Milletvekili Abdulakadir KARADUMAN Haftalık Basın Toplantısı gerçekleştirdi.

Sağlık Bakanlığımız, hastalığın ve sakatlığın olmadığı ve aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hâli olarak tanımlanan sağlığın sağlanabilmesi hususunda sorumluluk ve yetki sahibidir.

Yine Sağlık Bakanlığımız; herkesin sağlık hakkına kolayca eriştiği, birey ve toplum sağlığını en üst düzeyde korumak, sağlık sorunlarına zamanında, uygun ve etkili çözümler sunma sorumluluğunu üstlenmiştir.

Sağlık Bakanlığı salgın durumları için değil aslında her zaman için her türlü tedbiri almak, gerekli teşkilâtı kurmak ve kurdurmak,

Bulaşıcı, salgın ve sosyal hastalıklarla savaşarak koruyucu, tedavi edici hekimlik ve rehabilitasyon hizmetlerini yapmak,

Gerekli aşı, serum, kan, ürünleri ve ilaçların üretimini yapmak, yaptırmak ve gerekirse ithalini sağlamak,

Gıda maddelerinin ve bunları üreten yerlerin sağlık açısından kontrol hizmetlerini yürütmek,

Gerekli tesisleri kurmak ve işletmek, meslek personelini yetiştirmek Sağlık Bakanlığının görevidir.

Türkiye ilaç pazarı 2019 yılında değerde 40,7 milyar TL’ye ulaşmıştır. Bu değerin yarısı ithal üründür.

Covid 19 salgını bize ilaç ve sağlık sektöründeki kurumsallaşma, çok yönlü yeterli ve nitelikli teknik ekip, tesis ve sürdürülebilir bir yönetim anlayışının ne kadar önemli ve gerekli olduğunu göstermiştir.

Biyolojik ürünler ve test materyali ile benzeri ürünlerle ilgili araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunmak, bu ürünleri temin etmek veya edilmesini sağlamak, ürettirmek ve gerektiğinde üretmek ve tüm bu ihtiyaçlarımızın sağlanması sorumlu siyasi ve idari görevlilerce sağlanmalıdır.

Covıd 19 un pandemi olması ve yaşanılan olaylardan çıkarılan veya çıkarılması gereken sonuç ile şu an etkin bir tedavi ve bağışıklama ürünü olmamasına rağmen aşı, antiserum ve ilaç geliştirmeye mevcut durumumuzda bilinen aşıların % 100’nü ithal etsek bile ülkemiz imkânlarını doğru bir şekilde seferber ederek çalışmaktan başka çıkar yol yoktur.

Bütün dünyanın aşıya, antiseruma ve tedavi edici ilaca eşit şekilde ve zamanında ulaşılamayacağı anlaşılmalıdır.

Toplumun yaşamı idame etmek için uyguladığı roller gereği sonsuza kadar filyasyon uygulaması olasılığı mümkün görünmemektedir.

Sosyal yaşam, üretim alışkanlıkları, ekonomik faaliyet kabullerinin değişmesi uzun bir süreçtir. Ülkeleri ve ülkemizin normalleşme olarak ifade edilen durumu bu gerçeğin sonucudur.

Sıcaklıkların artmasıyla Virüsün canlı kalabilme süresi bir miktar kısalabilir ve buna bağlı bulaşma hızı düşebilir. Fakat virüsün rezervuarlarının sıfırlanma olasılığı çok azdır.

Buna ek olarak covid19 her zaman tehdit olmayı sürdürecektir

Covıd19 u oluşturan şartlar ve geçmiş etüt edildiğinde yakın geçmişteki influensa pandemileri, ebola salgınları, kırım kongo kanamalı ateş salgınları her zaman olası olduğunu göstermektedir.

Bu sebeple aşı, antiserum, ilaç ve biyoteknolojik ürünlere ve üretim teknolojisine her zaman ihtiyacımız olacaktır.

Ancak bu aşı ve antiserumların üretilebilmesi için uygun ortamın temin edilmesi son derece önemlidir.

Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Biyolojik Ürünler ve Deney Hayvanları Birimi Laboratuvarlarındaki koşullar aşı ve antiserum üretimi için elverişsizdir.

Laboratuvarda hijyenden yoksun bir şekilde yılan, akrep, difteri, tetanos için antiserum üretimi yapılmaktadır.

İhtiyacımız olan ürünlerin uygun üretilebilmesi için gerekli tedbirler alınmalı, uygun üretim ortamları sorumlu yöneticilerce sağlanmalıdır.

Bu birimin üretim aşamasındaki gerekliliği ve üstlendiği hayati görev, COVİD-19 salgını ile daha da belirginleşmiştir.

Değerli Basın Mensupları!

Zaman zaman gündeme gelen Ayasofya, milletimizin hassasiyetle takip ettiği hususlardan biridir.

Birçok hassas konu gibi Ayasofya’nın da iktidar tarafından istismar edildiğine şahitlik ediyoruz.

Ayasofya, iktidarın istediği herhangi bir zamanda gündemi meşgul etmek için kullanacağı bir malzeme olmamalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın, “Önce Sultan Ahmet’i doldurun, sonra Ayasofya’ya bakarız” demesinin üzerinden sadece bir yıl geçmiştir.

İktidar, siyaseten tıkandığı zamanlarda geçmişteki tavrıyla tutarsızlık içeren yeni bir tavırla suni gündemler oluşturabiliyor.

Tutarsızlığı kabul etmiyoruz ve değerlerimizi daha fazla istismar etmeyin diyoruz. Bununla birlikte Ayasofya’nın cami olarak açılması için samimiyetle yapılacak bütün çalışmaların da destekçisi olacağız.

Saadet Partisi olarak çağrımızı tekrarlıyoruz; “Ayasofya siyasete değil, ibadete açılsın!”

Değerli Arkadaşlar

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Kuruçeşme’de organize edilen ve maliyeti 30 milyon TL’yi bulan, 1 aylık konser serisine hayretle şahitlik ediyoruz.

Koronavirüs salgının olumsuz etkilerini azaltmak için çaba harcadığımız böyle bir dönemde bu organizasyonun yapılmasını zaruri kılan sebepleri merak ediyoruz.

Konserler seyircisiz yapıldığı halde ve sanal ortamlardan izletilmesine rağmen 30 Milyon TL harcanabilmiştir.

30 Milyon TL, asgari ücret karşılığında çalışan 12600 emekçimizin bir aylık toplam kazancına denk gelmektedir.

İktidar, darda olan vatandaşlara borç dışında bir şey veremezken bu türden bir savurganlığı yapması akla ziyandır.

Bunu kabul etmemiz asla mümkün değildir; bu israftır, haramdır!