplanmıştır.

Ancak toplanan 340 milyon liranın akıbeti her soruşumuzda cevap aynı oldu; “vakfın hesabında duruyor”

Geçtiğimiz günlerde haklarını isteyen gazilerimize güvenlik güçleri müdahale etmişti ancak “bizim için toplanan paralar nerede?” sorusunu sormak bütün gazilerimizin ve şehit yakınlarının en doğal hakkıdır.

O hain kalkışmada bütün partilere mensup vatanseverler herhangi bir çekince duymadan ve tereddüt etmeden sokaklara çıkarken.

Ne yazık ki İktidar; şehitleri ve gazileri bile ayrıştıracak düzeyde kutuplaştırıcı bir siyaset gütmekten çekinmemektedir.

Değerli Arkadaşlar

Konya Ilgın Çavuşcugöl Mahallesi’nde kömür madeni için tarım arazilerinin kamulaştırılmasına Ilgınlı vatandaşlarımız gayet doğal bir şekilde tepki göstermiştir.

Bu protesto sonrasında köylüler, hakarete ve orantısız güce maruz kalmıştır.

Toprağına sahip çıkma gayreti gösteren Ilgınlı hemşerimin sözlerini aynı şekilde sizlere aktarıyorum;

“Bu topraklar bize atalarımızdan yadigâr. Biz de bu toprakları çocuklarımıza ve torunlarımıza devredeceğiz. Ne bizim ne de çocuklarımızın daha fazla zehirlenmesini istemiyoruz. Kaymakam buradan ayrıldıktan sonra bir tabur asker göndererek yolu açtıracağını söylemiş. Biz de yolu kapatmaya devam edeceğiz. Ölümüne de olsa biz bu toprakları terk etmeyeceğiz.”

Bu son derece doğal tepkileri sırasında üzülerek ifade ediyorum ki köylülerimize bizzat kaymakam tarafından hakaret edilmiştir.

Millete hizmet etmek amacıyla görev yapan bir yetkilinin vatandaşa hakaret etmesi kabul edilebilir değildir.

Bizler; bu davranışından dolayı gereğinin yapılmasını beklerken vatandaşa hakaret eden kaymakamın başka bir ile vali yardımcısı olarak ataması yapılmış ve adeta ödüllendirilmiştir.

Konya Ilgın Çavuşcugöl’deki gelişmelerin yakından takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar

Bir diğer konu ise TBMM’ye Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi

Kapalı kapılar ardında yazılmış, çiftçinin, odaların yani paydaşların katılımının olmadığı kimlerin talebine yanıt verdiği belli olmayan, sadece ceza ve yaptırımlarla vatandaşımızı terbiye etmeye çalışan bu gibi kanun teklifleri ülkemizin ihtiyacı değildir.

Bu kanun teklifinde gıda güvenliği hususunda ciddi endişeler doğuran muğlak ifadeler vardır. “yanıltıcı yayın” ifadesi hangi anlama gelmektedir.

Anlaşılan husus şudur ki kendi mutfağına GDO’lu gıdalar sokmayan, doğal ürünlerle beslenen yöneticiler; yerli tohum isteyenleri GDO’suz gıda isteyenleri, sağlıksız besleniyoruz diyen vatandaşları susturmaya çalışıyor.

Gıda Bilim Kurulundan bahsediliyor. Bu kurula seçilecek üyeler hangi özelliklerine göre belirlenecek? Bilim kurulunun sağlıklı dediğine sağlıksız diyenlere 50 bin tl cezayı öngören düzenleme nasıl açıklanabilir?

Bu durum, düşünce ve ifade hürriyetini güvence altına alan anayasanın 26. Maddesine aykırıdır.

Anayasaya aykırı bu düzenlemeye “GDO’suz gıda, gıda güvenliği, yerli tohum, sağlıklı beslenme hassasiyeti olan bütün vatandaşlarımız karşı çıkmaktadır.