HUAWEİ UYGUR TÜRKÜNÜ GÖZETLİYOR!

“Huawei, Çin'de sokakta yürüyen Uygurların tespitini sağlayan teknolojinin patenti için başvuru yaptı.” Başlığı okuyunca insanın zihninde pekiyi şeyler canlanmıyor doğrusu. Dünyada kabul görmüş, küresel pazarda kendisine saygın bir yer edinmiş bir teknoloji firmasının böyle bir haber ile gündeme gelmesi garip bir durum gibi gelebilir. Çünkü teknoloji hayatımızın her yerini sarmalamış durumda. Tabi ki bu durumdan en büyük payı bu dev teknoloji firmaları almaktalar. 

Huawei firmasının ülkemizde tanınması ve aktif kullanılmaya başlanması son birkaç yıla tekabül etmekle birlikte kuruluş tarihi 1987 yılına dayanmaktadır. Şirket, Çinli eski bir subay olan “Ren Zengfei” tarafından geliştirilen ve Çin’in dünyada bu denli büyük bir yer edinmesine katkıda bulunan bir oluşum olarak karşımızda durmakta. Asıl kuruluş amacı telekomünikasyon ağ şebekesi oluşturarak bunun satış planlamasını yaparak diğer ülkelere ihracatını sağlamak ve dünyada gelecek teknolojiye yön vermek olan firma bu hedefine de ulaşmış durumda. Şimdilerde dünyada hizmet veren mevcut “50 telekomünikasyon operatörünün 45 tanesine” sahip olması da bunun en bariz göstergesi. Huawei, 21 ülkede Ar-Ge merkezleri oluşturarak hem dünya pazarında yer edinmeyi başarmış hem de ülkedeki beyin gücünden istifade etmiştir. Mevcut Ar-Ge merkezlerinden en büyük 2.si Olarak ifade edilen merkez ise ülkemizde bulunmaktadır. Ülkemizdeki kullanım oranları ise şaşırtıcı boyutta. Güney Kore menşeili Samsung firması ardından en çok kullanılan teknoloji markasının Huawei olduğu görülüyor. 

Şimdi bu kısa bilgilendirmeden sonra asıl konumuza giriş yapalım. Çin’in ülkenin kuzeybatısında Sincan Özerk Bölgesinde yaşayan Uygur Türklerine yaşattığı zulümden herkes haberdar durumda. Aileleri çocuklarından ayırması, yalnızca dini vecibelerini yerine getirmek isteyenlerin tutuklanıp kendisinden bir daha haber alınamaması, kendi ana dilleri ile eğitimden mahrum kalmaları vs. vs... Bunları sürekli okuyoruz ve geçiyoruz. Şimdilerde Çin, teknoloji çağının gerekliliğini kullanarak Uygur Türklerini daha çok kıskaca almaya çalışıyor. Bunu da kendi menşei ile hizmet veren şirketler eli ile gerçekleştiriyor. 

BBC’nin yayınladığı haberi okuduğumda zihnimde bilim kurgu filminden bir sahne canlandı. Bir Uygur Türkü sokakta yürüyor ve telekomünikasyon ağı ile her yeri kuşatan dev bir teknoloji firması sayesinde o kişinin etnik kökeni tespit ediliyor. Yani kaldırımda yürürken sizi izleyen bir göz var. Her hareketini kontrol eden en küçük bir yanlışınızda! Sizi kelepçe ile tutuklama kamplarına gönderecek adeta askeri bir tim sizleri bekliyor. Bu teknoloji ile sokakta yürüyen yayaların görüntü ve video kayıtları alınarak yapay zekâ ile ırk ayrımı yapılmaya çalışılıyor. Yani her ırkın belli fizyolojik kodları olduğundan bu ayrımlar ile Uygur Türkünün tespiti amaçlanıyor. Ayrıca sakal, başörtüsü, takke gibi ayırıcı unsurlar da bu yapay zekâ destekli programa yüklenerek Uygur Türkünün ayırıcı vasıfları belirleniyor. Yüz tarama ve tanıma uygulaması neticesi adeta bir fişleme propagandası yapılıyor. 

Huawei bu teknolojinin patenti için ilk olarak 2018 yılında başvuruda bulunmuş. Ancak patent başvuru metninde uygulayıcı tarafından sözleşmeye eklenen “Han, Uygur” ifadeleri Huawei firmasının “etnik ayrımcılığa karşı olduklarını” ifade etmesi ile çıkarılmış. Buraya kadar bir sorun yokmuş gibi görülse de haberin kaynağında belirtilen “IPVM (video gözetim araştırma grubu)” firmanın “Uygur uyarı sistemi” üzerinde çalıştığı gizli bir belgeyi açığa çıkardı. Hatta bu sızma sonrası İngiltere Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Tom Tugendhat Huawei firması ve Çin mallarının kullanılmasının Uygur Türkleri için meydana gelebilecek zararlarından bahsetti. Bu haber İngiltere de bile geniş bir yer buldu ancak Türkiye de henüz bununla ilgili bir değerlendirme yok. Ülkemizde son “Uygur Türkünün Çin’e iadesi” anlaşmalarının da mevcut olduğunu gördüğümüzde acaba susmanın bir bedeli mi var diye düşünmeden geçemiyor insan. 

“IPVM” bu etnik ayrımcılık uygulamasını sadece Huawei firmasının değil, aralarında “Alibaba, Baidu” gibi teknoloji şirketlerinin de bulunduğu birçok Çin firması tarafından kullanılmak üzere patent başvurusunun yapıldığını ifade ediyor. Yani Uygur Türkü her yönden sarılmış durumda. Çin de bir etnik kıyım mevcut. Ve bu tüm dünyanın gözleri önünde yaşanıyor. Bizler de sadece izlemekle yetiniyoruz.

Teknoloji ve sosyal ağlar hayatımızda bizden adeta duygularımızı da aldı. Sanki tüm bu durumlara bağışıklık kazandık. Bir olumsuz durum ile karşılaşınca başımızı çevirip gitmek daha kolay geliyor. Muhtemel bu haber de denk gelenler için aynı duyguları barındırmıştır. Aynı şeyi kendimiz yaşadığımızı farz edelim. Sokakta yürürken etnik kökenimiz itibarı ile izlendiğimiz bir teknolojinin olduğunu ve sürekli bir şekilde tacize maruz kaldığımızı var sayalım. Ve rejime aykırı en küçük bir hareketimizde en temel haklarımızın elimizden alındığını düşünelim. Çok rahatsız edici değil mi? İnsan hakları evrensel bildirisinde “yaşama, özgürlük, din ve vicdan hürriyetinin her bireye ayrı ayrı verildiği” ifade ediliyor. Peki, bu yaşananlar yani Uygur Türkü bu bildiriden neden mahrum bırakılıyor ki? Akletmek, düşünmek insana verilen en ayırıcı vasıflar.

Düşünmek ve idrak edebilmek temennisi ile…