Ülkemizdeki son gelişmeler üzerine basın toplantımızı gerçekleştiriyoruz.

Diğer bütün aylardan daha hayırlı olan, direniş ve bereket ayı Ramazan-ı Şerif’in sonuna yaklaşmış bulunmaktayız, Ramazan Bayramını idrak edeceğimiz günler içerisindeyiz.

Bu vesile ile Ramazan Bayramı’nın bütün vatandaşlarımız ve İslam âlemi için huzur ve barış getirmesini temenni ediyorum.

Değerli Arkadaşlar

İçerisinden geçtiğimiz zorlu süreçte her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız vardır.

Bu birlikteliği sağlamak; aklı-ı selimle, istişare ederek sorunlarımızı çözüme kavuşturmak için birlikte çalışmakla mümkündür.

Aylardan beri hepimizin en önemli gündem başlığı Koronavirüs salgını olmuştur.

Salgın halen ülkemizi ve dünyayı etkilemeye devam etmektedir.

Salgın sürecinden etkilenen işçiler, öğrenciler, esnaflarımız, çiftçilerimiz bugün çeşitli problemlerle karşı karşıya kalmaktadırlar.

Bu problemler ne yazık ki görmezden geliniyor, her gün farklı bir türüne rastladığımız suni gündemlerle bastırılmaya çalışılıyor.

İktidar çay üreticisinin, limon üreticisinin, kepenk kapatmak zorunda kalan esnafın, işsiz kalmış milyonlarca vatandaşın feryatlarına cevap veremediği her an için muhalefet partilerine nefret dolu cümlelerle yüklenmek için aniden suni bir gündem üretebiliyor.

Ama bu yöntem artık eskidi. Suni gündemlerle gerçek problemleri gizlemek mümkün değildir; halkımız da biliyor ki; “kadayıfın altı yandı!”

İktidar suni gündemler üretmekten vazgeçmeli, vatandaşın problemlerini çözmek için çalışmalıdır.

Yanlış uygulamaları olabilir ancak seçilmiş yönetimlere yöneltilecek her türlü darbe girişiminin sonuna kadar karşısındayız.

Seçimle yönetime gelenlerin yine seçimle gidebileceği sağlıklı ortamın inşa edilmesi için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.

Eğer bir darbe riski varsa bunun konuşulacağı yer televizyonlar ya da sosyal medya değil, mahkemelerdir.

Darbe riskini oluşturan faktörleri ortadan kaldırma yetkisine sahip olan İktidar, buna rağmen ülke gündemini darbe söylentileriyle meşgul edebiliyor.

Oysa iktidar makamı, icra makamıdır;

İktidar; yöneticisi olduğu halka karşı sorumlulukla hareket etme makamıdır.

İktidar; ne olursa olsun konumunu muhafaza etme, her şeye rağmen yönetme yetkisini elinde bulundurmak için ısrarcı olma makamı değildir.

Kaldı ki iktidar; herhangi bir gerekçeye dayandırarak yönetmekle mesul olduğu toplum kesimlerini birbirinin düşmanı haline getirecek kin ve nefret dilini normalleştiren bir makam asla değildir.

Saadet Partisi olarak defaatle ifade ediyoruz ki; kin ve nefret dilinin kazananı olmayacaktır.

Değerli Arkadaşlar;

2020 dünya mutluluk raporuna göre dünya ülkeleri arasında 93’üncü sıradayız. Aynı rapora göre son 3 yılda 14 sıra birden gerilemişiz.

Bugün asıl problem gençlerin ücretsiz eğitim istiyor oluşu değildir, bugünün gerçek problemi gençlerimize “başka ülkenin vatandaşı olabilme” hayali kurduran olumsuz ortamı var eden yanlış politikalardır.

Bugün asıl problem bir gazetecinin mesleğini yapmaya çalışması ya da bir vatandaşın sosyal medya vasıtasıyla düşüncesini dile getirmeye çalışması değildir, bugünün gerçek problemi ücret karşılığında vatandaşa hakaret eden, tehditler savuran, iktidara her şartta yandaşlık yapmakla görevlendirilmiş sanal veya gerçek kişilerdir.

Bugün asıl problem görevini yaparken cesur davranan ve adaletten şaşmamak için gayret gösteren hâkimler değildir, asıl problem bu cesareti ve çabayı cezalandırarak yargıyı baskı altında tutan ve adaleti ortadan kaldırmaya çalışan yetki sahipleridir.

Bugün asıl problem öğrencilerin sınav tarihleri için yaptıkları itiraz değildir, asıl problem, konu belirli bir kesimin çıkarı olunca başka hiçbir konuyu önemsemeyen kesin, kati ve şaşmaz tutumdur.

Problem, koronavirüs salgınından dolayı evine ekmek götüremeyen tır şoförünün isyanı değildir, asıl problem tır şoförünü gözaltına aldıran, bütün karşı sesleri susturabilmek için son derece titiz çalışan mekanizmanın işleyişidir.

Ülkemizde;

İşlerinden KHK ile ihraç edildikten sonra suçsuz oldukları tespit edildikleri halde işlerine iade edilmeyen binlerce vatandaşımızın yaşadığı mağduriyet ortadadır.

Atandıkları halde görevlerine başlatılmayan ve bu süreçte işsiz ve çaresiz bırakılan 20 bin öğretmenin yaşadığı mağduriyet ve binlerce PİKTES öğretmeninin yaşadığı mağduriyet açıkça ortadadır.

İstisnasız her yıl değişen eğitim ve sınav sistemine maruz bırakılan öğrencilerin ve sayıları hızla artan üniversite mezunu işsiz gençlerin yaşadıkları sorunlar ve mahkûm edildikleri şartlar ortadadır.

Ekonomi uçuşa geçti yalanının ardındaki gerçekte Bankalar kar rekoru kırarken borcunu ödeyemeyen vatandaşların iflas haberleri vicdanları yaralamaktadır.

Sokakta, “artık yemekleriniz alınır” diye bağırarak gezen yoksullar bizim vatandaşımız ve o sokaklar da bizim sokaklarımız.

Yoksulluk sebebiyle ailecek intihar eden insanlar bu ülkenin insanları…

Değerli Arkadaşlar

Bugün konuşulması gereken asıl konular; çay üreticilerimiz, mahsulü elinde kalan limon üreticilerimiz, pahalı gübre kullanmaya mahkûm edilen çiftçilerimiz, ortaya çıkacak istihdam sorunu, kepenk kapatmak zorunda kalacak olan esnaflarımızı konuşmalıyız.

Bunun için çağrımızı yineliyoruz;

İktidar makamında olmanın gereklerini yerine getiriniz; sorunları muhalefeti düşmanlaştırarak değil, sürece muhalefet partilerini de dâhil ederek istişare ile çözme iradesini ortaya koyun.

Kutuplaştırma ve ayrıştırma dilinin ülkemize ve milletimize fayda getirmeyeceği açıktır.

Değerli Basın Mensupları

Ramazan ayının son Cuma günü dünya Kudüs günü olarak bilinir.

1917 Balfor Deklerasyonu ile başlayan süreçte Filistin topraklarında 1948 yılında İşgalci İsrail kurdurulmuştur.

O tarihten günümüze kadar terör devleti İsrail, Filistin topraklarındaki işgalinin sınırlarını kademeli olarak genişletmiş, Filistin halkına her türlü bası ve zulmü sistematik hale getirmiştir.

Terör devleti özellikle son 10 yılda saldırılarını arttırarak 3 milyon Filistinliyi Gazze’ye hapsederek çeşitli ambargolarla yıldırmaya çalışmıştır.

2009 yılında Kudüs belediyesi aldığı karar ile Doğu Kudüs’te ruhsatsız olduğu gerekçesiyle Filistinlilere ait evlerin yüzde 25’inin yıkılacağını açıkladı.

Bu yıkımlara Aksa çevresindeki mahallelerden başlanma ihtimali üzerine fanatik Siyonistler, mabed maketleri ile provakatif faaliyetlerine hız verdi.

Nitekim o tarihten itibaren siyonist gruplarca harem bölgesine yönelik günlük rutin turlar başlatıldı.

2011 yılındaki Arap baharı süreci ise işgalcilere adeta altın bir fırsat sundu.

Olayların trajik boyutlara ulaşması nedeniyle dünya kamuoyunun dikkati farklı önceliklere yönelirken, İslam dünyasının da kendi içindeki çatışmaları nasıl önleyeceğine odaklanması, Siyonist işgalcilerin Kudüs’e yönelik eylemlerine cesaret verdi.

Sistemli biçimde yürüttükleri fiziki yıkım ve insan yerleştirme politikalarını artırırken, ABD Başkanı Trump’ın Mayıs 2017’deki son ziyareti Benyamin Netanyahu kabinesine adeta bir onay olarak kabul edildi.

Çok geçmeden işgalci hükümetin kabinesi Aksa Camii’nin altında kabine toplantısını yaparak bu konudaki pervasızlığını gösterdi.

Gelinen aşamada adım adım mescidin içine dahi giren işgal askerleri, tüm harem bölgesini kameralarla donatarak ibadethaneyi tam bir hapishaneye dönüştürdü.

İçeriye girerken aranan Müslümanlardan sakıncalı bulunanlar ibadetten alıkonulmakta ve mescid adeta insansızlaştırılmaktadır.

Terör devletinin son 10 yılda artan bu baskı, yıldırma ve zulüm uygulamaları karşısında ne yazık ki beylik kınamalarından başka hiçbir şey yapılmadı.

Son yıllarda İsrail ile olan ticaret hacmimiz artmış, ana akım medyada İsrail işgalini meşrulaştırmak için yayınlara ufak dokunuşlar yapılmıştır.

İktidar sözde Filistin halkının yanında, fiiliyatta ise ABD ve İsraille işbirliğini sürdürmeye devam etmiştir.

Ne olursa olsun İsrail mutlaka zail olacaktır, çünkü kötülük asla ebedi olamaz.

Kudüs İslam’ındır.

Yaşasın özgür ve bağımsız Filistin.

Bu inançla; basın toplantımızın en büyük hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum, Teşekkür ederim. diyerek sözlerini tamamladı.