Sayın Başkan, değerli milletvekilleri sizleri saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz adına hayati önemi olan meseleler görüşülürken dikkat edilmesi gereken en önemli husus istişaredir.

Bu doğrultuda Libya tezkeresi hakkında Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun siyasi parti liderlerine yaptığı bilgilendirme ziyaretini önemli buluyoruz.

Ancak iki önemli yanlış yapılmıştır. Birincisi bu sürecin asıl muhatabı ve sorumlusu olan milletvekilleri bilgilendirilmemiştir. İkincisi ise bugüne kadar başta Suriye meselesi olmak üzere ikaz ve uyarılarında zamanın haklı çıkardığı Saadet Partimizin Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu’nun ziyaret edilmemiş olmasıdır. Bunlar ciddi yanlışlıklardır.

Dış politikadaki istikrarsızlık ve S400 ile F35 arasına sıkışmışlıktan kurtulamamanın en önemli sebebi de sorunları istişareyle değil, inatlaşmayla çözme ısrarını sürdürmenizdir.

Bugün Libya’yı bu duruma düşüren sebepleri masaya yatırmak mecburiyetindeyiz.

Sadece Libya değil; Irak, Suriye, Yemen’i bölüp parçalayan sebepleri konuşmak mecburiyetindeyiz.

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi neydi? Bugüne kadar bu kapsamda kaç coğrafya parçalandı, kaç masum katledildi, kaç insan mülteci konuma düşürüldü?

Bütün bunlar aydınlatılmadığı sürece atılacak adımların hangi amacı gerçekleştirmek için atıldığını bilmek mümkün olmayacaktır.

Yanlış politikalar neticesinde Kıbrıs Barış Harekâtında dünya sırtını dönmüşken bize lojistik destek veren Libya, istikrarsızlık ve çatışmanın ülkesi haline geldi.

NATO’nun ne işi var Libya’da dediğiniz günün ertesinde NATO Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tescil için Libya’ya girmelidir dediğiniz zaman da ikazlarımızı yapmıştık.

Ama ne yazık ki NATO’nun Libya’yı parçalamasına giden yolu sizin izandan yoksun politikalarınız açmış oldu. Nitekim NATO uçakları İzmir’den havalanıp Libya’yı bombaladı.

Neticede Libya’da farklı gruplar arasında yıllarca sürecek bir çatışma başlamış oldu. Irak’ta ve Suriye’de olduğu gibi..

Ortadoğu ve İslam coğrafyasının bölünüp parçalanmasına giden yolda birer yolcu olmaktan öteye gidilmedi.

Dün olduğu gibi bugün de uyarılarımızı yapıyoruz;

1- Türkiye her türlü dış tehdit ve saldırıya karşılık verme hakkına sahiptir. Ancak Libya dâhil İslam ülkelerine yönelik politikalarında tarihsel tecrübesine ve bölgesel ağırlığına uygun bir sorumlulukla hareket etmelidir.

2- Libya konusunda daha önce düştüğü hatalara düşmemeli sıcak çatışmaların içinde taraf olmamalıdır. Arabozuculara karşı arabulucu rolü üstlenmelidir.

3- Savaşı başlatmak kolay, bitirmek zordur. Şartlar ne olursa olsun, barış için, diplomatik kanallar sonuna kadar zorlanmalıdır.

4-Coğrafyamızda yeni bir savaş ortamı oluşturmak isteyen küresel oyunlara karşı uyanık ve dikkatli olunmalıdır. Atılacak her adım, Türkiye’nin tarihi tecrübesine uygun bir hassasiyet ve teenni ile atılmalıdır.

5- Libya’da kalıcı bir istikrar ve barış ortamının silahla değil taraflar arasında diyalog ve müzakere ile sağlanacağı asla unutulmamalıdır.

 6-Bu süreçte Türkiye'yi sıcak bir savaşın içerisine sürüklemek isteyen küresel plan ve oyunlar, göz ardı edilmemeli, provokasyon ihtimaline karşı dikkatli olunmalıdır.

7-Bölgemiz üzerinde “Büyük Ortadoğu Projesi” uzun zamandır yürürlüğe konulmaya çalışılmaktadır. Bu çerçevede bölgemizde yaşanacak, yeni bir sıcak çatışma Müslümanlara değil, ‘böl-parçala-yut’ politikası uygulayan küresel güçlere hizmet edeceği unutulmamalıdır.

8- Türkiye şuan İslam İşbirliği Teşkilatı, D8 ve Ekonomik İş birliği Teşkilatı (EİT) gibi üç önemli kuruluşun dönem başkanıdır. Bu büyük bir imkândır. Bu önemli platformlar harekete geçirilmeli ve sorunlara bu kapsamda çözüm yolları aranmalıdır.

9- Dış politikada ki bu hassas gelişmeler kesinlikle iç politika malzemesi yapılmamalı, bir seçim malzemesi gibi kullanılmamalıdır.

10- Bu süreç de diğer birçok konu gibi kutuplaştırma sebebi yapılmamalıdır. “Cuma namazını Şam’da kılacağız” hamasetinin Suriye’yi getirdiği nokta ortadayken, bundan ders çıkarılmalıdır.

“Sonunu düşünen kahraman olamaz” gibi akla ziyan açıklamalarla bu meselenin çözüme kavuşmayacağını zira aklın bir işin sonunu düşünmek olduğuna inanırız. Bu sebeple kahraman olma hayalleriyle atılacak hiçbir adımın bu coğrafyaya huzur getirmediği açıktır.

Bütün bunların neticesinde; Libya’da yapılacak yanlışların vebali mevcut iktidarın omuzlarındadır. Biz bu vebale ortak olmak istemiyoruz.

Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresini kabul etmediğimizi Saadet Partisi adına ifade ediyorum.

Hepinizi 1 Mart ruhuyla selamlıyorum.