"Bana yeni bir parti kurdurtmayın!"

 
 

Cumhurbaşkanlığı Sarayı olarak adlandırılan Beştepe Külliyesi'nin koridorlarında bu ses yankılandı: "Bana yeni bir parti kurdurtmayın!"

 
 
 



 

 
 
 

Milli Gazete yazarı Ahmet Yavuz, Başkent kulislerinden bomba bir duyumu bugünkü köşesine taşıdı. Yavuz, kaynaklarım beni yanıltmıyorsa 16 Nisan'dan sonra çarşı karışacak diye yazdı.

 

“Bana yeni bir parti kurdurtmayın!”

 
Az kaldı. Şu referandum hengâmesi bir geçsin. Nisan’dan itibaren çarşı karışacak! Neden mi? Kaynaklarım beni yanıltmıyorsa eğer başlıktaki cümleler, Külliye’nin koridorlarında yankılanmış!
 
 
Gerekçesi ise 15 Temmuz’a rağmen, partide ve kabinede bazılarının “mücadelede ayak sürümesi” imiş!
 
 
16 Nisan sonrası iktidar partisinde bir değişimden, sıkı bir tasfiyeden, hatta hatta “partiyi yeniden kapatıp, açmaktan” bile bahsediliyor!
 
 
Siz bakmayın Başbakan’ın, “FETÖ’nün siyasi ayağı yok. Gereken temizlik yapıldı” açıklamalarına! 17/25 Aralık’tan sonra; iktidar içindeki ve MHP’deki FETÖ sempatizanlarına da tırpan atılması gündemde!
 
Merak edilense şu: Devşirmeler yerine yeni kadrolar milliyetçi mi, İslamcı mı olacak?
 
 

BEŞ STRATEJİK YANLIŞ!

 
Son 688 Sayılı KHK ile 416 kişi, tasfiye edildikleri kamu görevine geri alındı.
 
 
İçlerinde polis de var, asker de, hâkim de var doktor da. Demiryolcu da var, mühendis de! Diyanetçi de var, ormancı da! Yani at izi, it izi ayıklaması! Diyeceksiniz ki, Süleyman Soylu’nun açıklamasına göre 113 bin kişinin gözaltına alındığı bir yerde, bu kadar “hata payı” normal! Olabilir.
 
 
MİT harıl harıl çalışıyor, dosya, ByLock listesi hazırlıyor. Lakin kurumlarda bir keşmekeş, bir karışıklık olduğu da orta da değil mi? Acaba daha kaç alakasız “it izine kurban” gitmişken, kaç elebaşı kamuda el üstünde, makamda, icra-i faaliyette? Kamuda FETÖ mücadelesindeki beş yanlışı anlatalım da hak verin!
 
 
BİR: Mücadele aşağıdan, yukarıya yapılıyor. İşçi, memur, uzman, kameraman, öğretmen, mühendis… Bu yanlış. Yukarıdan aşağıya olmalıydı.
 
 
İKİ: Önce müsteşar, genel müdür, yardımcıları, daire başkanları… Önce “mücadeleyi yürütecek” ekip soruşturmalı, araştırılmalıydı. Oysa “mücadele”, bunlar eliyle yapılıyor!
 
 
ÜÇ: Kurum yöneticileri arasındaki Gezi’ci tipli, sol tandanslı yöneticilerin aşırı solcu/FETÖ’cülere hiç dokunmaması…
 
 
DÖRT: Kripto yöneticilerin, kurumlarındaki gerçek FETÖ’cüleri görmezden gelip, alakasızları tasfiye etmesi!
 
 
BEŞ: YELKENCİLER! Bir zamanlar en iyi Atatürkçü! Sonra en iyi Özalcı! Sonra en sıkı Gülenist! Şimdi de en iyi Reisci/AK Yelkencilerin sadece “menfaatlerine göre mücadele yürütmesi.” Bütün bunlara karşın, yüzde 90 başarı varsa, gerçekten büyük başarı!
 
 

AYASOFYA’DA CUMA NAMAZI!

 
Taksim’e camii… Devrim niteliğindeki, TSK’da başörtüsü serbestîsi…
 
İlginçtir! Millet, “Tamam, güzel” diyor ama “Evet” için yüksek oranda ikna olmuyor!
 
***
 
 
Oysa! Cumhurbaşkanı + AK Parti + MHP + BBP… Anketlerin yüzde 65’lere vurması lazımdı. Ama değil!
 
Hazır, “Vatikan, AB Hıristiyan Kulübü, Haçlı Birliği vs” demişken…
 
 
Bakanlar Kurulu Ayasofya’da topluca bir Cuma namazı kılabilir mi? Bu vesile ile Ayasofya açılabilir mi? Olabilir mi sizce?
 
 

GÖLGEDE KALANLAR!

 
SORU: Partilerimizde, neden yeni kuşak liderler yetişmiyor!
 
CEVAP: Gölgede duranların, gölgesi olmuyor!
 
 

SELEFLER  MESAFELİ!

 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan’ın davet etmesine rağmen memleketi Kayseri’de evet mitingine katılmadı.
 
 
Hoca da, Meclis’te evet oyunu kullandı, köşesine çekildi. Önceki Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan da ses yok! Selefler, başkanlığa biraz mesafeli mi ne?
 
 

TRT, REKLAMLARI KESTİ!

 
Ülker’in “1 Nisan yaklaşıyor, tuhaf şeyler oluyor” şeklindeki reklâmını millet darbe iması saydı, sokağa döküldü. Dikkatimi çekti! TRT Müzik, sözleri Gülen’e ait “Hüzünlü Gurbet” şarkısını yayınladı. Sonra, “Sehven” dendi.  Birkaç gündür Ülker reklâmlarını yayınlamıyor! Bunu nasıl okumalı acaba?
 
 

İSTİKAMET BÖYLE BİR ŞEY!

 
Fadıl Mahmut Soğukoğlu. Milli Nizam Partisi Büyük Kongresi Delegesi. Halen Avusturya’nın Linz kentinde yaşıyor. 47 sene önceki MNP delegesi Mahmut amca, şimdi de Saadet Partisi’nde davasını sürdürüyor.
 
 
Bir davanın mensubu olmak; ilk günden son güne o davaya, değerlerine sımsıkı sarılmaktır.
 
 
Partili olmak ise, konjonktürel olarak bir partiye üye olmaktır!
 
 
Hiçbir harekete, Milli Görüş kadar uzun soluklu müntesipler nasip olmadı! İstikamet üzere olmak böyle bir şey!