“Eşi pazara gidelim dedi, param yok diyemedi canına kıydı. “

“Genç öğretmen 10 yaşındaki oğlunu 12 yerinden bıçakladı sonra intihar etti.”

“Bir ev bir araba için ömrümü harcamak istemiyorum diyen 18 yaşındaki genç canına kıydı.”

“Bunalıma giren 25 yaşındaki genç bileklerini keserek yaşamına son verdi. “

“Genç hemşire 5. Katta atlayarak canına kıydı.”

“26 yaşındaki genç camide kendisini atarak intihar etti.”

“27 yaşındaki genç doktor çalıştığı hastaneden aşağı atlayarak yaşamına son verdi.”

“Geçim sıkıntısı çeken aile çocuklarını emanet ederek birlikte canlarına kıydılar.”

“Aynı aileden 4 kişi siyanür ile kendilerini zehirleyerek intihar etti. “

“Genç doktor serum düzeneği ile kamp yaptığı yerde ölüm uykusuna daldı.”

Haber sitelerinde ve sosyal medyada bu haberlere muhakkak rastlamış ve benzerlerine de şahit olmuşsunuzdur. İntihar denilen insanın kendi isteği ile yaşamına son vermesi toplumca çok kabul görmeyen ve infiale sebep olan bir olaydır. Ölüm haktır elbette ancak insanın kendi yaşama hakkını kendisinin elinden alması anlaşılması zor bir durumdur. Üstelik bu haberlere konu olan vakaların bir kısmı ardında intihar mesajları bırakarak hayata veda etmişlerdir. Yani bilerek tasarlayarak belki de uzunca bir süre üzerinde düşünerek bu eylemi gerçekleştirmeye karar veriyorlar. Netice ise 3. Sayfa haberlerine konu olan birkaç satır ve ardından derin bir sessizlik.

İntihar olayı bu denli hafife alınacak bir olgu değildir aslında. Çünkü insanın canı en değerlisi kıymetlisidir. Bilerek isteyerek bu cana zarar vermek için çok ciddi bir durum ile karşı karşıya kalınması gereklidir. Vakalar incelendiğine belki fevri davranış ile vuku bulmuş olaylar olduğu gibi çoğunluğun intihar için beklediği görülmektedir. Yani intihar eden kişilerin sosyal hayatta yaşadığı sorunların üst üste gelmesi ile bu eyleme giriştikleri görülüyor.

TÜİK’in intihar verileri de durumun vahametini gözler önüne sermekte. Son 5 yıl içinde çoğunluğunu evli erkek bireylerin oluşturduğu 16 355 kişinin intihar ettiği görülmektedir. Bu da geçim sıkıntısı ve ekonomik problemler ile intiharı doğrular niteliktedir. Çünkü evin geçimini sağlayan çoğunlukla erkektir ve bunu sağlayamadığında ise intihar yolunu tercih etmektedir. Nitekim yukarıda kısa bir cümle ile özetlediğimiz “eşinin pazara gitme isteğini gerçekleştiremediği için canına kıyan ve cebinden sadece birkaç lira çıkan kişi” bir baba ve evin reisi konumundaydı. Bu ve niceleri intihar eylemlerinin en çok ekonomik sorunlardan meydana geldiğini doğrular niteliktedir.

Bir diğer önemli husus ise intihar vakaları incelendiğinde genç bireylerin çokluğunun göze çarpmasıdır. En çok intihar 15-24 yaş aralığında gerçekleşmiştir. Hayatının baharında ölümü düşünmelerinin sebebi ne olabilir ki? Henüz 15, 18, 25 yaşında olan bir kişi neden kurtuluş yolu olarak ölümü görür? Üstelik intihar eden kişiler arasında bin bir türlü zorluk ile meslek edinmiş doktor, hemşire, öğretmen, öğretim görevlisi, mühendis vs. vs. olmuş kişilerin bulunması da üzerinde durulması gereken bir diğer önemli husustur. Senelerini üniversite giriş sınavlarını kazanabilmek ve sonrasında mezun olabilmek için geçirip tam da rahata ereceği zamanda bu son oldukça hazin gerçekten. Aslında bu gençlerin büyük bir kısmı hayattan beklediğini alamamış, karmaşaya-keşmekeşe katlanamayan, geleceğe dair umudu olmayan gençlerdir. Gencimiz mezun olunca tüm iş kapıların kendisine bir bir kapandığını görünce yaşadığı hayal kırıklığını daha da perçinlenmektedir. Büyük uğraşlar sonucu iş sahibi olup uzun saatler çalışarak, hayatına anlam katacak her şeyden soyutlanmak sonucu da gençler buhrana sürükleniyor. Ve istenmeyen bir son olarak haber sayfalarına konu oluyorlar.

İntihar psikolojik olarak değil sosyolojik manada incelenmesi gereken toplumsal olarak önünün kesilmesi gereken bir olgudur. Ünlü sosyolog Emile Durkheim’ın ünlü “İntihar Teorisinde” intiharın tümüyle sosyolojik bir sorun olduğunu ifade etmesi de oldukça önemlidir. Bu konuda yaptığı araştırmalarda savaş ve ekonomik kriz dönemlerinde intihar vakalarının artışını tezinin kanıtı olarak göstermektedir. İnsanlar ekonomik olarak sıkıntı çekiyorlarsa mutsuz olacaklar ve bu nedenle intihar etme oranları daha da artacaktır. Yine sorunun çözümünün toplumsal olarak önlenebileceği, bu konuda gerekli çalışmaların yapılması fikrine sahiptir.

Sorunları her ne olursa olsun intihar vakalarının detaylı incelenmesi önüne geçilebilmesi adına ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Bu ciddi sorunun çözümü adına devlet erkânı ve yetkili kişilerce çözüm önerileri hazırlanarak meclis gündemine taşınması elzem bir durumdur.

Bireysel manada ise aile olarak bağlarımızı daha sıkı tutmamız gerekmektedir. Sosyal mecralarda vakit geçiren adeta oraları kendisine mesken edinen gencimize, eşimize, yakınımıza hal hatır sorarak varlığımızı hissettirerek destek olabilir. Sosyal toplumsal ilişkilerimizi gözden geçirmenin, sevdiklerimiz ile aramızdaki duvarları yıkmanın bizi toplum olarak iyileştireceği kanaatindeyim.

Selametle…