Karar gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras İstanbul seçimlerinin yeniden yapılması durumunda kurulacak sandığın "AK Parti iktidarı ve Erdoğan yönetiminin güven oylamasına" dönüşebileciğini kaydetti. Kiras, "İktidar partisinin savunucusu gibi görünenlerin neredeyse bu süreçte attıkları her adım savunuyor göründükleri yapıya zarar veriyor" diye ifade etti.

İbrahim Kiras'ın "Yeni başlayanlar için 145 yıl" başlığıyla (13 Nisan 2019) yayımlanan yazısının bir bölümü şu şekilde;

İstanbul’daki seçim sonuçlarının geçersiz sayılmasına yönelik girişimlere Ekrem İmamoğlu’nun “145 yıldır devam eden demokrasi mücadelesi” sözünden meşruiyet sağlamaya çalışmak tuhaf bir tutum. Seçim sandıklarında yolsuzluk olduğu iddianızı ispatlayabiliyorsanız bunun için gereken belgeleri ortaya koyarsınız, bunu yapamıyorsanız işin içine “Abdülaziz’e yapılanlar, Abdülhamit’e yapılanlar” edebiyatını karıştırmak en başta kendi iddianızın temelsizliğini itiraf gibi görünebilir. Böylesi hamleler kendi iddianıza zarar verir.

(Aslına bakarsanız, iktidar partisinin savunucusu gibi görünenlerin neredeyse bu süreçte attıkları her adım savunuyor göründükleri yapıya zarar veriyor. Hatta çok ciddi riskler oluşturuyor. Şunu mesela düşünemiyorlar sanki: İstanbul seçimleri yeniden yapılırsa yeniden halkın önüne getirilecek sandıkta “İmamoğlu mu Yıldırım mı” tercihleri oylanmış olmayacak artık. Toplumdaki algı itibarıyla AK Parti iktidarı ve Erdoğan yönetiminin güven oylamasına dönüşebilecek bir seçimde arzu edilen netice alınamazsa ortaya çıkacak tablonun siyasi yükü nasıl taşınacak?)

Konunun siyasi ve hukuki tarafını ve hatta demokratik ahlakla ilgili boyutunu kafaya takmayan kafaların meseleyi “Abdülaziz, Abdülhamit, jöntürk…”edebiyatıyla çözebileceklerini zannetmeleri de şaşırtıcı değil bu bakımdan.

Anlaşıldığı kadarıyla yönetim üzerinde milletin söz sahibi olması taleplerinin gerçekleşmesi anlamında ilk parlamento seçimlerinin yapıldığı ve ilk meclisin oluşturulduğu 1877 tarihinden bugüne inişli çıkışlı devam eden demokratikleşme sürecine yapılan atıftan ibaret olan “145 yıldır devam eden demokrasi mücadelesi” sözünün bu kadar tartışılıyor olması da şaşırtıcı değil aslında.

Komplo teorilerinden beslenen bir alternatif tarih anlatısı kişilere ve kitlelere hem etikten hem de gerçekçilikten uzak tutumlarını meşrulaştırma imkânı veriyor çünkü.

“Popüler kültürün ürettiği paralel gerçeklikle somut olayları ve belgeleri esas alan tarih disiplininin sunduğu gerçeklik arasındaki fark”tan boşuna söz edip durmuyoruz. Bunlardan biri işinize yarıyor, öbürü yaramıyor. Fark o kadar basit. Onun için resmi tarih denilen anlatılar oluşuyor. Ama bugün bizim tek bir resmi tarihimiz yok, her zümrenin kendine ait bir resmi tarih anlatısı var ve bunların hiçbirinin geçmişte yaşanan hadiselerin objektif bir gözle ve o günün şartları çerçevesinde anlaşılması gibi bir amacı yok. Bugünkü politik tutumlarımızın haklılığını göstermeye yönelik bir işlevi var.

Yazının tamamı için tıklayın