Bir kentin sosyolojik yapısını göz önüne almadan uygulanacak olan her yapı orta-uzun vadede o bölgede suç oranlarının artmasına, toplumun ayrışmasına ve huzursuzluk oluşmasına sebep olacaktır. 90 m2 ve 110 m2 büyüklüğündeki rastgele konumlandırılmış konutlar şehrimizin sosyolojisine aykırı olup birbirinin aynısı binaların gölgesinde, hayal güçleri olmadan büyüyen, büyütülen, yaşaması gereken çocukluktan uzak bir nesil oluşturacaktır.


Yöneticilerimizin yapması gerekenler defalarca ikaz edilmesine rağmen ,bütün paydaşlarını kapsayan katılımcı bir tasarım ve şehirleşme anlayışının benimsenmemesidir. Yoksa bu ruhsuz beton blokların oluşturduğu kümeler, zaten çok da matah olmayan şehirlerimizin estetik yoksunluğunu artırmaktan başka birşey sağlamayacaktır. Bunun altyapısı önceden belirlenmiş olsaydı ve deprem için ayrılan kaynaklar farklı yerlere aktarılmamış olsaydı doğal afetlere göstereceğimiz refleksler daha yerinde olabilirdi. 


Dünyada örnekleri olan mimari akımlar Rönesans, Gotik, Barok vs. iken kentimizde TOKİ MİMARİSİ akımı uygulanmaktadır. Sosyal konut kavramını yanlış anlamış, kentsel dönüşümü rantsal dönüşüm olarak uygulamış eller tarafından üretilmekte olan konutlar, kişiliksiz bir yaşam kalitesi sunmaktadır. Adeta Rusların Sovyet Mimarisini andıran , kopyala-yapıştır mantığıyla tasarlanan bu yaklaşım kentimizin kimliksizleşmesine ve yağmalanmasına sebep olmaktadır.


Karadeniz afetinde yapılan hibe yardımları ve afet bölgesi olmasını memnun karşılayıp bir tarafa bırakacak olursak Elazığ’ın neden afet bölgesi seçilmemesini ve hibeden muaf geri ödemeli kredi olarak verilmesini anlamsız bulmaktayız. Bunlar söylendiğinde ise milletin vekili konumundaki şahıs bizlere kan tahlili yapmamızı tavsiye etmektedir. 


Konuyu özetleyecek olursak, kentimizin olağanüstü bir turizm,ticaret, sanayi vs. potansiyeli olmasına rağmen olağandışı bir şekilde yağmalanmasını izlemek bizleri derinden yaralamaktadır.

instagram: ylmz_vy

twitter:

e mail: