Kerem Yıldırım











Yaşadıklarımız ise bu tezi her geçen gün daha da geçerli kılıyor.

***

En son Aydınlık'ın kamuoyuna bomba gibi düşen “Adil Öksüz'ü AKP'li vekil kaçırdı” haberi bir kez daha gösterdi ki, Fetullahçılığın siyasal anlamda ana lojistik merkezini AKP teşkilatları oluşturuyor. 15 Temmuz'un hemen ardından teşkilatlar içindeki temizlik yapılması çokça konuşulmuştu. AKP'li köşe yazarları bu konuyu defalarca yazdı. Hatta başladı da bu temizlik ama sürmedi. Referandum gündeme gelince, AKP içindeki temizlik konusu da rafa kaldırıldı. Aydınlık'ın yaptığı habere yönelik henüz ne AKP'den ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan bir açıklama gelmedi. Hatta açıklama gelmediği gibi ilgili habere ilişkin internet üzerinden yayın yasağı getirildi.

***

Tayyip Erdoğan 2009 yerel seçimlerinde, Melih Gökçek'in Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmasını istememişti. Gökçek ise Erdoğan'ın bu hamlesine karşı bazı şantajlar öne sürdü ve yeniden başkan adayı olmayı başardı. Keza; Gökçek'in 17-25 Aralık'tan sonra Bülent Arınç'ı Fetullahçı olarak suçlaması üzerine, Arınç da Gökçek'e henüz aksi ispat edilmeyen, "Gökçek bu yapıya Ankara’yı parsel parsel satmıştır. Zengin işadamlarına okul yaptırmıştır. Yurt yerleri sağlamıştır" iddialarıyla karşı atak yapmıştı. Tartışma belirli aralıklarla hala sürse de iki isimle ilgili de herhangi bir adli işlem yapılmadı.

***

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı FETÖ davasından tutuklandı. Kadir Topbaş zaten 15 Temmuz günü ABD'deydi. Erdoğancı yazar Fatih Tezcan, Topbaş'ın Fetullah'a İstanbul'un muhtelif yerlerini peşkeş çektiğini ileri sürdü. Bunun üzerine diğer bir AKP'li yazar Abdurrahman Dilipak ise “Bu saatten sonra ya Topbaş gider ya Tezcan” diyerek, durumun vehametini özetlemiş oldu. Bütün bunların üzerine ne Topbaş herhangi bir açıklama yaptı ne herhangi bir hükümet yetkilisinin sesi çıktı ne de Topbaş'a yönelik yargı süreci başlatıldı. Topbaş sanki hiçbir şey olmamış gibi geçen ay çıkıp, birde “Belediyeler özerk olsun, merkezi otoriteye bağlı olmasın” dedi. Keza Topbaş'ın bu çıkışından sonra da AKP cenahından ses çıkmadı. Bu arada bugün, HDP Milletvekili Garo Paylan, Topbaş'ın, 'İstanbul özerk olsun' açıklamasına, 'altına imzamı atarım' diyerek destek verdi.
***

15 Temmuz sonrası TBMM'de oluşturulan darbe komisyonu 3 Ocak'ta çalışmalarını sonlandığını bildirdi. Hulusi Akar'a sorularını yazılı olarak gönderen komisyon, Hakan Fidan'a yazılı soru dahi göndermemişti. Darbe girişimi gününün bu kritik isimlerinin bilinmeyen “5 saati” ise hala bilinmezliğini koruyor. Ayrıca darbe komisyonun başındaki Reşat Petek, emekli SAT komandosu Albay Ali Türkşen’in aydınlık.com.tr’deki mülakatında da belirttiği gibi oldukça şaibeli bir isim.

***

Esas meseleye gelelim. Fetullah Gülen darbesi eğer başarılı olsaydı nasıl bir hükümet kurulacaktı ve o hükümet kimlerden oluşacaktı? İşte siyasal ayağın gerçek karşılığı da bu sorunun yanıtındadır. Karşı mahallede, yani AKP'li olduğu su götürmeyen medya organlarında dahi bu duruma ilişkin oldukça somut iddialar var.

Bülent Arınç, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Beşir Atalay başta olmak üzere, geniş bir AKP’li kurmay heyetin Fetullah Gülen'le hareket ettiği iddia ediliyor ve gelişmeler de bu iddiaları destekliyor.

FETÖ'nün gizli yazışmalarında kullandığı ByLock programını 82 AKP’li milletvekilinin kullandığını yine Aydınlık ortaya çıkarmıştı. Ancak AKP sözcüleri bu olayı, “içimizde ByLockçu yok” diyerek savuşturdu.

Görüldüğü üzere Fetullahçılığın AKP içerisindeki siyasal varlığı devasa boyutta. Tabi bunun yanında saraydaki gizli varlığı da her geçen gün su yüzüne çıkan bir başka gerçek. Tayyip Erdoğan ve kurmayları bu gerçekleri bilerek, Devlet Bahçeli’nin ön ayak olmasıyla Türkiye’yi referanduma götürüyor.

Erdoğan AKP’si başkanlık hevesi uğruna 15 Temmuz’da Fetullahçı çeteye karşı birleştiği siyasal güçlerle karşı karşıya geldi ve darbeye karşı birleşen milleti kamplara böldü. Bu süreç en çok Fetullahçı çeteye yaradı. Zira, Fetullahçı çeteye karşı başlatılan operasyonların en önemli aşaması olan siyasi ayağa operasyon yapılamadı. Erdoğan AKP’si başkanlık uğruna içindeki “FETÖ” temizliğinden vazgeçti.
Bu durum Fetullahçılara yeniden hareket alanı sağladı. Örneğin bugün Üsküdar’da Fetullahçılar’ın düzenlediği toplantı emniyet güçleri tarafından basıldı. Bakın bu yeni bir gelişme, Fetullahçılar yeniden toparlanma içine giriyor. Üstelik Üsküdar’daki toplantı münferit değil, muhtelif şehirlerde de Fetullahçıların toplantılar düzenlediği saptandı.

***

15 Temmuz sonrası yaşanılan gelişmeler, AKP’nin Fetullahçı çetenin kökünü kazıyacak bir ideolojik ve örgütsel tutarlılığa sahip olmadığını kanıtladı.

Türkiye 15 Temmuz’da büyük bir felaketten kurtuldu. Ancak iktidar bu felaketten hiç ders çıkarmamışçasına, 16 Nisan referandum kararıyla yeni bir felaket için kapı araladı.

Eğer referandumda oylanacak yeni sistem gelirse; Cumhurbaşkanı, olağanüstü hal ilan edildiği takdirde kişisel haklara ilişkin her türlü düzenlemeyi de kararnameler ile yürütebilecek. Cumhurbaşkanı’nın kendi atayacağı, seçimle gelmeyen yardımcıları ve bakanları da aynı koruma kalkanına sahipler. Ülkeyi milletin vekilleri değil, başkanın keyfine göre belirlediği “adamlar” yönetecek.

O “adamların” arasına AKP içindeki Fetullaçıların “sızmayacağının” bir garantisi var mı?

Türkiye böylesi denetimsiz bir sistemde yeni bir “kandırıldık” vakasını kaldırabilir mi?

Aydınlık