"Bunun için mi savaştık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın metin yazarı ve AK Parti eski Ankara Milletvekili Aydın  Ünal, Yeni Şafak gazetesinde “Başörtüsü ve Vietnam Sendromu” başlıklı ezberlenmişlerin dışında dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Başörtüsü imajına deüinen Ünal,  “Yeni başörtülü imajından benim neslimin rahatsızlığını ise kadınların bir şikayet olarak değil de, bir hayal kırıklığının, burukluğun tezahürü olarak anlamalarını temenni ederim. Bizimkisi bir şekilde Vietnam Sendromu…”diye yazdı.

Daha sonra 40 yıl bunun için mi ? Mücadele ettik sorusu ile öz eleştiride bulunan Ünal, “40 yıl boyunca verilen mücadelenin ardından gelinen nokta, çoğumuzda ‘bunun için mi savaştık?’ duygusu oluşturuyor. Değişen sosyolojiyle tesettürün şekli de kuşkusuz değişmeye, tesettür daha da açılıp saçılmaya devam edecektir” eleştirisinde bulundu.

Konuya ilişkin Aydın Ünal'ın yazısındaki  ilgili bölüm şöyle; “Yeni başörtülü imajından benim neslimin rahatsızlığını ise kadınların bir şikayet olarak değil de, bir hayal kırıklığının, burukluğun tezahürü olarak anlamalarını temenni ederim.

Bizimkisi bir şekilde Vietnam Sendromu…

Amerikan askerleri Vietnam’dan ülkelerine döndükten sonra uyum sorunu yaşamışlardı. Özellikle de, kendileri yoğun bir savaşın içindeyken, kan gölünde boğulmaktan kurtulmuşken, ülkelerinde insanların hiçbir şeyden habersiz günlerini gün etmeleri kendilerini rahatsız etmişti. Bekledikleri saygıyı da görmeyen askerler uyumsuzluk sergilemiş, buna da Vietnam Sendromu denmişti.''

Başörtüsü takanlarda bir takım sosyolojik deüişimlerin yaşandığına dikkat çeken Aydın ünal, ''Bizimki de biraz böyle… 40 yıl boyunca verilen mücadelenin ardından gelinen nokta, çoğumuzda “bunun için mi savaştık?” duygusu oluşturuyor.

Değişen sosyolojiyle tesettürün şekli de kuşkusuz değişmeye, tesettür daha da açılıp saçılmaya devam edecektir. Aysha, Vuslat, Ala, İkra, Enda, “Hijab in Style” gibi dergilerle, Tekbir, Vahdet, Safamerve gibi “moda evleri”nin defileleriyle başörtülü kadın özgürleştikçe özgürleşecektir.

Tesettür bir kesimi “özgürleştirirken”, diğer bir kesim için tesettür, tesettür olarak kalmaya da kuşkusuz devam edecektir. Cihan Aktaş, Gerçek Hayat’taki makalesinde umudunu muhafaza ediyor: “Bu baş örtme dalgasının içinde toplumsal duyarlılık ve takva sorumluluğu gibi ölçülerle hareket edenler hiç eksik değil, ama öyle ya, onlar zaten hiçbir zaman ortalıkta görünmeyi sevmediler. Porselen gülüşleri yok onların, köşeleri, unvanları, koltukları yok. İsimsizce koşturuyorlar gecede ve bir gecekonduda donmaya başlayan mülteci çocuğu bağırlarına basıp ısıtmaya çalışıyorlar.'' yorumlarında bulundu.