MİLLİ GAZETE – KÜLLİ REÇETE

Milli Gazete 50.nci yılına giriyor.

50.nci şeref yılına.

Milli Gazete siyasi şuurun reçetesidir. İddia ediyoruz ki, Milli Gazete’yi her gün şuurlu bir şekilde okuyan kişi siyasi bakımdan yolunu asla yitirmez. İtirazları duyar gibiyiz:

“İyi de Milli Gazete çalışanlarının bazıları, hatta yazarlarının bazıları, hatta ve hatta yöneticilerinin bazıları yolunu nasıl şaşırdı?”

Bu durumda olanları özel olarak incelediğimizde yanlış yola girmelerinin bir takım “özel sebepleri” olabileceğini tahmin edebiliyoruz.

Milli Gazete’yi bilinçli ve devamlı okuyan bir kişi batıl yollara asla sapmaz.

Bu tespitlerden sonra şunları söylemek isteriz:

Siyasi bakımdan yanlışlık yapanlara önceden “Külli Reçete” yani Milli Gazete ulaşabilseydi ya da ulaştırılabilseydi bu olanlar olmayabilirdi.

Bir iki örnek verelim:

Erzurum’daki bir çifçimiz Milli Gazete okuyor olsaydı, batıllara asla kapılmaz, tarlası hala elinde ve verimli bir şekilde ekiliyor olur, makine ve ekipmanlarını yok pahasına satıp elden çıkarmaz, bu gün de elim kopsaydı, kolum kırılsaydı deme pişmanlığını yaşamazdı.

Kayseri’deki bir fabrika işçimiz, Milli Gazete okuyor olsaydı, gidip batıl partilere oy vermez, bu gün hala yerleşik olduğu evinden ocağından ayrı düşmez, fabrikası yıkılıp yok edilmez, işine devam ediyor olurdu.

Van’daki bir besicimiz, şayet Milli Gazete abonesi olup muntazam okuyabilseydi, lideri genç, ağzı laf yapıyor, bizi uçuracak diye aldanarak batıl bir partiye asla iltifat etmezdi. Bugün yıkılıp yerinde yeller esmekte olan mandırasında ürettiği ürünlerin işlendiği et kombinaları, süt imalathaneleri gelişerek büyümüş ve tıkır tıkır çalışıyor olurdu. Kendisi de neyi var neyi yok satıp, büyük şehirlere gurbete gelip iş peşine düşmez, bu ucube beton yığınlarının arasına sıkışıp kalmazdı. Çocuklarına ve torunlarına çalışan bir tezgah bırakmanın mutluluğu içinde yaşayıp gidiyor olurdu.

Ya emekliler?

Külli Reçete eline ulaşıp her gün okuyabilseydi, zamanında kendisini insan yerine koyup vaziyetini düzeltmiş olan Erbakan Hocasının yolundan ayrılır mıydı? Şimdi geldiği şu acayip duruma bakıp hayıflanmazdı. Yaklaşık bir yıl önce güya ücreti ayarlanmış, birkaç kuruş fark vermişlerdi. O fark bir yıllık enflasyona dayanabilir mi? Daha ikinci ayında erimiş, kalan aylardaki enflasyon ise, ücretini içten kemiren kurtlar gibi üçte bire kadar indirmiş. Şimdi ise yüzde ellileri aşmış enflasyon silip süpürmekte, halen “emeklilere şunu mu verelim, bunu mu verelim” diye komik ve acı tartışmalar yapılmaktadır. Yağ kuyruğuna mı girsin, ucuz ekmek kuyruğuna mı girsin şaşırıp kalmaktadır. Kendisine uzatılan mikrofona avaz avaz “Hakkımı helal etmiyorum!” diye bağırmaktan başka elinden hiçbir şey gelmiyor.

Sonuç olarak deriz ki, Milli Gazete aslında Külli Reçete’dir. Şuurun reçetesi, çözümün reçetesi, ahlak ve maneviyatın reçetesi, insan gibi yaşamanın reçetesi…

50 yıllık reçetemiz. İyi ki varsın. Nice nesillere hep şifalar dağıtan külli reçeteliğinin devam etmesi temennisiyle…

MİNARE VE KUYU

Gazeteciler kuyu kazar her gün,

Okuyucu minare bekler, düzgün.

İğneyle kazarlar o kuyucular,

Hep minare görür okuyucular.

Ekrem Şama