Kopya çekenler sınava girenler mi?

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde son sınıfta Ceza Usul hukuku dersinin finalinde 4 soru sorulmuştu ve 4 sayfa cevap yazmıştım. Sonuçta soruların birinde bence basit olabilir ama hocamıza göre fahiş bir hata yaptığım için kalan soruları doğru cevaplamış olmam dikkate alınmaksızın “0” (sıfır) almış ve bütünlemeye kalmıştım. Bütünleme sınavına kadar üç kitap ve en az üç kitap kadar kalınlıkta ders notlarını 2 defa altını çizerek ve notlar alarak okumuş, sınavda başarılı olup mezun olmuştum.

Benim için unutulmaz bir hayat dersi olmuştu. Ceza yargılamasında hata, hele ki fahiş hata kabul edilemez. Konusu doğrudan insandır. Bir insanın özgürlüğüyle ilgili karar verilecek, yapılan işlemler, yazılan raporlar bir insanın özgürlüğünü etkileyecek, suçlanmasına neden olabilecektir. Her insan değerlidir, insan onuru dokunulmazdır. Bir insanı suçlamak bir nevi onuruna da dokunmaktır. Ceza yargılamasının tüm tarafları kuyumcu terazisinden daha hassas olmak zorundadır. En ufak bir şüphe varsa sanık yararlanmalıdır. “Bir masumun cezalandırılmasındansa, bir suçlunun cezasız kalması tercih edilir.” (Cesare Beccaria)

Ceza kovuşturmasında ihtimal yargılaması yapmak da olasılığa dayalı hüküm vermek de fahiş hatadır. Bu fahiş hâkim yapamayacağı gibi yargılamaya etki eden savcı, avukat, bilirkişi, uzman fark etmez hiçbir taraf yapamaz, yapmamalıdır. Bu konuda Dr. Suat Çalışkan’ın “Masumiyet karinesinin olasılık mahkumiyetlerine etkisi” isimli makalesini ilgilenen herkes okumalıdır (https://www.hukukihaber.net/masumiyet-karinesinin-olasilik-mahkmiyetlerine-etkisi-makale,5984.html).

Bir diğer hayat dersi de ODTÜ’de mühendislik okuduğum 90’lı yıllarda bilgisayar laboratuvarlarında yazılan “GiGo” kısaltması sayesinde olmuştur. “Garbage in Garbage out” (çöp girerse çöp çıkar) sözünün kısaltması olan bu terim, yazılımlarla/programlarla hesap yaptığınızda programa çöp girerse çöp çıkar demektir. Meslek hayatımda yazılımdan çıkan geri planında yüzlerce kabule dayalı sonuçları üstelik de girdilerinde çokça hata varken değişmez gerçek zanneden çok meslektaşım oldu maalesef. Bazıları buna mühendisin kendine illüzyonu dediler. Hukukçu olarak da kendi kendilerine yaptıkları illüzyonla yazdıkları olasılığa dayalı raporları kesin gibi sunan uzmanlara inanıp fahiş hatalar içeren kararları sıklıkla gördüm. Mühendislikte ya da mühendislikte yapılan bir hata ceza yargılamasında fahiş bir hataya ve masumiyet karinesinin ihlaline dönüştü çoğu zaman.

ByLock, ankesör gibi teknik konularda tüm vaktimi harcadığım için kopya iddialarıyla ilgili dosyalara zaman ayıramamıştım. Baktığım bazı dosyalarda zaten az olan saçlarımı biraz daha azalttım yolarak. Neden mi? Anlatayım.

İnsanların haklarına girilmesi anlamına gelen ve fazlasıyla mide bulandıran kopya iddiaları gerçekse, faillerinin kanunda belirtilen yaptırımlarla cezalandırılmalarını hepimiz istiyoruz. Fakat, bu yargılamalarda delil olarak kullanılan bilirkişi raporlarının, bilimsel gerçekliğe uygun ve mahkemeleri yanıltmayacak mahiyette olması gerekir ki gerçek suçlular ile masum olan kişiler ayırt edilebilsin.

Konuya öncü olsun diye ihtimal hesaplarında en çok yapılan hatalardan birini basit bir örnekle anlatayım. Bir demir parayı havaya attığınızda yazı ya da tura gelme ihtimali %50’dir, ya da ½’dir. Yazı suçsuzluk olsun, tura suçluluk. İki kez üst üste tura gelme ihtimali iki 2 tane ½’nin toplamı yani 1 (bir) olmaz. İki kez üst üste tura gelme ihtimali iki tane yarımın çarpımı, yani çeyrek (1/4) olur. Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi ceza yargılamasında %100’den küçük olan her ihtimalin değeri sıfırdır ve üst üste eklenip toplanmazlar.

Bir zar atarsanız 6 gelme ihtimali 1/6’dır. 2 kez üst üste zardaki aynı rakamın gelme ihtimali 2 defa 1/6’nın çarpımıdır. Eğer 100 defa zarda aynı rakamın gelme ihtimalini hesaplamak isterseniz 100 tane 1/6’yı çarparsınız. Buraya kadar her şey normal.

Sizlere bir soru sorayım ve biraz sonra cevabını birlikte verelim. Bir sınava giren öğrenciler var. 5 şıklı sorular olsun. 2 öğrencinin de aynı soruda aynı şıkkı işaretleme ihtimali 2 tane 1/5’in çarpımı mıdır? Ya da 100 öğrencinin de aynı şıkkı işaretleme ihtimali 100 tane 1/5’in çarpımı mıdır? Eğer soruya evet cevabı verirseniz en azından bir dönem matematik dersinden kalmayı garantilemiş olmanız gerekir. Olasılık hesabının ilk şartı rastsal (rastlantıya dayalı) olmasıdır. Öğrencileri sıfır bilgili, hiç eğitim almamış ve sorulara zar atarak cevap veriyor kabul etmiyorsanız bu ihtimal hesabı en baştan yanlıştır. Örneğin 2020 yılı LGS sınavında tüm soruları doğru cevaplayarak tam puan alan 181 öğrenciye kopya çekti derseniz çok çok büyük bir haksızlık yapmış olursunuz. Eğer girdiğiniz sınavlarda zar atarak cevap vermemiş iseniz ya da sınavları kopya ile geçmemişseniz böyle bir ihtimal hesabı yapmazsınız.

Diyeceksiniz ki, kopya iddialarında ihtimal hesapları böyle mi yapılmış ki siz bunu eleştiriyorsunuz. Basite indirgeyip anlaşılır olsun diye böyle anlattım. Yapılan da bundan çok farklı değil maalesef çünkü analizler genelde optik cevap formlarının kıyaslanmasından ibaret. Devam edelim.

Kopya çekenleri belirlemek için istatistiksel analiz yapılabilir mi? Hayır, yapılamaz. Binlerin, yüzbinlerin girdiği bir sınavda kopya çekip çekmediği incelenecek kişi sayısını azaltmak için istatistiksel analiz yapılabilir. Sadece istatistikle kovuşturmaya dahi başlanamaz. Yanında başkaca delillerle desteklerseniz kovuşturmaya başlarsınız. İstatistiksel olarak %1’lik bir masumiyet ihtimali bile hukuksal anlamda masumiyet ihtimalidir. Sanığa ceza veremezsiniz.

Masumiyet karinesinin zedelenmemesi adına istatistiksel analize dayalı bir inceleme veya bilirkişi raporu, bu raporları yazanların akademik unvanları ne olursa olsun tek başına suç delili olarak kabul edilemez.

2010 KPSS, 2012 Adalet Bakanlığı Avukatlar İçin Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Yazılı Yarışma Sınavı ve 2009-2014 yılları arası Askeri Hakimler Alım Sınavları hakkında yazılan bilirkişi raporlarını hem mühendis hem de hukukçu olarak işim gereği incelediğimde, bu raporların bilimsel anlamda büyük hatalar içerdiğini gözlemledim. Ülkemizin önemli üniversitelerinin akademik kadrolarında bulunan ve söz konusu raporlara imza atan akademisyenlerimizi görünce hem akademi adına hem de ülkemiz adına çok üzüldüm.

Hem askeri hem sivil hakimlik sınavlarında kopya analizi için COPYDETECT isimli bir program kullanılmış. Programın lisans hakları halen Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamakta olan Doç. Dr. Cengiz Zopluoğlu’na ait. Zopluoğlu, Avukatlıktan Hakimliğe geçiş sınavları ile ilgili olarak, davanın görüldüğü mahkemeye, 27 Kasım 2015 tarihli bir uzman mütalaası yazısı yollamış. Söz konusu yazıda, lisans hakları kendisine ait olan COPYDETECT programının mahkemelerde kopya analizi için kullanılamayacağı, bunun sadece istatistiksel bir çalışma programı olduğu, buradaki sonuçların kesinlik taşımadığı, mahkemelere sunulacak uzman raporlarında kullanılamayacağı ve bütün bu bilgilerin lisans hakları sözleşmesinde bulunduğunu ifade etmiş. Program açık kaynak ve lisansında bu ifadeler yazılı (https://cran.r-project.org/web/packages/CopyDetect/LICENSE). Buna rağmen program kullanılmış.

Zopluoğlu, mahkemeye sunduğu raporda, kopya çekmemiş iki kişinin kopya çekmiş gibi görünebileceği (Tip-1 hata), kopya çekmiş iki kişinin de kopya çekmemiş gibi görünebileceği (Tip-2 hata) ihtimallerinden bahsetmiş. Bu ihtimallerin de düşük ihtimaller olmadığını da raporunda ifade etmiş. Raporda “Kanaatimce böyle yüksek bir Tip 1 hata ihtimali olan bir analizin sonucunda Omega indeksinin ya da herhangi başka bir istatistiksel yöntemin sonucuna bağlı olarak A kişisi hakkında kopya çektiğine dair hüküm vermek istatistiksel ve bilimsel bir dayanaktan yoksundur.” diyerek, istatistiksel yöntemlerle kopya çekme iddiasının bilimsel olmadığına işaret etmiş.

En önemlisi Zopluoğlu, toplu karşılaştırmalarda COPYDETECT programı ile yapılan analizlerde hata ihtimalinin, karşılaştırma yapılan kişi sayısı arttıkça arttığına dikkat çekmiş ve “Yani A kişisi herhangi biri ile kopya çekmemiş olsa bile bu analiz sonucunda elde edilen Omega indeksi sonucu şans eseri birisi ile kopya çekmiş gibi bir sonuç bulunma oranı yüzde 99,9’dur.” diyerek aslında sınava giren hemen herkesin kopya çekmiş gibi görüneceğinin özellikle altını çizmiş.

Zopluoğlu, 2015 yılındaki Avukatlıktan Hakim/Savcılığa geçiş sınavlarında bilirkişi raporuna karşı sunduğu uzman mütalaasına ek olarak, 22.04.2016 tarihinde de avukatı aracılığıyla HSK 3.Daire Başkanlığına ithafen bir ihtarname göndererek “geliştirmiş olduğu R paketi CopyDetect programını akademik araştırmalarda kullanılmak üzere geliştirdiğini, ancak programının Türkiye’de bilirkişi raporlarında hukuki sonuçlar doğuracak şekilde, konuyla ilgili akademisyenler tarafından yanlış ve eksik bir şekilde kullanıldığını öğrendiğini, …. programının kullanım amacı olan “akademik çalışmalar” dışında kullanımına izin vermediğini” ifade etmiş.

Bakın bunların tamamı 15 Temmuz hain darbe girişimi öncesi olmuş. Ama 15 Temmuz sonrası da program kopya iddialarında bilirkişilerce kullanılmaya devam edilmiş. Örneğin 2014 askeri hakimlik sınavına yaklaşık 450 civarı kişi girmiş. Bu sınavda bir kişinin kopya çekmediği halde kopya çekmiş gibi görünme ihtimali 1-(1-α)= 0.989, yani %98,9 çıkıyor. Sonuç olarak bu sınavda 100 üzerinden 0,75 puan alan biri (doğru okuyorsunuz, 1 puan bile alamayan biri) 23 kişiyle kopya örüntüsü olduğu şeklinde raporlanmış. Geçme sınırının 60 puan olduğu sınavda, 52 puan altında sonuç alanların 55’i şüpheli olarak gösterilmiş. 450 kişinin girdiği sınavda sadece 3 kişide kopya örüntüsü çıkmamış. Sınava girmiş olmak dahi yeterli sayılmış neredeyse kopya çekmiş olmak için. “Bu durum, 2014 yılında adayların test puanlarına dışarıdan bir müdahalenin (test sorularını önceden görmek gibi) çok daha fazla adaya uygulandığını göstermektedir” diyerek söz konusu raporda kesinlik içeren yanıltıcı kanaatler ortaya koymuş. Soruların zorluk seviyelerinin belirlenmesindeki alan uzmanlarının yaptığı gerekçesi belirsiz analizler, bu analizlerin sonraki analizlere yanlış aktarılması vb. gibi garabetlerde mevcut ama bunlar detay olacak, girmeyeyim. Neyse ki ağır ceza mahkemesi bu raporlara bakarak hüküm vermedi, cezalar başkaca iddialardan kaynaklandı.

Gelelim 2010 yılı KPSS sınavlarına. COPYDETECT kullanılmamış ama bazı kabuller ve analizler yapılmış. Söz konusu analizlerde özetle;

a.            Adayların 2010 KPSS sınavı Eğitim Bilimlerinden 100 puan ve üzerinde alan 3227 kişi arasında bulunmasını, (tamamına soruşturma açılmamış, kriteri bilinmeyen bir seçme yapılmış)

b.            İptal edilen 2010 KPSS eğitim bilimleri sınavı yerine tekrar edilen 2010-2 KPSS sınavından 12 puan ya da daha düşük puan alınmasını, (neden 12 puan olduğu açıklanmamış)

c.            Savcılık tarafından ele geçirilen (çalınan) soru kitapçığında yanlış işaretlenmiş olan Genel Kültür 9, 11 ve 44 ile Genel Yetenek 39 ve 53’üncü sorularından en azından birini çalınan kitapçıktaki ile aynı olacak şekilde yanlış işaretlemiş olmasını (neden 5’inin de yanlış işaretlenmesinin aranmadığı ya da herhangi bir sorunun herhangi bir öğrenci tarafından yanlış çözüm nedeniyle bu şekilde işaretlenmesi ihtimali irdelenmemiş) kopya çekildiğini gösteren delil olarak sunmuşlar.

Benzer bir konuda (2012 avukatlıktan hakimliğe geçiş sınavında) Zopluoğlu; “bilirkişiler tarafından hazırlanan raporda literatürde hiç rastlamadığım bir yöntemle analiz yapılmaktadır. Literatürde hiç kullanılmamasının yanında, kullanılan yöntem aşağıdaki sebeplerden dolayı teknik olarak da eksiklikler içermektedir.” demiş ve  “sınava girenlerin giriş özelliklerinin” değişmediği varsayımı çok kuvvetli bir varsayımdır, eğer yapılan iki sınav arasında bulunan süre çok kısa olsaydı (örneğin iki hafta veya bir ay gibi), bu varsayım makul görülebilirdi. Ancak, iki sınav arasındaki surenin çok uzun olduğu açıkça görülmektedir…. İki sınav arasında bu kadar uzun bir surenin olduğu dikkate alınırsa, “sınava girenlerin giriş özelliklerinin” aynı olduğu varsayımı gerçekçi bir varsayım değildir.şeklinde yorumda bulunmuş. Bilindiği gibi 2010 KPSS’nin iptal edilen sınavı ile telafi sınavı arasında 3 aydan fazla (10.07.2010-31.10.2010, yaklaşık 4 ay) bir süre geçmişti. 2010 KPSS sınavından ceza alan çok sayıda sanık oldu.

Sonra ne olmuş derseniz, Zopluoğlu hakkında da FETÖ/PDY soruşturması açılmış. Gülelim mi, ağlayalım mı? Ben kopya incelemeleri konusunda Zopluoğlu ile aynı fikirdeyim.

2010 KPSS sınavında ve diğer tüm sınavlarda kopya çekenler somut delillerle ortaya çıkarılmalı ve kanuna uygun cezalandırılmalı ama istatistik kesin tespitmiş gibi kullanılamaz. İstatistik programlarının çıktıları kesin bilgilermiş, kopyayı ispat ediyormuş gibi de anlaşılamaz, kullanılamaz. Yani ihtimal üzerine yargılama yapılıp ceza verilemez. İhtimal yargılaması ve ihtimale dayalı cezalandırma fahiş hatadır. Hukuk fakültesinde olsak sınıfta kalınır.