Türkiye’ nin yaşadığı en büyük talihsiz olaylardan biri, hiç şüphesiz perde gerisi yeterince aydınlatılmamış 15 Temmuz karanlık darbe girişimi suistimal edilerek sonrasında onbinlerce  insana yaşatılan hukuk dışı işlemlerdir.

Adeta, darbe başarılı olsaydı ne yapılacak idiyse AKP iktidarı tarafından OHAL bahane edilerek yapıldı.28 Şubat darbecileri tarafından bile tasfiye edilmek istenen, ancak “ Mahkeme kararı olmadan kamu görevlisinin ihracı doğru olmaz” diyerek Cumhurbaşkanı Necdet Sezer in geri çevirdiği tasfiye listeleri, on katı ile bu dönemde çok daha acımasız şekilde yapıldı.

513.000  vatandaşa, darbeci ve silahlı terör örgütü üyesi iddiasıyla göz altına alınarak evleri basıldı.

Emri altında devletin tüm birimleri olan Cumhurbaşkanı, Genel kurmay başkanı ve MİT müsteşarının bilemediği(!) bir olayı 16-17 yaşındaki harp okulu öğrencileri, yaşlı teyzeler ve 70 lik dedelerin bilmesi istendi.

Şüphesiz ki ifritten günlerin en büyük mağdurlarından biri, 13 yaşında anne ve babaların devlete teslim ettiği ve  küçücük yaşta bot giyen, “Tatbikat var” denilerek yataklarından kaldırılıp ateşin tam ortasına atılan askeri okul öğrencileridir.

Bulundukları yaz kampında  elektronik tüm aletlerden izole şekilde yaşayan bu öğrencilere, tam uyuyacakları esnada, “tatbikat eğitimi var,kampa gidiyoruz” denilerek otobüslere doldurulmuş ve halka tek bir kurşun sıkmadıkları, etrafta toplanan kalabalıkla birlikte istiklal marşı okudukları ve hiçbir olaya karışmadıkları halde bu öğrencilere, SKANDAL BİR ŞEKİLDE “darbeden haberleri VARDIR” denilerek, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası verildi.

Oysa hukukta, “ Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi geçerli olduğu halde, bu evrensel ilke ters işletilerek çok küçük bir şüphe, öğrenciler aleyhine değerlendirilip, Cumhurbaşkanı, Genel kurmay başkanı ve MİT müsteşarının bilemediği(!) bir olayı 16-17 yaşındaki harp okulu öğrencilerinin bilmesi istendi.

Bu fahiş hatayı üç hakim ve bir savcıdan oluşan ağır ceza mahkemesinin yapması bir facia.

Ancak daha büyük facia, bu hatayı, denetim makamı olan ve kıdemli hakimlerden oluşan İstinaf mahkemesinin de göremeyip (!) kararı onaması.

18 yaşındaki yüzlerce delikanlıya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası vermek bu yanlış kararı onamak “bu kadar mı kolay” diye insanın isyan edesi geliyor.Neyse Allah tan ki Yargıtay var. Fakat Yargıtay’ ın illegal bylock ve ankesör davalarındaki ısrarı, barışçıl dini bir sohbet veya Allah rızası için bir bağışı bile terör suçu sayan,benzer fahiş hataların olduğu dosyaları onaması endişe duymamıza neden olmaktadır. Ya bunlar da önyargılı bir yaklaşımla onanıp geçilirse!

MAHKUMİYET KARARLARI NEDEN YANLIŞ?

Kamuoyunda bilindiği şekliyle, Balyoz davasında, AYM nin ihlal kararı sonrası İstanbul Anadolu 4. ağır ceza mahkemesi tarafından, ”Bir darbe davasında  236 kişilik sanık olmaz. 236 kişi bir darbenin yapılacağını biliyorsa bu iş artık alenileşmiştir.Fiilen darbe imkansız hale gelmiştir” Diyerek tüm sanıklara beraat kararı vermiş ve bu karar Yargıtay tarafından onanmıştır.

Hatta, inkar edilmeyen balyoz darbe davasının seminer toplantısındaki sanıklara ait ses kayıtlarında; 

“ Tanklarımın menzili Ankara’ ya kadar ulaşır,Derhal hükümete bir ültimatom verip bu işin sonu b…ktur” Deme zamanı gelmiştir.” Şeklindeki konuşmaya “Maksadını aşan konuşma “ denilerek beraat kararı verilmiştir.

Çoğunluğunun general ve albay olduğu Balyoz darbe davasındaki sanıklara yukarıdaki yorumu yaparak beraat veren İstanbul ağır ceza mahkemesi, konu, 17 yaşındaki harp okulu öğrencileri olunca “Mutlaka darbe saikiyle hareket etmişlerdir, otobüse binme amacının darbe girişimi olduğunu bilmeleri gerekirdi” denilerek ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası verilmiş ve karar bir üst mercide onanmıştır.( İstanbul Bölge Adliye ceza mahkemesi 27.Ceza Dairesi 11.11.2019 tarih ve 2019-1037 Esas, 2019-413 Karar )

ASKERİ DİSİPLİN SİSTEMİ VE TÜRK CEZA KANUNU GÖZ ARDI EDİLDİ

Askerlik yapan herkes bilir ki, komutanın verdiği emri ast sorgulayamaz ve denetleyemez.Konusu açıksa suç teşkil ettiği bilinmiyorsa,emir yerine getirilir. Hatta, şevk ile komutanın yüzüne bakmamak bile disiplin suçtur.Bkz. aşağıda Md.14

211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu md.13 te   “Askerliğin temeli disiplindir.” Denilmiş.

Aynı kanun Md 14 te de “ASTIN VAZİFELERİ: “Ast; amir ve üstüne umumi adap ve askeri usullere uygun tam bir hürmet görtermeye, amirlerine mutlak surette itaate ve kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaate mecburdur.

Ast muayyen olan vazifeleri, aldığı emri vaktinde yapar ve değiştiremez, haddini aşamaz. İcradan doğacak mesuliyetler emri verene aittir.

İtaat hissini tehdit eden her türlü tezahürler, sözler, yazılar ve fiil ve hareketler cezai müeyyidelerle men olunur. “

md.19 da “Astlar, üniformalı veya üniformasız asker amirleri ile sivil amirlerinin verdiği emirleri yerine getirmek zorundadır.

Madde 20 – Emirler ast tarafından değiştirilemez”

ASKERİ ÖĞRENCİLER Başlıklı  md. 113 – a)  Astsubay meslek yüksek okulları, fakülte ve yüksek okullar ile harp okullarında okuyan askerî öğrenciler ile astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine tâbi tutulan adaylar, 1632 sayılı Askerî Ceza Kanunu ve 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun uygulaması bakımından askerlik yükümlülüğü altına girmiş sayılır ve diğer askerlere uygulanan hükümler bunlara da aynen uygulanır.

SUCUN MANEVİ UNSURU GÖZ ARDI EDİLDİ

TCK md.21 de “ Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir”

Her hukuk fakültesi öğrencisinin mutlaka bilmesi gereken bu temel hukuk kuralına uyulmadı.

CEZA SORUMLULUĞUNU KALDIRAN VEYA AZALTAN NEDENLER GÖZ ARDI EDİLDİ

Türk Ceza Kanununun 2.bölümünde “Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler” arasında

Kanunun hükmü ve amirin emri md.24 te düzenlenmiş, Md.24 e göre “Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez. Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.

(3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.

(4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.” 

İlgili maddenin gerekçesinde de “Yerine getirme zorunluluğu, esasen hukuka aykırı olan emri hukuka uygun hâle getirmez. Ancak, hiyerarşik yapı dolayısıyla, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Bu durumda sorumluluk, emri verene aittir” Denilmiştir.

SON FIKRA, ÖZELLİKLE ASKERLERİN, ER VE HARP OKULU ÖĞRENCİLERİ İLE ALBAY ALTI PERSONELİN, komutanları tarafından verilen ve içeriği belirtilmeyen, dolayısıyla suç olup olmadığını bilemeyecekleri emirler için özellikle ihdas edildiği mahkeme tarafından göz ardı edilmiştir.

Benzer düzenleme, AY md.137 sonda “Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır” Hükmü ile ifade edilmiştir.

  SOMUT OLAYDA DA ASKERİ OKUL ÖĞRENCİLERİNE DARBE İÇİN GİDİLDİĞİ VE ÇOCUKLARIN BUNU BİLDİĞİ YÖNÜNDE EN UFAK BİR DELİL BULUNMAMAKTADIR.

Buna rağmen komutanlarının “Tatbikat var, terör saldırısı var” Denilerek dışarı çıkarılan askere darbe suçundan ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası vermek, başta 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu, AY md.137 ve TCK md.21-24 e açıkça aykırıdır.

Balyoz davasında general ve kuvvet komutanlarına gösterilen müsamahanın %1 i, askeri okul öğrencileri ve sair askerlere, darbe toplantısına katılmayan, dolayısıyla darbeyi bilemeyecek rütbeli,rütbesiz askere gösterilmeyerek AYRIMCI ADALET UYGULANMIŞTIR.