Hak ihlallerini Meclis kürsüsünden, basın toplantıları ile açıklayarak tüm mağdurların sesi olmaya çalışıyoruz.

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz. Yine önemli hak ihlalleri var gündemimizde. Ülkemizde hak ihlalleri ile ilgili kurumların, kuruluşların, bakanlıkların bir şey yaptığı yok! Her gün insanlarımız hayatını kaybediyor, yaralanıyor, hak kayıplarına uğruyor, ne Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun ne Adalet Bakanlığı’nın ne İçişleri Bakanlığı’nın maalesef ki ihlallerin müsebbibi olarak, sorumlusu olarak kendileri hak ihlallerini kendilerine bildirdiğimizde hiçbir şey yapmıyor ve bu yüzden dolayı da biz bu hak ihlallerini Meclis kürsüsünden, basın toplantıları ile açıklayarak tüm mağdurların sesi olmaya çalışıyoruz.

Onur Gencer Deniz Poyraz’ın katili ama onu katilliğe sevk eden anlayışın yargılanması gerekiyordu yoksa bir çocuktan bir katil çıkaran zihniyet devam eder!

Öncelikle dün İzmir’de yapılan Deniz Poyraz mahkemesine değinmek isterim.  Deniz Poyraz büyük bir barbarlıkla, HDP İzmir İl Binamızda katledilen kardeşimizdi. Katil Onur Gencer eğer ki başka kişiler de olsaydı onları da öldürme girişiminde bulunacaktı ama yalnız başına partimizde bulunan bir kadını vahşi bir şekilde, barbar bir şekilde katlederek bir büyük katliam gerçekleştirdi ama biz olayı başından itibaren bu kişinin korunup, kollandığını gördük. “Adın ne abicim?” diye binadan çıkarıldığını gördük ve dün de mahkemede maalesef adil bir yargılanma olmayacağının işaretlerini gördük. Öncelikle sabah mahkemeye gittiğimizde büyük bir sorumsuzluk ile İzmir Adliyesi’ne mahkeme için gelen binlerce kişinin mağdur edildiğini gördük çünkü mahkeme salonu bulunamıyordu. Kulaklarınıza belki inanamıyorsunuz ama mahkeme salonu bulunamıyordu, büyük bir ilginin olacağı, yoğun bir katılım talebi olacağı bilindiği halde maalesef ki küçük bir mahkeme salonu bulunmuştu ve daha sonrasında mahkeme salonunun değiştirilmesi, uygun hale getirilmesi için saatlerce beklemek zoruna kaldık. Bu zaten yargılamaya yönelik bir ciddiyetsizliğin ilk göstergesiydi, daha sonra yargılamaya saatler sonra geçtiğimiz zaman 30 sayfalık iddianamenin maalesef ki savcı tarafından tüm deliller toplanmadan oluşturulduğunu net bir şekilde gördük. Belki cinayet açısından Onur Gencer açısından olay belli, gelmiş ve bir cinayet işlemiş, katil kendisi ama onun işbirlikçileri, yardımcı olanlar, arkasındaki güçler bunlar çok önemli! Bütün bu konularda çok eksik bir soruşturma yapılmış, bu eksik soruşturma sonucunda hazırlanan iddianameyi mahkemenin kabul etmesi de bir skandal. Oradaki avukatlar bunu hep söylediler ve bu iddianamenin kabul edilmemesi, ayrıntılı bir şekilde değerlendirilerek mahkemenin iddianameyi değerlendirmesi, mahkemenin tekrar açılması gerektiğinin altını çizdiler ama görünen o ki üstü örtülmeye çalışılan gerçeklerle beraber başladı mahkeme ve umarım ki tüm bu işbirlikçiler, perde arkasındakiler aydınlatılır. Bu olmadan hiçbir yere gidilmez. Deniz Poyraz cinayeti için şunu söyleyeyim; aslında orada yargılanan sadece bir katil değildi, orada yargılanan aslında şu ana kadar tüm faili meçhulleri örtbas etmeye çalışanlar, sümenaltı etmeye çalışanlar ve bütün bu insan hakları ihlallerine yol açanlar. Aslında burada yargılanması gerekenler bunlardı. Onur Gencer’in şahsında biz bunu söylüyoruz, o bir katil ama onu katilliğe sevk eden anlayışın aslında burada yargılanması gerekiyordu yoksa bir çocuktan bir katil çıkaran zihniyet devam eder! Gider Hrant Dink’leri vurur, Deniz Poyraz’ları vurur, Uğur Kaymaz’ları vurur, Kemal Kurkut’ları vurur ve sonra işin üstünü örtbas eder! Ali El Hemdani’leri vurur ve işin üstünü örtmeye çabalar. Tüm bunlardan sonra biz gerçekten ciddiyetle bir yaklaşım olduğu taktirde bu cinayetlerin arka planını aydınlatılacağını ve tekrar etmeyeceğini net bir şekilde söylüyoruz.

KPSS’de yüksek puanlar aldıkları halde mülakatta 55 ve altı puanlar verilerek elendiler. Büyük bir kul hakkı yendi.

Bugün ikinci konumuzda; geçtiğimiz günlerde mülakat sonuçları açıklanan öğretmen adayları ile ilgili skandallar hakkında. Böyle bir şey olmaz! Böyle rezalet olmaz! Bakın yıllardır söylüyorum bu konuyu, şimdi değil. Yıllardır söylüyorum. Vekil olmadan önce de vekil olduktan sonra da; belki binlerce vakayı kamuoyuna sundum, güvenlik soruşturmaları ile hakları ihlal edilen ve göreve başlatılmayan binlerce insanımızın hakkını aramaya çalıştık. Çok bariz bir şekilde yakınlarından dolayı veyahut da kendisi ile ilgili uyduruk iddialardan dolayı hakkı ihlal edilen insanların durumunu gündeme getirdik ve şu anda da binlerce kişi KPSS’de yüksek puanlar aldıkları halde mülakatta 55 ve altı puanlar verilerek elendiler. Büyük bir kul hakkı yendi. Çok büyük bir insan hakları ihlali yaşandı çünkü o insanlar çok büyük zorluklar ile hazırlandılar! Bakın ne diyor insanlarımız? “Sayın vekilim hayırlı geceler dilerim. Daha önce SSK’lı olarak çalıştığım için hakkımda dava açılmıştı mahkemeden beraat ettim. Ama dün açıklanan sözleşmeli öğretmenlik mülakatında KPSS puanım 83 den 57 ye düşürüldü.  2 ay önceki mülakatta puanım yuvarlanmıştı ama bu sefer 57 ye indirildi. Benim durumumda olan 1500 e yakın kişi var bunları Allah'a havale ettik biz değerli vekilim bizim sesimiz olur musunuz?” demiş. Belgelerini göndermiş.

Çocuklarım ben sınava hazırlanırken gözümün içine bakar, “Anne artık atandın mı? Artık parka gidelim mi? “derlerdi.”

Bir başkası; “Diyarbakırlıyım iki çocuk annesiyim, iki fakülte, bir tezsiz yüksek lisans mezunuyum. Görsel sanatlar öğretmenliğinde 38. sıralama ve 79 puanla mülakattan 55 aldım. Benim çocuklarım ben sınava hazırlanırken gözümün içine bakar, “Anne artık atandın mı? Artık parka gidelim mi? “derlerdi.” diyor. Bakın şu belgeleri size gösteriyoruz, sınav sonuç belgelerini, binlerce insan kamuoyuna sunuyor, büyük haksızlığı gösteriyor. Size tüm belgeleri gösteriyorum, mülakatta 57 almış, Türkiye’de derece yapmış insanlar bunlar. Türkiye 62.’si olmuş ve sınavda düşük puanlar almışlar. Tüm sonuçları bize göndermiş vatandaşlar!

Ben bu sınava karnımda bebeğimle çalıştım, gecemi gündüzüme kattım

Feride Karakoyun isimli aday diyor ki: “Ben bu sınava karnımda bebeğimle çalıştım, gecemi gündüzüme kattım, 8 aylık bebeğim vardı sınava girdiğimde, coviddim üstelik bebeğime bir şey olmasın diye ağlaya ağlaya çözdüm soruları. Bu mu adalet? Aldığım puanı hiç etmeye ne hakkınız var?” #MülakataHayır hashtagi ile insanlar sorunlarını paylaştı ve binlerce kişinin çok büyük mağduriyet yaşadığını gördük.

Klasik devlet ağzı. Biz bu ağızları yıllardır çok iyi tanırız, her şeyi dört dörtlük yapmışlardır, hiçbir hataları kusurları yoktur, eleştirenler vatan hanidir!

Milli Eğitim Bakanlığı bir açıklama yapmış: “Hiç kimseye bir haksızlık yapmadık. Adaletsiz bir uygulama içinde değiliz.” demiş. Bakanlık tarafından gerçekleştirilen sözlü sınava, her alan için alım yapılacak, kadro sayısının üç katı kadar aday çağırdık. 60 ve üzerinde puan alan adayların başarılı sayıldığı ve sözleşmeli öğretmenliğe atanmak üzere tercih yapma hakkı kazandığı.” anlatılmış. Hep bildiğimiz sözler! Sözlü sınavlar mevzuat çerçevesinde yapılır, haksızlık yok, her şey usulüne uygundur. Klasik devlet ağzı. Biz bu ağızları yıllardır çok iyi tanırız, her şeyi dört dörtlük yapmışlardır, hiçbir hataları kusurları yoktur, eleştirenler vatan hanidir! İlla muhaliflerin eleştirmesine gerek yok arkadaşlar, işte yaptıkları ortada! Hiçbir siyasetle alakası olmayan, mağdur, derslerine aylardır çalışmış olan, yıllardır çalışmış olan insanlara da böyle haksızlık yaptılar. Ben şunu çok net bir şekilde söyleyeyim. 27 Aralık’ta ilan edildi, itiraz edin incelenecek deniliyor ve bu açıklamalarda geçiştirilmeye çalışılıyor ama öyle değil! Bakın ben bunun için daha öncesinde de Sayın Ziya Selçuk bakan iken Milli Eğitim Bakanlığı’nı ziyaret ettim, tüm bu belgelerin bir benzerlerini kendisine gönderdim, bize mektup yazan öğretmen adaylarının duygusal mektuplarını kendisine takdim ettim ve “Etmeyin, eylemeyin, bu haksızlıkları yapmayın.” Dedim. Kendisi bana ne dedi biliyor musunuz? Bu çok önemli bir açıklamaydı ve kamuoyunun gözünden lütfen kaçmasın. Çok açık bir şekilde zamanındaki Milli Eğitim Bakanı; mülakat öncesi güvenlik soruşturması yaptıklarını söyledi. Biz bunu kamuoyuna beyan ettik, kimsenin umurunda olmadı. Şimdi herkes diyor ki: “Mülakatta niye haksızlık var?” Değerli arkadaşlar bu ülkenin zamanındaki Milli Eğitim Bakanı mülakat öncesi güvenlik soruşturması yaptıklarını söyledi. Yani mülakata girdiğinizde zaten kazanma şansınız yok güvenlik soruşturmanızda AK Parti’li, MHP’li değilseniz. Çok açık! Ben söylemiyorum bunu Eski Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk söyledi, şu anda da Milli Eğitim Bakanlığı’ndan randevu talep ettim 1 hafta oldu. Bu sözlere bir açıklama getirilmesi gerektiğini, mülakat ile ilgili büyük haksızlıklar yapıldığını, görevdeki öğretmenler, KHK ile çalışması özel okullarda engellenen öğretmenler, iadesi engellenen öğretmenler, çalışma izni iptal edilmiş en az 20 bin öğretmen, ataması yapılmayan öğretmenler hakkında kendisi ile konuşmak istedim halen randevu verilmiyor! Bir açıklama yapın, bu skandallara bir açıklama yapın! Önceki bakan diyor ki: “Mülakat öncesi güvenlik soruşturması yapıyoruz. Mülakatta biz neyin ne olduğunu biliyorduk! Ona göre seçimler yapıyorduk.” Boşuna mı? Düşünün 95 puan almış, okul birincileri mülakata giriyor 55’in altında alıyor nedense, ne hikmetse ne oluyorsa! Bunu bize kim açıkladı? Önceki dönem Milli Eğitim Bakanı  “Mülakat öncesi güvenlik soruşturması yapıyoruz.” Dedi. Var mı bunu yalanlayacak? Gidip soralım diyorum Milli Eğitim Bakanlığı’na Milli Eğitim Bakanı’na bu açıklamaları soralım niye bu haksızlıkları soralım, binlerce öğretmenin çalışmasını niye engelliyorsunuz mülakatlar da bu haksızlıkları niye yapıyorsunuz diye soralım istiyoruz randevu vermiyorlar. Sonra uyduruktan böyle açıklamalar yapıyorlar. Bunlar bizim için klasik ve hep bildiğimiz açıklamalar arkadaşlar. Hiçbir anlamı yok bu açıklamaların. Biz neyin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Hiç kusura bakmasınlar!

O kadar çok hak ihlali var ki o kadar çok hak ihlali geliyor ki o kadar çok bizi üzüyor ki

Değerli arkadaşlar biz bugün hak ihlalleri ile ilgili sorunlarımıza devam edeceğiz. Çok hak ihlali var inan ki yetiştirmeye yetişemiyoruz. O kadar çok hak ihlali var ki o kadar çok hak ihlali geliyor ki o kadar çok bizi üzüyor ki her birisini gündem etmek istiyoruz ama inan ki koşturmacadan yetiştirmeye vakit bulmamız da zor oluyor. Elimizden gelen tüm ekibimizle yaptığımız gayretli çalışmalar sonucunda yüksek oranda bunları duyuruyoruz ama biz bunları yetiştirmekte zorlanıyoruz, birileri bu ihlali yapmaktan bıkmamış usanmamış zalimlikle vicdansızlıkla üstlerine yok. Bakın ben size bu ihlalleri okumaya başlayacağım bana gelen ihlaller adeta bize bir haktır bir borçtur bunları anmamız gerekir.

Bizim için mağdur olanın kimliği önemli değil bu LGBTİ+ birey de böyle bir ihlale uğramış ve bende bu haksızlığı gündeme getiriyorum.

Şükrü Yüzer İskenderun T Tipi Cezaevi’nde kalıyormuş. LGBTİ+ bir birey yeşil reçete kullanıyormuş ve kendisine kullandığı ilaç değil bir başka ilaç verilmiş ve bundan dolayı hastalığı artmış. Bu da önemli bir hak ihlali Biz ayrımsız her kimliğin hakkını, hukukunu gözeten açıklamalar yapıyoruz. Bizim için mağdur olanın kimliği önemli değil bu LGBTİ+ birey de böyle bir ihlale uğramış ve bende bu haksızlığı gündeme getiriyorum. Dediğim gibi biz mağdurum kimliğini, mazlumun kimliğini sormuyoruz. Kim olursa olsun zalime karşı ve kim olursa olsun mazlumdan yana ilkesiyle hareket ediyoruz ve bu ilkeyle de hareket ettiğimizi tüm kamuoyunun bilmesini istiyoruz.

Vicdani ret hakkı ile ilgili daha duyarlı olunması gerektiğini belirten başvurular alıyorum.

Vicdani ret hakkı ile ilgili daha duyarlı olunması gerektiğini belirten başvurular alıyorum. Bu aslında çok önemli bir hak vicdani retçiler yalnızlığa itiliyor ve yaşamları zorluğa itiliyor. Bütün haklarından mahrum ediliyor. Aslında vicdani ret bir haktır, insanlar zorunlu askerlik yapmak durumunda kalmamalıdırlar ve bu konuda bir çözüm bulunmalı. Hani vurmak, kırmak, öldürmek bir sanat olmamalı ve “Ben bunu yapmak istemiyorum.” diyene de hani bir başka yolla bu görevini yapabileceği konusunda yol gösterilmelidir.

Silivri Cezaevi 5 No’lu, 3 No’lu, 7 No’lu dan çok ağır ihlal başvuruları alıyoruz bir başvuruda mahpus yakını; “Koğuşlarda sıcak su yok petekler yanmıyor yemekler soğuk ve yetersiz geliyor, mevsim şartlarında yaşam çok zor.” diyor. Düşünün bu soğuklarda petekler bile kendini ısıtmıyorsa, sıcak su gelmiyorsa ne yapacaksınız orada? Çok zor koşullarda hayatını sürdüren ve bundan dolayı oralarda romatizma olan, kronik dejaneratif hastalıklar; kanser, verem gibi hastalıklara düçar olan çok kişi var maalesef.

Hapiste olmak zor ama hapiste engelli olarak bulunmak daha zor! Bazen bakın engelli haliniz ile cezaevinde bir klozet temini bile çok zor olabiliyor bunu arkadaşlarımız çok iyi biliyor ve klozet temini yapılmadığı için insanlar çok büyük zorluklar yaşıyor. Bakırköy Kadın Cezaevi’nde B-3’te yatıyormuş. Jiyan Erdinç isimli mahpus kalça protezi ameliyatı geçirmiştir. “Bacağında platin bulunmakta ve sadece 2 değnekle ayakta durabilmekte. Alaturka tuvalet kullanamamakta ve tek kişilik ranzalarda yatabilmekte. Hala klozet verilmemekte.” Arkadaşlar iki değnek ile ayakta durabilen bir insana klozet nasıl olur da vermezsiniz olacak iş mi? Adalet Bakanlığı ne yapıyorsun sen? “Mahpusun bacağının durumu daha kötüye gitmektedir. Müvekkilimizin şartlarının düzeltilmesi gerekli.” Diye avukatı bize başvuruda bulunmuş.

Bir mahpus yakını Eşen T Tipi Kapalı Cezaevi’nde mahpusun hükümlü olduğunu söylüyor. “Şu an Fethiye'nin deli kış soğuğunda kaloriferler yanmıyor on gündür. Hasta olmaktan çekiniyorlar şu kış gününde. Isıtıcı almayı teklif etmişler fakat bir cevap alamamışlar. Müdürün odasında klima var. Bu durumdan tüm mahkumlar muzdarip fakat seslerini duyuramıyorlar.” Bakın sesini duyurmaya çalışan bir kişi var ama daha sesini duyuramayan çok kişi var hal bu arkadaşlar! “Ayrıca 1/10 infaz düzenlemesi hala bu cezaevinde uygulanmıyor ve denetimli serbestliklerin verilmesinde çok büyük sıkıntılar oluyor.” İnsanları orada tuttukça tutmaya devam ediyorlar!

Erzincan Cezaevi’nde oradaki sıkıntıları Meclis’te gündeme getirdiğimiz zaman cezaevi yönetimi “Vay siz niye bizi Meclis’te gündeme getirdiniz?” demiş. Ben buradan cezaevi yönetimine sesleniyorum. Vatandaş şikayetini milletvekiline götürmeyecekte nereye götürecek? Vatandaşı niye tehdit ediyorsunuz? Sen beni nasıl milletvekiline şikayet edersin? “Eder tabi.” Sen kimsin? Sen millete hizmet etmekle yükümlü olarak oraya getirilmiş bir insansın. Tüm kamu görevlileri millete hizmet etmek için oraya getirilir. Biz de millete hizmet etmek için varız ve milletin hakkını hukukunu korumak için varız, kamu görevlilerinin yaptığı eksik hususları burada millet adına sorguluyoruz, millet adına görevlileri uyarıyoruz, millet adına bakanlıklara soru önergeleri sunuyoruz. Boşuna mı burada bulunuyoruz? Sen kim oluyorsun ki mahpusa: “Nasıl olur da sen hakkını aradın? Bizi şikayet ettin.” diyebilirsin. Sen kimsin? Bu nasıl bir durumdur? Adalet Bakanlığı’nın bundan haberi yok mu? Biz biliyoruz ki “Bunu yapın. Susturun şu mahpusları, göndermeyin Ömer Bey’e mektupları, engelleyin.” Diyor, hem haksızlık yapıyorlar hem bunların bize ulaşmasını engelliyorlar, şu hale bakın!

Bir başka başvuru pasaport ile ilgili. Bir öğretmen Uğur Ersoy Samsun’dan bize başvurmuş. Diyor ki: “Bana bir ceza verdiler, yargılandım, yattım, hüküm de tamamlandı, her şey tamamlandı ve bana dediler ki: “21 Nisan 2021’de senin hak ederek tahliye tarihin geldi. O tarihte başvur pasaportunla ilgili tahdidini kaldırırız.” O tarihte de başvuruyor Nisan’da Aralık’a kadar halen pasaportu verilmiyor. “Niye vermiyorsunuz?” diye soruyor. “İlgili kurumlarla yazıştık cevap bekliyoruz.” Diye klasik cevaplar veriliyor. Neden bu kişiye pasaport vermiyorsunuz? Kanun açık hüküm bittikten sonra pasaportunu alabilir diyor. Anayasal hakkını gasp ediyorsunuz, İçişleri Bakanı gasp ediyorsun. Sağda solda uyduruk konuşmalar yapacağına gasp ettiğin binlerin hakkının hesabını ver. Uyduruk uyduruk konuşmalar yapıyor, atıp tutuyor İçişleri Bakanı ama binlerce kişiye yaptığı haksızlık hakkında da tek bir kelime beyanda bulunmuyor. Sedat Peker’in açıklamaları hakkında bağırıp çağırıp ajitasyon yapmaktan başka bir cevap vermiyor. Bağır çağır, tüm kamuoyunun bilinçaltı neyin ne olduğunu biliyor İçişleri Bakanı! Bakın bu insanın da tahdidinin kaldırılması gerekiyor. “Dilekçelerime neden cevap verilmiyor?” diyor, düşünün dilekçe verilmiyor cevap verilmiyor, Anayasal hak Anayasa madde 74’ü çiğniyorlar. “En son dilekçemi 9 Kasım 2021 tarihinde verdim. 50 gün olmasına rağmen herhangi olumlu ya da olumsuz bir cevap verilmedi.” Şu ülkenin haline bakın! Hem hak çiğneniyor. “Niye hakkım çiğnendi?” denildiği zaman o dilekçeye cevapta verilmiyor. Tamamen bir derebeylik ülkesi haline gelmiş.

672 No’lu KHK ile ihraç edilmiş ve bu ihraçtan sonra başına gelmeyen kalmamış. Mülkünün üzerine çökülmüş!

Bir başka vahim başvuru bir hanımefendiden gelmiş. Samsun’da anasınıfı öğretmeni olarak çalışıyormuş, 672 No’lu KHK ile ihraç edilmiş ve bu ihraçtan sonra başına gelmeyen kalmamış. Mülkünün üzerine çökülmüş! Mülklerinin, evlerinin üzerine çökülmüş. Doğalgaz kesilmiş. “Doğalgaz depozitosuna KHK’lı olmam gerekçesiyle hukuksuz bir şekilde el konuldu.” Depozito yatırmış, sonunda alırsınız onu depozitoya el konulmuş! Çocuğunu KHK ile kapatılan okullara gönderiyormuş. “Eğitim alamadı önceden yatırdığımız parayı verin.” Demiş. Defterdarlık bu paranın iadesinin yapılmayacağını söylemişler. Bir de paranın üstüne çökmüşler. Evin üstüne çökmüşler, okula yatırılan paranın üstüne çökmüşler, eşi tutuklanmış imza karşılığı serbest bırakılmış ama eşinin bütün psikolojisi yerle bir olmuş. 3 çocuğu ile maddi manevi çöküntü yaşamaya başlamış bu hanım KHK’lı öğretmen. “7 ay tutukluluktan sonra denetimli serbestlikle bırakılan eşim dengesini kaybetmişti, bir daha toparlanamadık, sorumluluklarını kaybetmişti ve hapis cezasına çarptırıldık ve ardından da el konulan evime emlak vergisi geldi.” Diyor. Hem el koymuşsun hem de emlak vergisi gönderiyorsun. 4242 TL Emlak vergisi borcu gelmiş. “Bunun itiraz etme yoluna gittim, bu sefer banka hesaplarıma el konulmuş.” Banka hesaplarına olacak iş değil bakın! Korkunç bir şey! 3 tane çocuk okula gidiyor, eşinden ayrılmış ve banka hesapları yoluyla en azından “Karnımı doyurayım internetten ticaret yapayım.” diyen bir hanım “Banka hesaplarıma bloke konulması tüm elim ayağımı bağladı. Ölüme mi mahkûm edilmeye çalışıyoruz? Okula ödediğimiz ücreti, evimin üstündeki tedbirin kalkmasını, 5.5 yıldır hiçbir tasarrufta bulunamadığımız evimin emlak vergisinin iptalini, hatta alınan depozitomun geri verilmesini istiyorum. Sınavlara hazırlanan çocuklarımın destekler alabilmeleri için haklarımızın iadesini istiyorum.” Arkadaşlar böyle işler olur mu? Bir devlet vatandaşının hakkını, hukukunu bu kadar ayaklar altına alır mı? Bu kadar köşeye sıkıştırır mı? Daha sonra bu insanlar intihar ettiğinde niye intihar etti diyorlar. Sen bu kadar insanları maddi manevi perişan etmişsin, aç susuz bırakmışsın, Nazi uygulaması yapmışsın, tüm haklarını elinden almışsın, malına, parasına, varına, yoğuna çökmüşsün sonra bu insanlar niye depresyona giriyor, intihar ediyor diye soruyorsun hiç utanmadan yazıklar olsun!

Sağlık Bakanlığı’nda çalışanlardan başvurular geliyor, 3’lü vardiya sistemine geçilmiş bu da vardiya sistemi ile işçinin toplu iş sözleşmesinden kazandığı bazı haklar gasp edilmiş.

Silivri 5 No’lu Cezaevi’nde koğuş petekleri yanmıyor, sıcak su uzun zamandır yok, dilekçe yazıyor, yemekler kötü ve cevaplar verilmiyor deniliyor.

Görüntülü görüşmeler çok sıkıntılı. Siyasi mahpuslara görüntülü görüşme tanınmıyor, adli mahpuslara da tanınıyor ama 200 TL ücret ver deniliyor. 200 TL çok değerli olan insanlar var. İnsanları bu kadar zor koşullara sıkıştırmayın!

Diyor ki: “Eşim Fırat Keser haftada 1 olan 20 dakikalık telefon görüşmeleri de 15 günde 1 10 dakikaya düşürülmüş.” İyice insanları mahpus ve yakınlarını strese sokma taktiği izleniyor.

Tekirdağ Cezaevi’nden çok ağır hak ihlalleri aldık. Tekirdağ Cezaevi’nde intihar ettiği beyan edilen Vedat Erkmen’in koğuş arkadaşları kendilerine de çok ağır ihlaller yapıldığı söyleniyor. Yasin Eneç isimli mahpus kendisine çok ağır ihlaller yapıldığını söylüyor. Hücreleri değiştirilmiş, hücre havalandırmasının üstünde tel kafes varmış, hücredeki kaloriferler yanmıyor, camlar açık kapatılırken zorlanıyormuş, giderler tıkalıymış. “Hücrenin yaşanabilecek bir yer olmadığını.” Söylüyor, kendisinin de Vedat Erkmen gibi benzeri süreç yaşayabileceklerini ama intiharı düşünmediklerini, intihar gibi bir açıklama yapılırsa bunu kabul etmeyeceklerini kamuoyunun bilmesi gerektiğini söylüyor. Yasin Eneç’e yönelik çok ağır hak ihlalleri var. 17 Aralık ve 18 Aralık’ta joplarla dövülmüş, kafasına vurulmuş, süngerli odaya atılmış, hastaneye götürüldüğünde doktorlar: “Neden bu kadar geç getirildi?” demişler ve ardından 4 ayrı disiplin soruşturması açılmış, infaz koruma memurları kendisine: “Pis terörist, senin gibilerin yaşamaya hakkı yok.” demiş. Düşünün cezevinde tek kişilik hücrede olan bir insana yapılıyor bunlar, iki gün boyunca boş hücrede tutulmuş, hiçbir eşyası verilmemiş, 14 gün karantina uygulanmış, kendisine açık görüş hakkı verilmemiş ve Yasin Eneç avukat ziyaretinde gerçekten çok kötü bir halde görülmüş, verdiği dilekçelerin işleme konmadığını söylemiş. Avukat onun kafasının yan taraflarında morluklar, kızarıklıklar, ekimozlar ve yürümekte zorluklar içinde olduğunu görmüş. Kaval kemiğine aldığı darbe nedeniyle çatlak veya kırık olabileceğini söylemiş Yasin Eneç. Tüm bu durumlarda kendisi ile ilgili halen bir şey yapılmıyor, üstündeki başındaki kanlı elbiseler halen duruyormuş ve onlarla görüşe çıkmak durumunda kalmış. Böylesi bir durumdaki insanla ilgili biz yarın öbür gün intihar etti haberleri alabiliriz arkadaşlar. Vedat Erkmen’e yapılanlar ortada, kendi arzusu dışında zorla, cebren tek kişilik hücreye atılıyor ve sonrasında intihar ediyor, sonra açıklama yapan tek bir Allah’ın kulu yok, görevden alınan tek bir kamu görevlisi yok. Böyle şey olur mu? İnsan canı bu kadar ucuz mu? Kaç kişi intihar etti? Kaç kişi hasta mahpus olarak hayatını kaybetti? Hiç kimsenin umurunda değil, kalkmış Abdulhamit Gül süslü cümleler kurup duruyor, atıp tutuyor. Sen o hikayeleri git koyunlara anlat, biz Türkiye gerçekliğini çok iyi biliyoruz. 84 milyon Türkiye’de yargının ne durumda olduğunu çok iyi biliyor kalkmışsın Adalet Bakanı olarak koyunlara masal anlatır gibi süslü püslü kelimeler ve cümlelerle çok güzel bir ortam olduğunu anlatmaya çalışıyorsun, olacak iş değil!

Kamuoyu bilsin, bana ulaştırdıkları hiçbir hak ihlali sümenaltı edilmeyecek, sümenaltı ettirmeyeceğim ve bakanlıklara başvuru ile hepsi hakkındaki hukuku arayacağım. 

Bu haftada basın toplantımızı burada bitiriyoruz çok hak ihlali başvurumuz vardı maalesef ki süre azlığından dolayı gündeme getiremedik ama biz bunları bir şekilde sürekli gündem etmeye devam edeceğiz kamuoyu bilsin, bana ulaştırdıkları hiçbir hak ihlali sümenaltı edilmeyecek, sümenaltı ettirmeyeceğim ve bakanlıklara başvuru ile hepsi hakkındaki hukuku arayacağım. Hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.