Borç fonu!











Borç fonu


Ziraat Bankası, BOTAŞ, Türkiye Petrolleri, PTT, Borsa İstanbul AŞ, Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Çaykur’un Türkiye Varlık Fonu’na aktarılmasının ardından gözler Varlık Fonu’na çevrildi. Üretim yerine faiz ekonomisiyle, öz kaynaklarıyla değil dış borçla, sıcak para ile hormonlu büyümeyi tercih eden Türkiye, kurdelelerini kestiği betonlar için verdiği taahhütleri yerine getiremeyip borç batağına saplanınca çareyi paralel hazine kurmakta buldu. Adına Varlık Fonu denilen bu hazineye şimdi kaynak aktarılıyor hepsi bu.




DENETİME TABİ DEĞİL


2016 yılında kurulan Varlık Fonu, Meclis’in ve Sayıştay’ın denetimine tabi değil… Sermaye piyasaları, kamu, ihale ve devlet memurları mevzuatına da tabi değil. Fon’un gelirleri sıralanmış olduğu halde giderlerinin hangi alanlara olacağı konusunda yasada hiçbir açıklama bulunmuyor.


AMACI “BORÇ” TEMİN ETMEK


BAŞBAKANLIK’A bağlı olan Türkiye Varlık Fonu Anonim Şirketi’nin ana faaliyet konusu; fonların kurulması ve yönetimi olan sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için Türkiye Varlık Fonu ve bu fona bağlı alt fonları kurmak ve yönetmek.


HAVADA KALAN TAAHHÜTLERİN PARASINI ÖDEYECEK


Hükümet, çok sayıda projeye alım garantisi, geçiş taahhüdü gibi büyük güvenceler sağladı. Sadece 3. köprüden taahhüt edilenler Hazine’ye büyük zarar verdi. Örneğin Osmangazi Köprüsü. Devletin günlük 40 bin geçiş garantisi verdiği köprüyü kullananların sayısı bu rakamın ancak dörtte birinde kaldı. Günde 40 bin aracın altındaki her geçiş Türkiye’nin zararına, devlet aradaki bu farkı 15 Temmuz 2035’e kadar yüklenici firmaya ödeyecek. Öyle ki köprünün iki haftalık zararı Türkiye’ye 20 milyona mal oldu. İşte Varlık Fonu, bu büyük tazminatları karşılayacak büyük bir kaynak olacak.


Geçtiğimiz gün Ziraat Bankası, BOTAŞ, Türkiye Petrolleri AO, PTT, Borsa İstanbul ve Türksat’ın sermayelerinde bulunan Hazine’ye ait hisselerin tamamı, Türk Telekom’un da yüzde 6.68 oranındaki Hazine’ye ait hissesi ile Eti Maden ve Çaykur’un Türkiye Varlık Fonu’na  aktarılmasına karar verilirken; dün de THY’nin yüzde 49.12, Halkbank’ın da yüzde 51.11 hissesinin Varlık Fonu’na devrine karar verildi. Uzmanlara göre ise Varlık Fonu, halihazırda güçleşen dış borçlanmada “teminat” olarak kullanılacak.


BAŞBAKANLIK Özelleştirme İdaresi, ödenmiş sermayesi 1.38 milyar lira olan Türk Hava Yolları’nda (THY) yüzde 49.12; ödenmiş sermayesi 1.25 milyar lira olan Halkbank’ta ise yüzde 51.11 hissedar konumunda bulunuyor.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) yer alan açıklamasında, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca özelleştirme kapsam ve programında bulunan THY’nin yüzde 49.12, Halkbank’ın ise yüzde 51.11 hissesinin özelleştirme kapsam ve programından çıkartılarak Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) devrine karar verildiği belirtildi.


Resmi Gazete’nin önceki günkü mükerrer sayısında da Ziraat Bankası, BOTAŞ, Türkiye Petrolleri AO, PTT, Borsa İstanbul ve Türksat’ın sermayelerinde bulunan Hazine’ye ait hisselerin tamamı, Türk Telekom’un yüzde 6.68 oranındaki Hazine’ye ait hissesi ile Eti Maden ve Çaykur’unTVF’ye aktarılmasına karar verildiği belirtilmişti.


Öte yandan Bakanlar Kurulunca Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ait veya bu fonun tasarrufunda bulunan 3 milyar lira tutarındaki kaynağın en geç aktarım tarihini izleyen 3 ay içinde geri ödenmek kaydıyla Varlık Fonuna aktarılması kararlaştırıldı.

Türkiye Varlık Fonu 26 Ağustos 2016’da kuruldu. Özelleştirme İdaresi Başkanı Mehmet Bostan, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi AŞ Genel Müdürlüğüne ve Yönetim Kurulu Başkanlığına atanırken, yönetim kurulu üyeliklerine Yiğit Bulut, Kerem Alkin, Himmet Karadağ ve Oral Erdoğan getirildi.


AMACI “BORÇ” TEMİN ETMEK


Başbakanlık’a bağlı olan Türkiye Varlık Fonu Anonim Şirketi’nin ana faaliyet konusu; fonların kurulması ve yönetimi olan sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için Türkiye Varlık Fonu ve bu fona bağlı alt fonları kurmak ve yönetmek.


KAYNAK, ÇALIŞANLARIN ALIN TERİ


Kamu kurum ve kuruluşlarının kaynaklarının toplandığı, borçlanmasında devlete ait varlıkların teminat gösterildiği Varlık Fonu, özelleştirmeler ile kamuya ait varlıklardan, işçilerden alınacak zorunlu emeklilik kesintilerinden, işsizler için toplanan işsizlik fonundan finanse edilecek.




HAVADA KALAN TAAHHÜTLERİN PARASINI ÖDEYECEK


Hükümet, çok sayıda projeye alım garantisi, geçiş taahhüdü gibi büyük güvenceler sağladı. Sadece 3. köprüden taahhüt edilenler Hazine’ye büyük zarar verdi. Örneğin, Osmangazi Köprüsü. Devletin günlük 40 bin geçiş garantisi verdiği köprüyü kullananların sayısı bu rakamın ancak dörtte birinde kaldı. Günde 40 bin aracın altındaki her geçiş Türkiye’nin zararına; devlet aradaki bu farkı 15 Temmuz 2035’e kadar yüklenici firmaya ödeyecek. Öyle ki köprünün iki haftalık zararı Türkiye’ye 20 milyon dolara mal oldu. İşte Varlık Fonu, bu büyük tazminatları karşılayacak bir büyük kaynak olacak.


HAZİNE’YE ORTAK GELDİ


Türkiye Varlık Fonu ile aslında denetim dışı paralel bir bütçe kuruldu. Fon’a tahvil ihracı yetkisi verildi, bu yetkiyle fon borçlanmada Hazine ile yarışacak.

Türkiye’deki Varlık Fonu’nun diğer ülkelerde bulunan ulusal varlık fonları ile isim benzerliği dışında hiçbir benzerliği bulunmuyor. Diğer ülkelerdeki varlık fonları, genellikle cari fazla üreten veya emtia geliri olan petrol üreticisi ülkelerin (petrol, doğalgaz ihracatçıları), bu kalemlerden sağladıkları döviz rezervlerindeki artışı değerlendirmek adına işlettikleri fonlar. Kamu birikimlerini daha korunaklı yerlerde değerlendirmek için kurulmuşlardı.


VARLIK FONU NEDİR?


Varlık Fonu, ülkelerin resmi rezervleri dışında oluşan birikimlerini ifade ediyor. Resmi rezervler ülkelerin Merkez Bankalarında biriken döviz ve altın rezervlerinden oluşurken; ulusal varlık fonları “cari işlem fazlası olan” ülkelerin ihtiyaçları haricindeki rezerv birikimlerini kârlı bir şekilde değerlendirmek için ortaya çıkmış bulunuyor.


Cari fazlası değil de cari açığı olan Türkiye’nin 2016 yılında kurduğu Varlık Fonu, Meclis’in ve Sayıştay’ın denetimine tabi değil… Sermaye piyasaları, kamu, ihale ve devlet memurları mevzuatına da tabi değil. Fon’un gelirleri sıralanmış olduğu halde giderlerinin hangi alanlara olacağı konusunda da yasada hiçbir açıklama bulunmuyor.


“KAMU KURULUŞLARININ SERMAYESİNİ YİYECEKLER”


Varlık Fonu ile alakalı gazetemize konuşan Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Varlık Fonu, Norveç, Suudi Arabistan, Katar gibi döviz fazlası olan ülkelerin fazla dövizlerini kullanmak için hayata geçirdiği bir şey. Türkiye’de bu tam tersi oldu. Türkiye’de döviz açığı var, cari açık var. Yani, Varlık Fonu Türkiye’de nesnel olarak uygun değil” değerlendirmesinde bulundu. Kozanoğlu, “Türkiye’nin yabancı ülkelerden borç alması çok zorlaştı, şartlar ağırlaştı. Varlık Fonu bu yüzden hayata geçirildi. Ziraat Bankası, Çaykur gibi kamu kuruluşlarının varlıkları sermaye olarak gösterilecek ve rahatlıkla borç alınacak. Gelişi güzel hayata geçirilen ve zarar eden projeler de bu kamu kuruluşlarının sermayesini yiyecekler” dedi.


“TEK KELİME İLE KEPAZELİK”


Prof. Dr. Aziz Konukman, “Varlık Fonu, tamamen kepazelik. Varlık Fonu, dünyada cari işlemler, bütçe açığı fazla veren, dünya ticaretinde emtiası olan ülkeler içindir. Petrol, doğalgaz vb. kaynakların iyiyse Varlık Fonu yararlı olur. Ama hükümet kamusal olarak kurulan şirketleri özelleştirme ile sattı. Kaynaklarımız bu yüzden yeterli değil” diyerek Türkiye’de fon kelimesini kimsenin hayırla yâd etmediğini söyledi. Konukman, “Uygulamalarının geçmişi iyi değil. ANAP döneminde fiyasko ile sonuçlandı. Fon pratiği şaibeli olan kesintilerin kötü kullanıldığı bir yer. Yine fiyasko olacak çünkü Varlık Fonu’na, hazine gibi iç ve dış borçlanma yetkisi veriliyor. Borçlanmanın bu ülkeyi ne hale getirdiği görülmüyor mu? Varlığı olmayan bir ülke, borçları ödeyemediğinde ne yapacak? Kurumları rehin gösterecek.” şeklinde konuştu.


“ÇÖZÜM OLMAZ”


Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı eski Müdürü Ekonomist Bartu Soral, gazetemize yaptığı açıklamada, “Varlık Fonu’nun hiçbir anlamı yok, hedefi yok, bu yüzden sonucu da olmaz. Çünkü Varlık Fonu şöyle ülkelerde işe yarar. Ülkenin fazla kaynağı vardır ve bu fazla kaynak varlık fonuyla değerlenir. Ama Türkiye’de cari açık var tasarruf zayıf. Bizim değerlendirecek bir kaynağımız yok. Kârlarını ve vergilerini bütçeye veren kamu kuruluşlarının bütçeye faydası var. Kuruluşların kârlarını ve vergilerini bütçeye aktarmayıp fona aktarılacaksa bütçe açığını ne yapacaksınız? Öncelikli olarak sorunlarımızın çözümünü bulmamız gerekiyor” diyerek Varlık Fonu’nun bir çözüm olmadığını dile getirdi.