Hocaların aldığı paralar caiz mi?






Mustafa DOĞAN











Nihat Hatipoğlu, atv…

Mustafa Karataş, Kanal D… M.

Fatih Çıtlak, Star TV…

Bekir Develi, TRT 1…

Necmettin Nursaçan, Kanal 7…

On bir ayın sultanı ramazan, her yıl olduğu gibi ünlü hocaların ev sahipliğindeki iftar ve sahur programlarıyla geldi.

Yukarıda yazdığım beş isim, ramazan ekranının en gözde isimleri.

Sundukları programlar bir ay boyunca dev bütçeli yapımları geride bırakıyor.

Kanallar bu programlar sayesinde iyi reklam geliri elde ediyor. Haliyle hocalar da bundan kendilerine düşen payları alıyor.

Bahse konu olan rakamlar öyle az buz değil. Basında çıkan haberlere göre Nihat Hatipoğlu, 30 gün için 600 bin TL alıyor. Mustafa Karataş 400, M. Fatih Çıtlak ise 150 bin… Allah daha çok versin.

Tabii bu paralar televizyon dünyası için, reyting ve reklam gelirine göre değerlendirdiğinizde normal.

Benim amacım zaten işin akçe kısmına değil, manevi tarafına dikkat çekmek.

Hocaların televizyondan kazandığı paralar caiz mi diye merak ettim. Alo 190 Fetva Hattı’nı aradım.

Kimseyi hedef göstermek ya da yargılamak niyetinde olmadığımı altını çizerek belirtmek isterim. Sonuçta bu paralar hayır işleri için de kullanılıyor olabilir.

Yoğun ilgiden olsa gerek hattı düşürmek için defalarca aramak zorunda kaldım ve sonunda başardım.

“İyi günler, İstanbul Müftülüğü Alo Fetva Hattı’na hoş geldiniz. Bayan fetva için 5, erkek fetva için 6’yı tuşlayın” mesajını dinledikten sonra 6’yı tuşladım.

Ardından telefona çıkan müftülük yetkilisine sorumu yönelttim.

Aldığım yanıtı aynen aktarıp yorumu size bırakıyorum…

“Zaruri haller dışında ücret alınması caiz değil. İmamlar gibi din görevlisi olan ve hayatlarını bu işten kazandıkları parayla idame ettirenler hariç.

Eğer ekran dışında başka bir gelirleri varsa bu programlardan ücret almaları uygun olmaz.

Çünkü dinimizi anlatmak her Müslüman’ın görevidir. Bundan para alamaz, ücret talep edemez.

Peygamber Efendimiz’in (SAV) de bu konuda, ‘Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim yalnızca Allah’a aittir’ şeklinde hadisleri vardır.”

 

Özlediğimiz hareketler bunlar

Sezon sonu yaklaşırken dizilerde tempo arttı.

Özellikle ‘İçerde’yi ve ‘Vatanım Sensin’i izlemek ayrı bir keyfe dönüştü.

‘Vatanım Sensin’de Azize, Cevdet’in Mustafa Kemal’in askeri olduğunu öğrendi. Hilal-Leon aşkı artık sır değil. Mirliva Tevfik yakayı ele verdi. Kumandan Vasili de Cevdet’in foyasını ortaya çıkardı. Sadece onlar da değil, dizideki her karakterin hikayesinde önemli gelişmeler yaşandı.

Aynı şekilde ‘İçerde’ de vites büyüttü. Önce Melek’in, ardından Yusuf Müdür’ün ölmesi, Sarp ve Mert’in kardeş olduklarını öğrenmeleri derken tadından yenmez bir hal aldı dizi.

Bu akşam iki kardeşin buluşmasına tanıklık edeceğiz ve bundan sonrası çok daha sürükleyici ve keyifli olacak.

İki yapım da her ne kadar bütün mevzuları sezon sonuna bıraksalar da alkışı hak ediyor.

Bitirmeden, merak edenler için ‘İçerde’nin bu son sezonu.

Senaryosu hızlanınca takipçilerini, “Acaba final mi yapacak?” diye endişelendiren ‘Vatanım Sensin’ ise önümüzdeki sezon da ekranda olacak.

 

İzleyiciyi özgür bırakırsan ne olur?

İnternet TV platformu Netflix, izleyiciye dilediğini seçme özgürlüğü verilmesi durumunda nasıl bir tablonun ortaya çıkacağını içeren global bir araştırmaya imza atmış.

Sonuçlara göre izleyiciler sanılanın aksine sabahları haber programlarıyla uyanmak yerine komedi, öğlenleri ise kadın programları yerine drama dizileri izlemeyi tercih ediyormuş.

Akşam saatlerinde korku ve gerilim, yatmadan önce ise komedi içerikleri revaçtaymış.

Geceleri ise belgesel ilk sırada geliyormuş.

Araştırma sonuçları altı ay boyunca ABD, Arjantin, Avustralya, Hindistan, Japonya, Güney Kore ve Meksika’nın da yer aldığı 20 ülkede, 77 milyon Netflix kullanıcısının izleme verileri incelenerek hazırlanmış.

O 20 ülke arasında Türkiye yok. Aynı araştırma Türklerin izleme verileri incelenerek yapılsa sonuç muhtemelen bambaşka olurdu.

Sabah korku-gerilim…

Öğlen komedi…

Akşam dram…

Geceleri konuşan kafalar!

Habertürk gazetesi