Çaykur’da ne oluyor?






Fatma Genç/ Gazete Duvar


Doğu Karadeniz Bölgesi’nin en önemli geçim kaynağı olan çayın bugün geldiği noktayı anlamak için ÇAYKUR’da yaşanan dönüşüme dikkat kesilmek lazım. Uzun bir süredir genel müdürlüğü vekâletten yürütülen ÇAYKUR’a altı ay sonra Genel Müdür ataması yapıldı. Atamayı sadece basit bir isim değişikliği olarak görmemek gerek. ÇAYKUR’daki bu atama aynı zamanda çay üreticisinin bitirilmesi ve çay tarımının sermayeye açılması projesinin AKP’li yıllarla birlikte nasıl inşa edildiğini ortaya koymakta...


Resmi Gazete’de 4 Ekim 2018 tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile genel müdürlüğe getirilen isim çayda metalaşma sürecinin yeni evresinin mimarı olarak tanıdığımız Ekrem Yüce. AKP’nin iktidar oluşuyla eş zamanlı olarak ÇAYKUR’da daha önce de genel müdürlük yapmış olan Yüce, bugün çay tarımında yaşanan yıkım ve çay üreticilerinin güvencesizleşmesinin ilk adımlarını atan isim olarak bilinmekte. 2003-2011 yılları arasında ÇAYKUR Genel Müdürü olan Yüce, o dönemde sıkça tartışılan Çay Kanun Tasarısı’nın da hazırlayıcılarından. ÇAYKUR işçilerini sendika değiştirme baskısı altında sendikasızlaştırma sürecine tabi tutarak, toplu sözleşme hakkını yok eden çalışmalar da Yüce dönemindeydi.

ÇAYKUR’DA GARİP OLAYLAR

2001 Ekonomik Programı ile özelleştirilecek Kamu İktisadi Teşekkülleri arasına alınan ÇAYKUR, Şubat 2017 tarihinde Türkiye Varlık Fonu’na aktarılan kurumlardan birisi oldu. Çay üreticisinin güvencesi olan ÇAYKUR bu devir ile birlikte özel hukuk hükümlerine tabi bir şirketin bünyesine geçmiş oldu. TBMM’nin denetimi dışına çıkarılarak, Varlık Fonu eliyle ÇAYKUR üzerinde yapılacak keyfiliklerin böylece önü açıldı. Yapılan devir ile çay üreticisi lehine çay piyasasında dengeleyici bir rol üstlenen ÇAYKUR her an rehin ve ipotek yoluyla varlıkları haczedilebilecek bir kurum oldu. Çünkü ÇAYKUR doğrudan özelleştirilmemiş olsa bile, Varlık Fonu’nun kuruluş kanununda belirtilen ‘finansman sağlanırken Türkiye Varlık Fonu portföyü üzerinde teminat, rehin, kefalet ve ipotek tesis edebilir’ maddesi ile açıkça üreticinin kurumu olmaktan çıkarıldı.

Bununla birlikte ÇAYKUR geçtiğimiz yıl tarihin en büyük zarar tartışmaları ile gündeme geldi. Özellikle İmdat Sütlüoğlu’nun ÇAYKUR’un genel müdürlüğünü yaptığı 2011-2017 yılları arasında zarar miktarının rekor seviyelere çıktığı çok konuşuldu. O dönem için enteresan olan ise yürütülen bu tartışmalar üzerine Sütlüoğlu’nun bu zararın sorumlusu olarak hükümeti işaret etmiş olmasıydı. Zararın kendisinden kaynaklı değil hükümet tercihi olduğunu ifade eden bir açıklama sonrası Sütlüoğlu birdenbire görevden alındı. Bu görevden alınmayı Sütlüoğlu Cumhurbaşkanı’nın isteğiyle ‘istifa ediyorum’ diyerek duyurdu. Bu durum artık çaydaki neoliberalleşme politikasında yeni bir döneme geçildiğine işaret ediyordu. Bu istifa AKP’nin başarısız politikalarını açık eden değil bunu içselleştirmiş yeni bir isme ihtiyaç olduğunu da ortaya koyuyordu.

Yaşanan istifanın ardından altı ay sonra Ekrem Yüce ÇAYKUR Genel Müdürlüğüne yeniden atandı. ÇAYKUR’un zarar ettiğine dair tartışmaların yürütüldüğü esnada Ekrem Yüce sürekli olarak övülmüş, onun döneminde ÇAYKUR’un kâr ettiği iddia edilmişti. Oysaki ÇAYKUR’un kâr-zarar tabloları da Yüce’nin çok da başarılı olmadığını ortaya koyuyor. Yüce’nin genel müdürlük yaptığı 2003-2011 yılları arasında da ÇAYKUR zarar etmiş, Yüce’nin döneminde kar edilen yıllar ise 2004-2007 ile sınırlı kalmıştır. ÇAYKUR 2017 yılı Faaliyet Raporu’na göre ÇAYKUR’un kar-zarar durumu şöyle verilmişti:




Yüce, 2011 yılında ÇAYKUR Genel Müdürlüğü’nü  Sakarya’dan AKP Milletvekili olmak için bıraktı. Fakat temayyül yoklamasında ikinci sırada çıkmasına rağmen milletvekili adayı gösterilmemişti. Kulislerde Yüce’nin yeniden aday gösterilmemesinin nedeni Çay Kanun Tasarısı’nın hazırlayıcılarından olması nedeniyle bizzat dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından silindiği iddia edilmişti.

YÜCE DOKAP’TA NE YAPTI?

Peki Yüce DOKAP’ta ne yaptı? Yüce, 2012 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi (DOKAP) Başkanlığına atandı. Yüce, kurulduğu günden bu yana DOKAP’da yaptıkları konusunda da sıkça eleştirilmişti.

Bölgesel gelişimin hızlandırılması ve rekabet edebilirliğin arttırılması amacıyla 2011 yılında kurulan DOKAP, Gümüşhane, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Bayburt ve Artvin illerini kapsamakta iken, 2016 yılında içerisine Tokat ili de dahil edilmişti. İlk eylem planı 2014-2018 yılları için hazırlanan DOKAP’da 5 temel başlıkta 128 alt eylem planı belirlendi. Ancak Yüce’nin başkanı olduğu DOKAP, Sayıştay raporlarında neredeyse her sene kendisine ayrılan ödeneği harcamadığı ve projeleri zamanında gerçekleştirmediği yönünde sürekli olarak eleştirildi. Örneğin sadece 2016 yılı DOKAP Sayıştay Raporunda herhangi bir çalışma yapılmayan 14 proje tespit edildi. 2016 Sayıştay raporunda yapılan bu tespitler şöyle:

  • Eylem planı kapsamında yapılan yatırımların incelenerek gereken önlemlerin zamanında alınmaması, projelerden beklenen sonuçların gerçekleşmesini güçleştirdiği tespit edilmiştir.

  • DOKAP Eylem Planı’nda (2014-2018) bulunan projelerin büyük bir kısmının öngörüldüğü yıllarda gerçekleştirilmemiş olduğu tespit edilmiştir.

  • Eylem planında yer alan ve 2016 yılında tamamlanması gereken bir kısım projelerin hiç gerçekleşmediği, 2016 ve takip eden yıllarda gerçekleştirilmesi planlanan projelerde 2016’da hiçbir ilerleme kaydedilmediği görülmüştür.

  • Doğu Karadeniz Bölgesi’nin yaylalarını birbirine bağlamak üzere Doğu Karadeniz Turizm Master Planı Uygulamaları (Yeşil Yol) Projesi ve İmar Planı Yapımı Projesi kapsamında yapılan yol imalatlarında ve turizm yatırımlarında ÇED raporlarının hazırlanmadığı anlaşılmıştır.


ÇAY KANUN TASARISI YENİDEN Mİ GELECEK?

Ekrem Yüce’nin genel müdürü olduğu dönemde çay tarımı ile ilgili önemli bir gelişme yaşanmıştı. Çayın büyük ve hareketli bir pazara dönüştürülerek neoliberal piyasalara itilmesinin metni olan Çay Kanun Tasarısı 2009 yılında gündeme gelmiş, daha sonra dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından geri çekildiği belirtilmişti. Çay Piyasasını Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun oluşturulması, çay borsasının kurulması ile sözleşmeli çiftçilik gibi çay üreticilerinin ve işçilerinin güvencesizleştirilmesini düzenleyen Çay Kanun Tasarısı 2016 yılına kadar sadece söylemde kaldı. 2016 yılında bir çay kanunu hazırlığı olduğu 2017 bütçesi görüşmelerinde bizzat dönemin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik tarafından dillendirildi. Ardından Çay Kanun Tasarısı hazırlığı olduğu metni kamuoyu ile paylaşılmadan 2017 yılı yaş çay sezonuna yetiştirileceği, TBMM Başkanlığı’na teklifin sunulduğu belirtilmişti. Ancak tüm bu açıklamalar da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanının değişmesinin ardından rafa kaldırılmıştı.

Şimdi ÇAYKUR Genel Müdürlüğü’ne Yüce’nin yeniden atanması Çay Kanun Tasarısı ile ilgili yeni bir hazırlığın olup olmadığı sorusunu akıllara getirmekte. Varlık Fonu’na devredilmesiyle geleceği belirsiz olan ÇAYKUR’un durumu ile birlikte düşünüldüğünde belli ki bu atama ile çay üreticileri ve işçilerini daha da zor günler bekliyor.

ÇAYIN GELECEĞİ NE OLACAK?

Çay tarımının ve sanayisinin sermayeye açılması projesi diğer tarım ürünlerindeki gibi gelişim göstermemiş, çay “başarısız bir proje” olarak kalmıştır. 2000’li yıllarda Türkiye’de devlet eliyle tarım ve sanayisi desteklenen birçok tarım ürününe özel sektörün girişini düzenlemek için girişimler yapılmış, bunun sonucunda hepimizin bildiği üzere Türkiye tütün gibi üretici olduğu birçok üründe ithalatçı konuma geldi. Benzer projeler çay tarımı ve sanayisi için de hedeflenmiş ancak çay tarımındaki maliyetlerin yüksekliği gerekçe gösterilerek bu alandaki özel sektör grupları faaliyet gösterememiştir. Bu yıllarda maliyetlerin düşürülmesi yönünde yapılan yasal düzenlemeler çay tarımı ve üreticileri açısından tehlikeli bir sürece işaret etmekte. Özellikle 2009 yılında gündeme getirilen Çay Kanun Tasarısı bu sürecin başlangıcını oluşturmakta. Üretim maliyetlerinin düşürülmesi, küçük üreticiliğin tasfiyesi, üreticinin kendi emeği üzerindeki denetimini kaybettiği, ÇAYKUR’un üretici lehine piyasayı dengeleme işlevinin sonlandırılması, üreticinin kendi isteğiyle dahil olmayacağı bir çay borsasının oluşturulması gibi hayati değişiklikler Çay Kanun Tasarısı ile getirmek istenen hayati değişikliklerin sadece bir kısmı.

Üreticinin değil özel sektörün istekleri ve beklentileri doğrultusunda bir çay kanunu ihtiyacı özel sektör temsilcileri tarafından sıklıkla dillendirilmekteydi. Çay Kanun Tasarısı’nın 2009 yılındaki hazırlayıcılarından olan Yüce’nin yeniden ÇAYKUR Genel Müdürlüğüne atanması bu istek ve beklentilerin ne kadar güncel olduğunu ortaya koymakta. Tüm bunlara ek olarak geçtiğimiz günlerde ortaklık kuracağını belirten Of Çay ve Jacobs’a da ayrıca dikkat kesilmek gerek. Bu ortaklık çay tarımına ve sanayisine özel şirketler tarafından yeniden göz dikildiğine de işaret ediyor. ÇAYKUR’un geçtiğimiz yıl kapasite artırımına gitmesine rağmen özel sektörden daha düşük çay alması, yaş çay taban fiyatlarını geç açıklaması, kota, kontenjan ve randevulu çay alım sistemi ile çay üreticisini çayını düşük fiyattan özel sektöre satmak zorunda bırakan uygulamaları bu alanda önemli bir boşluk olduğu izlenimini vermekte.

Tüm bu işaretler birlikte okunduğunda Doğu Karadeniz Bölgesi’nin önemli geçim kaynağı olan çayda, sermayenin etkinliğinin arttırılacağı, üreticinin emeği üzerindeki kontrolünün baskılandığı ve bu yolla maliyetlerin düşürüleceği bir alan olarak yeniden yapılandırılacağına dair ciddi emareler barındırmakta. Neler olacağını hep birlikte göreceğiz…

Ancak Doğu Karadeniz Bölgesi’nin can damarı, sosyal yaşamın kurucu öznesi çay ile ilgili yapılacak her değişiklik sadece çayı tarladan toplayan üreticileri ve onu işleyen işçileri değil sosyal yaşamı da yok edecek. Görünen o ki; çayın tadı önümüzdeki günlerde daha da çok kaçacak…

* Marmara Üniversitesi Kalkınma İktisadi ve İktisadi Büyüme Anabilim Dalı Yüksek Lisans