Genelde pek çoğumuz evlat sahibi olmayı dilerken “Allah hayırlı evlat nasip etsin” diye dua ederiz. Ancak onun öncesinde hayırlı anne baba olmayı istemek ve dilemek gerek diye düşünüyorum. Minnacık yavrudan beklenti içinde olmadan önce kendimizi tüm bu sürece hazırlamalı ve gerekli sorumluluklara hazır olmalıyız.

O doğduğunda onu doyurmak ve onu güvende tutmak gibi temel sorumlulukları artık üstlenmek durumunda kalırız. Bu sorumlulukların hiç biri bebeği bağlamaz. O bunların hiç birini ilerde bize ödemek zorunda değildir.

Onu dünyaya getirmeyi biz istedik ve gerekli şartları da yerine getirecek olan yine biz olacağız. Hiçbir çocuk karnı tok ruhu aç ve ya karnı aç ruhu tok olmasın inşallah diyerek devam edeyim; Her çocuk sevgi içinde büyüyeceği bir ailede dünyaya gelmeyi hak ediyor.

Dolayısıyla öncelikle yuvamızda sevginin hakim olması gerekiyor. Öncelikle anne baba olarak kendimizi bu göreve hazırlamalıyız. Evladımızın sağlıklı, mutlu ve ahlaklı olabilmesi için gerekli tedbirleri alıp, onun yeteneklerine imkan el verdikçe olanak sağlamalıyız.

Sağlıklı bir cinsel kimliğe sahip olması için çok çok bilinçli olmalıyız. Aslında ondan ne bekliyorsan biz daha fazlası olmalıyız. Biz de, onda arzuladığımız özellikler mevcut değilse mucize beklemek mantıksız olur zaten. Nasıl bir evlat dilediğimizi iyi düşünüp özeleştiri yapmak da kolay olur zaten.

Yine de özellikle bazı annelerin çocukları büyüse bile onları yönetmekten vazgeçmediklerini görüyorum. Kanat takması gereken yaşta annesinin kanatlarına sığınan onca evlat var. Bazı aileler anne baba olmaktan ziyade komutan olmayı daha çok benimsemiş olsa gerek, çocuklarına emir yağdırmayı huy edinmiş.

Onları her konuda baskılayıp, söylediklerinin dışına çıkıldığı takdirde yokluğuyla tehdit ediyorlar. Bazıları ileri gidip sütünü haram etmekle tehdit ediyor. Süt haram olmaz. Ne yaparsak yapalım o süt doğan bebeğin temel hakkıdır. Anne sütünü lütfedip vermez bebeğine.

Zaten vermek zorundadır. Biz toplum olarak bu kavramları işimize geldiği gibi kullandığımız için birey olması gereken yaşta birey olamayan, aile kurduğu halde müdahaleler yüzünden gün yüzü göremeyen bir çok yetişkin var.

Büyüsün hayırlı insan olsun diye gözünün içine baktığımız evladımızı büyümeye çalıştığı halde engelleyip kucağımıza sarmaya çalışır gibi bir halimiz var. Kabul edemiyoruz gideceklerini... Kararlarına saygı da duymuyoruz üstelik.

Zaten onun için iyi olan bir şeyi biz ondan daha iyi biliriz değil mi(!) Elbette hayır :) bu baskılayıcı ve kişiliği yok sayan davranışlar yeni kurulacak ailenin temellerine hastalık gibi yerleşiyor.

Bu yüzden dünyanın pek çok yerinde yaşanmayan acayip kaynana gelin ya da kaynana damat sorunları ülkemizde yaşanıyor. Halbuki onun adına karar veren bir mekanizma olmak yerine, kararlarına saygı duyan, ne olursa olsun arkasında olacağımızı hissettiren aileler olmak evladımızın kişiliğine daha olumlu yansıyacaktır diye düşünüyorum. Temelde asla kabul edilemeyecek şeyleri elbette söylemeliyiz tabii.

Mesela hırsızlık, namussuzluk, bir masumun canına kıyma, magandalık gibi toplum huzurunu temelden sarsan durumlarda asla taviz verilmemeli ve yetiştirdiğimiz sürece bunların yanlış olduğu direkt ya da dolaylı şekilde onlara anlatabiliriz.

Onun dışında siyasi görüşünde, arkadaş seçiminde, eş seçiminde kararlarına saygı duymak zorundayız. Aksi durum evladımızın bizden uzaklaşmasına sebep olur. Çünkü o fıtratına uyarak yuva kurması gereken zamanda yuva kurmaya çalışacaktır.

Bunu engellemeye çalışıp sonra da “sana verdiğim emeklere yazıklar olsun” gibi çıkışlarda bulunmak onun onu hepten kaybetmemize sebep olur. Uzun sözün kısası, evladımızdan çok kendimizden beklenti içinde olmalıyız.

Doğru anne baba tutumlarını araştırmak zorunda ve ona göre davranmak zorundayız. Özellikle biz anneler bunu başarırsak toplum adına büyük bir iyileşme olacaktır Allah’ın izniyle.

Rahmetlik Neşet Ertaş’ın da dediği gibi “Kadınlar insandır, biz insanoğlu” Kadınlarımız anne olmak konusunda bilinçlenirse suç oranları dahi düşer ve daha yaşanabilir bir toplum oluruz.

Bunun için işinde uzman psikolog ve pedagoglara kulak vermeyi ihmal etmeyelim. Şükür ki televizyondan onlara ulaşmak ve fikir almak çok 

kolay. Pozitif bilimler bu konuda bize yardımcı olacaktır inşallah. Kıymetli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim. Saygılarımla, 

Tuba Demir