Bir gün Hz. İsa, arkasından bir aslan kovalıyormuş gibi bütün gücüyle koşar. Adamın biri de peşinde koşarak neden böyle kaçtığını sorar. Hz. İsa acelesinden, adamın sorusuna cevap veremez.

Adam bir müddet daha arkasından koştuktan sonra;– ‘’Allah için biraz dur arkanda ne bir düşman ne de bir vahşi hayvan var, neden böyle kaçıyorsun?”

Diye sorar.

Hz. İsa, :

- “Bir ahmaktan kaçıyorum, benim yolumu kesme de kendimi kurtarayım.”

Der.

Adam:

-‘’Körlerin gözlerini, sağırların kulaklarını açan sen değil misin?”

Hz. İsa:

-‘’Evet’’ diye cevap verir.

Adam:

-‘’Ölüye İsmi Azam okuyup dirilten sen değil misin? Hz. İsa:

-‘’Evet’’ der. Adam:

-‘’Topraktan kuşlar yapıp onları canlandıranlar sen değil misin?’’ diye sorar.

Hz. İsa:

-‘’Evet benim’’ der.Adam bütün merakıyla:

-‘’Peki, öyleyse neden böyle kaçıyorsun?Diye sorar..

Hz. İsa:

-İsmi Azam'ı köre okudum göz­leri açıldı, sağıra okudum duydu, ölüye okudum dirildi. Fakat ah­mağın gönlüne yüzlerce kere okudum fayda vermedi. Ahmaklıktan vazgeçmedi. Onun için kaçıyorum.’’Adam daha da meraklanarak:

-“ Peki ahmağa tesir etmemesinin hikmetini nedir?”Diye sorar.

Hz. İsa:

-‘’Ahmaklık Allah’ın bir kahrıdır. Hastalık, körlük, sağırlık bir beladır, kahır değildir.Hastalığa, belaya uğramış kimseye acınır. Ahmak olan kimse ise taşlar kadar hissiz, kumlar kadar verimsizdir. Ahmaklık ahmağa da, onunla konuşana da zarar verir. Ahmaklığa çare bulmanın imkanı yoktur..!”Diye açıklar.

(Mesnevi) de geçen bu hikayeden de anlaşılacağı gibi biz ne çektiysek ahmaklardan çektik!

*** *** ***

Akp nin oy kaybı ve iki önemli büyük şehirde yaşadığı hezimette, akp ye canı pahasına bağlılığını her fırsatta dile getiren, dayanaksız komploları, olacakları hiç düşünmeden sosyal medya aracılıyla binler-milyonlar ile paylaşan insanların büyük rolü var.

Sosyal medya fenomenliğiyle yola çıkıp, kitlelere ulaşmış insanları etkisi altına almış bir çok isim var.

Bu isimlerin hepsini tek tek saymak yerine "Fatih Tezcan" tıynetine sahip insanlar desek, herkes anlayacaktır ne tür insanlardan bahsedildiğini!

*** *** ***

Akp bünyesinde olan parazitlik mesleği icra eden şahıslar olduğu gibi, CHP misyonunu sırtlamış sırtlanlar da var elbette!

Mine Kırıkkanat'ı da CHP li olup chp ye en çok zarar verenler listenin başına yazmak gerek!

Bu tür toplumuna zarar verir. Kin, nefret tohumlarını toplum üzerine saçar, daha küçük parazitler de bu tohumları sular, sonuçta görkemli öfke sarmaşıkları bütün ülkeyi sarar!

İstanbul için mücadele veren adaylar içinde en akılcı politikayı güden İmamoğlu oldu.

İmamoğlu kendinden emin, "evinizin oğlu" imajını güzel çizdi.

İtiraf ediyorum ilk başlarda İmamoğlu'nun çizdiği - aile babası - ailesinin değerli oğlusu- paylaşımları bana çok basit ve önemsiz hatta saçmalık gelmişti. Çünkü İstanbul'u yönetmeye niyet eden biri projeleri ile gündemde olmalı, insanlar oy verirken İstanbul için en iyi kararları verecek başkanı seçmeliydi.

CHP belediyeciliği (geçmiş yıllara bakıldığında) güven telkin etmiyor. Ekrem İmamoğlu'nun başkanlığı netleşmeden, Binali Yıldırım'ın yaptığı gibi kendisini başkan ilan etmesi de hiç hoş olmadı.

Söylemlerinden sürekli her insan değerlidir ve hizmet ederken parti ayırımı yapmayacağım diyen Ekrem bey, umarım chpnin doğru politikaları ve sadece kendisinin yüksek vizyonuyla değil, akp ye tepki oylarıyla yarışı önde sürdürdüğünü biliyordur!

Şimdi biz bardağın sürekli boş tarafını görenler gibi her olayın en olumsuz yanını görüyor değiliz!

Yukarıdaki hikayede bahsi geçen ahmaklardan olmamak için olaylara başka açılardan bakmaya mecburuz!

Chp'li vatandaşlar sokakta daha rahat öpüşebilmek, hiç rahatsız olmadan (kim onları rahatsız ettiyse bunca yıldır!) su gibi alkol tüketebilmek, Cumhuriyet bayramını dini bayramlardan daha büyük coşkuyla kutlayabilmek için, büyük şehirleri ve hatta ülkemizi chp nin yönetmesini istiyorlarsa eğer şunu bilmeliler ki;kendilerinin (kafa olarak) Fatih Tezcan'dan hiç bir farkı yok!

Bir günde bir hikaye yeter. Yetmezseydi yılanın kuyruk acısı hikayesini de buraya kondururdum!

Peki bu böyle gidecek mi?

Gitmemeli!

Hiç kimse birbirini sevmek zorunda değil fakat birbirimize saygı duymazsak, daha kötüsü birbirimizi yok sayarsak bu ülkede yaşanmaz!

Önümüzdeki süreçte provakatörler bol bol sahne alacaktır!

Ben İmamoğlu'nun yerinde olsam, (seçim sonucu ne olursa olsun) Erdoğan'ın düştüğü hatalara düşmem! Ki eğer gerçekten samimi biriyse düşmeyecektir! Çevresinde onu çok dolduranlar olacaktır, ben olsam hiç prim vermem ve seçim öncesi kullandığı uzlaştırıcı dili,( ben olsam) asla bırakmam!

Son olarak; artık şu yerel seçim ve hiç bitmeyecek oy sayıları bitse de ülke gerçek gündemlerine dönse!

Hükümetin yerel yönetimler meselesine bu kadar takılı kalması akla bazı sorular getiriyor! Herkesin bildiği ve sorulardan en önemlisi;

Belediyelerde yıllardır dönen dolaplar mı vardı da kaybedilince bir türlü kabullenilmedi?

Hadi kalın sağlıcakla...

Gudubet Haksever