Uzun uzadıya bir girizgâh yapıp dikkatinizi dağıtmak istemiyorum ancak Türkiye’nin son 70 yıllık siyasetinde yoğun şekilde kullanılan “ Muhafazakâr “ kelimesi, son yıllarda iyiden iyiye “Müslüman” kelimesiyle “ hatalı” bir şekilde özdeşleştirilmeye çalışılıyor.  Bu yazıda her iki kelimenin de barındırdığı manaları irdelemeye gayret ettim. İddialı bir şeyler yazarak haddimi de aşmak istemiyorum fakat aradaki farkları net ve maddeler halinde özetlemenin, şu an İslam âleminin ve özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu anlamamızı kolaylaştıracağını düşünüyorum. Bile isteye, basit ve kısa anlatımlar kullanmaya özen gösterdim ki kelimelerin süsüne takılıp özü kaybetmeyelim.

Her iki tanımın da sözlük anlamlarını incelemekle başlayalım:

Müslüman: Yüce Allah’ın emirleri karşısında mutlak bir teslimiyet içinde olan kişi anlamına gelir.

Muhafazakâr: Fikirlerini, davranışlarını, edinimlerini muhafaza eden- koruyan, geleneksel ve değişime direnç gösteren kimsedir.

Yukarıdaki tanımlardan yola çıkarak rahatlıkla şunu diyebiliriz ki;  Hz. Peygamberin İslam’ı tebliğine şiddetle karşı çıkan, büyük direnç gösteren, engelleyen Müşrikler de birer Muhafazakârdı.

Müslümanlar ve Muhafazakârlar,

Nedir aralarındaki farklar?

  • Müslüman; Allah’ın seçtiği, beğendiği din olan, İslam’ın kurallarını bildirdiği Kuran’ı Kerim’e teslim olmuştur.



  • Muhafazakâr; İçinde bulunduğu toplumda sadece geleneksel bir inanca bağlı kalarak konjonktüre ve yaşam biçimine teslim olmuştur.



  • Müslüman ; Hangi şart ve koşulda olursa olsun yalnız Allah’ın ve Peygamberin sözünü uyar.



  • Muhafazakâr; Hacısı, Hocası, şeyhi, amcası, dayısı, reisi, lideri, ustası gibi bir takım “ileri gelen”  şahısların sözünü uyar.



  • Müslüman; İslam’ı yaşama ve anlatma şeklinde oldukça sade, yapıcı, uyumlu, anlayışlı, yumuşak ve alçak gönüllüdür.



  • Muhafazakâr; Agresif, bağnaz, kırıcı, yıkıcı, şiddet yanlısı, anlayışsız, hoşgörüsüz ve tahammülsüzdür.

  • Müslüman; olaylara dünyalık menfaat değil ahiret menfaati penceresinden bakar.



  • Muhafazakâr; Dünyadaki rahatı için ahiretini düşünmeden değiştirir

  • Müslüman; ibadeti ve kulluğu âlemlerin rabbinedir. Riyadan ve gösterişten uzaktır. Kendini insanlara ispata ihtiyaç duymaz.

  • Muhafazakâr; İbadetinde gösterişlidir. Çoğunluğun hâkim olduğu toplumda kendine yer edinmek, itibar ve makam peşindedir. İbadetleri ve sakındıklarının büyük bölümü elde edebileceğini düşündüğü maddi değerler içindir.



  • Müslüman; Her şartta ve koşulda sadece ve sadece hakkı savunur. Batıla meyletmez, batılı savunmaz, batılı dost edinmez…



  • Muhafazakâr; Şartlar kendi lehine oldukça hakkın tarafındadır. Menfaatleri doğrultusunda batılı desteklemekte hiçbir sakınca görmez. Batılla işbirliği yapar, çıkarlarını gözetir, dost edinir.



  • Müslüman; Hangi sebepten olursa olsun Allah’ın haram kıldıklarından korunmaya, saklanmaya çalışır. Faizden, haksız kazançtan, rüşvet ve hırsızlıktan kesinlikle uzak durur, devletin kurumlarını dolandırma veya menfaat temin etmeye asla cüret etmez



  • Muhafazakâr; Şahsi çıkarları doğrultusunda, dünya gerçeklerine adapte olarak faiz, haksız kazanç, rüşvet, adam kayırma gibi kavramları, gerekli kılıfları uydurarak meşru görmeye ve göstermeye meyillidir.



  • Müslüman; Kibirden, her ne sebepten olursa olsun karşısındakini aşağılamaktan, onurunu kırmaktan, canını yakmaktan imtina eder.



  • Muhafazakâr; sahip olduğu bütün iyi ve güzel şeyleri kendinden bilerek, karşısındaki aşağılamaktan, hor görmekten, canını yakmaktan, çıkarları için kullanmaktan asla çekinmez.



  • Müslüman; Her türlü ırkçı, mezhepçi ayrımcılıktan uzak, uzlaşmacı, birleştirici ve insancıldır. Ancak İnandığı değerler ve insan hayatı söz konusu olduğunda masumları hedef almaksızın savaşmayı, en son seçenek olarak göze alır.



  • Muhafazakâr; Kendi çevresi, ırkı, mezhebi bağlı olduğu statüko ve menfaat birlikteliklerini korumak için her türlü şiddet unsurunu hiç tereddütsüz kullanır. Ayrıştırıcı, katı ve bölücüdür.



  • Müslüman; Yalana oyuna düzene başvurmaz. Hile, takiye ve iki yüzlü yaklaşımlar başvurmaktan imtina ettiği seçeneklerdir. İnsanları, kandırmaz kullanmaz, ikna eder ve Allah yolunda çalışmasını sağlar.



  • Muhafazakâr; Sabit fikirlerini, putlarını ve yanlış ya da doğru olduğunun önemi olmaksızın, fikirlerini korumak pahasına yalana, hileye, düzene takiyeye başvurur. Çıkar ilişkileri bitene kadar insanları kandırır, kullanır ve işi bitince bir kenara atar.



  • Müslüman; Çalışkan, üretken paylaşımcı adaletli hakkaniyetlidir.



  • Muhafazakâr; Çalışmak yerine çalıştırmaktan yanadır. Üretici olmak yerine tüketicidir. Nalıncı keseri gibi kendine yontar, paylaşmaz, daima kayırmacıdır. Adalet ve hakkaniyet duyguları gelişmemiştir.


 

Yukarıda saydığım farklar çoğaltılabilir. Ayrıca bu farkların tamamını taşımayanlar da muhafazakâr tanımının içine girebileceği gibi bazı kusurları olan Müslümanlar da muhafazakar olarak tanımlanmayabilir. Ama genel hatları ile olaya bir bakış açısı getirmenin niyetiyle kaleme aldığım bu yazı umarım hedefine ulaşır.

Selam ve dua ile…