Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, HDP'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açtı. İddianame Yüksek Mahkeme'ye gönderildi.

İddianamede HDP üyelerinin beyan ve eylemleri ile “devletin milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmayı, ortadan kaldırmayı amaçladığı” ifade edildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP hakkında 2 Mart'ta inceleme başlattığını açıklamıştı. Başsavcılık 15 günde 600 sayfalık iddianame hazırladı.

İDDİANAMEDEN DETAYLAR

İddianameden detaylar ortaya çıkmaya devam ediyor. İddianamede, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bölünmez bütünlüğü, toplumun huzur ve güveni için HDP'nin temelli kapatılmasının hukuksal zorunluluk olduğu kaydedilerek, partinin temelli kapatılması ve hazine yardımlarından tamamen yoksun bırakılması istendi. 

LEGAL GÖRÜNÜMLÜ YAN KURULUŞ

HDP üyeleri hakkında çeşitli mahkemelerdeki iddianameler ve mahkeme kararları, "6-8 Ekim Olayları", "çukur eylemleri" ile tüm dosya kapsamında ortaya konulan delillerden, HDP'nin daha önce Anayasa Mahkemesince kapatılan partiler gibi tamamen PKK/KCK'nın güdümünde bulunduğu ve PKK'nın legal görünümlü bir yan kuruluşu olduğunun ortaya konulduğu ifade edildi.

ÖCALAN SLOGANI VURGUSU

İddianamede, davalı partinin teşkilat kongreleri ve büyük kongreleri ile tüm gösteri ve toplantılarının, Anayasa ve yasalara göre kurulmuş bir siyasi partinin olması gereken parti kongreleri ve toplantıları gibi değil, bölücü terör örgütü PKK ve elebaşı Abdullah Öcalan lehine sloganlar atılan alanlar haline getirildiği kaydedildi.

Kongre salonlarının, örgüt kampları gibi terörist fotoğrafları ve sözde terör örgütü bayrakları ile donatıldığı anlatılan iddianamede, "Davalı partinin kongrelerinin bir siyasi partinin kongresinden ziyade terör örgütünün propagandasının yapıldığı, ölen teröristlere saygı duruşlarında bulunulduğu, Anayasal düzenimize ve üniter devlet yapımıza yönelik açıkça düşmanlığın sergilendiği adeta 'PKK kongreleri' şeklinde cereyan etmiştir." denildi.

SORUŞTURMA HATIRLATILDI

İddianamede, 23 Şubat 2020 tarihli partinin 4. Olağan Büyük Kongresi olduğu, bu kongreyle ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yürütüldüğü hatırlatıldı.

İddianamede, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Davalı HDP, terör örgütü PKK-KCK'yı açıkça desteklemekten öteye geçerek onun bir organı gibi faaliyette bulunmuştur. Aslında HDP ile PKK/KCK arasında bir fark yoktur. HDP silahlı terör örgütü PKK/KCK'nın emir ve talimatları doğrultusunda faaliyet yürüten, yaptıkları veya yapmadıkları bakımından halka değil terör örgütü PKK/KCK'ya hesap veren, terör örgütünün siyasi görünümlü bir uzantısı, organıdır. Başka bir deyimle HDP, PKK'nın partisidir. Partinin Eş Genel Başkanlığını yapmış Pervin Buldan ve Selahattin Demirtaş HDP’nin terör örgütü lideri Öcalan’ın projesi olduğunu, Öcalan’ın HDP fikriyatında büyük emeği olduğunu belirterek bunu açıkça söylemekten çekinmemişlerdir. Bu hususu örgüt elebaşı da kabul etmektedir.

Örnek olarak yer verilen eylemler ile iddianamenin tamamında yer alan diğer eylemleri gerçekleştirenler sıradan kişiler değil, partide genel başkanlık, milletvekilliği, MKYK üyeliği, MYK üyeliği, MDK üyeliği, belediye başkanlığı, teşkilat kademelerinde yönetici gibi davalı partide üst düzey görev almış kişiler olduğundan Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığı, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün ne kadar büyük bir tehdit altında olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

KAÇ KİŞİYE YASAK İSTENDİ

HDP'nin TSK'nın operasyonlarını işgal olarak gösterdiği vurgulanan iddianamede "Davalı parti hiçbir milli meselede Türkiye'nin yanında yer almamış, karşısında kim varsa onların safında yer almayı tercih etmiştir" denildi.

İddianamede HDP'nin terör örgütü PKK'nın vesayeti altında olduğu belirtilerek Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan, Mithat Sancar, Sezai Temelli, Sırrı Süreyya Önder gibi 687 HDP'liye siyasi yasak istendi. 

"Davalı parti hiçbir milli meselede Türkiye'nin yanında yer almamış, karşısında kim varsa onların safında yer almayı tercih etmiştir" denilen iddianamede HDP'nin ödenecek hazine yardımlarından tamamen yoksun bırakılması istendi. 

YARGITAY'DAN AÇIKLAMA

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı HDP’ye kapatılma davası ile ilgili açıklama yaptı. Yargıtay’ın açıklamasındaki, “Siyasi parti yönetici ve üyeleri demokratik ilkeler çerçevesinde faaliyetlerine devam etmeli, terör örgütleri ile irtibatlı ve iltisaklı olmamalı, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlamamalıdır.” ifadesi dikkat çekti.

Açıklamanın son bölümünde ise, “Bu bağlamda, Halkların Demokratik Partisi yönetici ve üyelerinin beyan ve eylemleriyle demokratik ve evrensel hukuk kurallarının kabul etmeyeceği şekilde davrandıkları, PKK terör örgütü ve bağlı örgütlerle birlikte hareket ettikleri, örgütün uzantısı olarak faaliyetlerde bulunarak Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçladıkları anlaşıldığından adı geçen siyasi partinin kapatılması Anayasa Mahkemesinden talep edilmiştir” denildi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı açıklama şöyle:

“Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından olan siyasi partiler toplumun ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sunmayı amaçlayan kurumlardır. Bu amaçlarını evrensel ve demokratik hukuk kuralları çerçevesinde barışçıl yollarla gerçekleştirmeleri esastır.

Bununla birlikte Anayasa’nın 68/3. fıkrasında ve Siyasi Partiler Yasası’nın 90. maddesinde, siyasi partilerin faaliyetlerini Anayasa ve kanun hükümleri çerçevesinde sürdürmeleri gerektiği,  yine Anayasa’nın 14. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağı düzenlenmiştir.

Anayasanın 69. maddesinin 6. fıkrasında ve Siyasi Partiler Yasası’nın 103. maddesinde, bir siyasi partinin Anayasa’nın 68. maddesinin 4. fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak bu nitelikteki fiillerin işlendiğinin ve odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verileceği belirtilmiş, fıkranın devamında da bir siyasî parti; bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin tüm organlarınca zımnen veya açıkça benimsendiği, yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılacağına işaret edilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11.maddesinin 1. fıkrasında, herkesin barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, aynı maddenin 2. fıkrasında ise bu hakların kullanılmasına, ulusal ve kamusal güvenliğin korunması, kamu düzeninin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla kanunla kısıtlama getirilebileceği ilkesi kabul edilmiştir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi terörün kınanmamasını dahi siyasi partilerin kapatılması için yeterli bir gerekçe olarak kabul etmiştir. 

Siyasi parti yönetici ve üyeleri demokratik ilkeler çerçevesinde faaliyetlerine devam etmeli, terör örgütleri ile irtibatlı ve iltisaklı olmamalı, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlamamalıdır.

Bu bağlamda, Halkların Demokratik Partisi yönetici ve üyelerinin beyan ve eylemleriyle demokratik ve evrensel hukuk kurallarının kabul etmeyeceği şekilde davrandıkları, PKK terör örgütü ve bağlı örgütlerle birlikte hareket ettikleri, örgütün uzantısı olarak faaliyetlerde bulunarak Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçladıkları anlaşıldığından adı geçen siyasi partinin kapatılması Anayasa Mahkemesinden talep edilmiştir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

HDP AÇIKLAMA YAPTI

HDP, kapatma davasının açılmasının ardından beklenen açıklamayı yaptı.

HDP’ye kapatma davası demokrasiye yeni bir darbedir” başlığıyla açıklamada şu ifadeler kullandı:

“Kocaeli Milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, iktidarın siyasi hesapları ve hukukun çiğnenmesiyle vekilliğinin düşürüldüğü gün, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı partimiz hakkında kapatma davası açmıştır.

AKP iktidarı, kendisine bağımlı ve taraflı hale getirdiği yargıyı, siyaseti dizayn etmek için bir sopa olarak kullanmaktadır.

Partimize yönelik kapatma davası, ülke demokrasisine ve hukukuna ağır bir darbedir. Bu iktidar, darbeci bir yönetim olarak tarihe adını yazdırmıştır. AKP, kapatma davası ile yargı üzerinden MHP’ye bir kongre hediyesi vermiş, savcılar siyasi talimatla hareket etmiştir.

Yaşananlar, AKP-MHP iktidar blokunun içine düştüğü derin acizliği de göstermektedir. Fikren, politik olarak ve sandıkta üstünlük sağlayamadıkları HDP’yi, şimdi yargı eliyle demokratik siyasetten tasfiye etmeyi hedeflemektedirler. Bu saldırganlıkları yaşadıkları derin korkudan kaynaklanmaktadır.

HDP, sadece bir parti değil aynı zamanda bir fikirdir. Bu fikir etrafında milyonlarca insan kenetlenmiş durumdadır. Milyonlarca insan siyasi iradesine ve geleceğine sahip çıkacaktır.

AKP-MHP iktidarı ise demokratik meşruiyetini yitirmiş, zor ve baskı aygıtlarıyla ayakta durmaya çalışmaktadır. AKP-MHP iktidarı şunu çok iyi bilmeli ki, ne yaparsa yapsın, asla boyun eğmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz ve demokratik siyasetten asla taviz vermeyeceğiz, demokratik direnişimizi kararlı bir mücadeleyle sürdüreceğiz.

Tüm demokrasi güçlerini, toplumsal ve siyasal muhalefeti ve halkımızı bu siyasi darbeye, hukukun ve demokrasinin açıkça tasfiye edilmesine karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Partimizin Merkez Yürütme Kurulu’nu yarın olağanüstü toplantıya çağırıyoruz. Sahip olduğumuz tarihsel mücadele geleneğiyle bu karanlık süreci atlatacağız. İnançlıyız ve kararlıyız. Mutlaka, ama mutlaka kazanacağız.”

AKP'YE AÇILAN KAPATILMA DAVASIYLA AYNI GÜNDE

AKP'nin kapatılması istemiyle açılan dava süreci de resmen 17 Mart 2008 gününde başlamıştı. İddianame üyelere 18 Mart 2008'de verilmişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 15 Mart 2015'te katıldığı "Balıkesir Ekonomi Ödülleri 2015" parti kapatmalarıyla ilgili şu konuşmayı yapmıştı:  "Ben diyorum ki bir siyasi partinin kapatılması gibi bir madde gündeme gelse, 'Bir siyasi partinin kapatılması teklif dahi edilemez' diye bir hükmün oraya gelmesi lazım. Ancak suçu işleyen kimse, onlar bu işin bedelini öder. Kökünden bunun kazınması lazım."

SEÇİMLERDE 4'ÜNCÜ OLMUŞTU

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 5 Haziran 2020'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamına Bekir Şahin'i atamıştı. Şahin, Yargıtay’daki seçimlerde dördüncü olmuştu. Yapılan oylama sonucunda, ilk 5'e Veli Dalgalı (88 oy), Eyüp Yeşil (77 oy), Alper Yükselen Bikirli (53 oy), Bekir Şahin (51 oy), Ali İhsan Öztekin (30 oy) girmişti. Çorum İmam Hatip Lisesi’ni bitiren Bekir Şahin, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1986 yılında mezun oldu.


(Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin)

DAVA KARARINA İLK TEPKİLER

Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’ne açtığı kapatma davası ile ilgili tepkiler gelmeye başladı. HDP Ankara milletveki Filiz Kerestecioğlu: “1994’ten bir yana bir arpa boyu yol alamadık. Türkiye için, demokrasi için büyük kayıp.” derken, CHP Ankara milletvekili Yıldırım Kaya, "Siyasi partileri kapatan darbeci anlayışlardan çok çektik. 6,5 milyon vatandaşımızın özgür iradesiyle oy verdiği #HDP'yi mahkemelere talimat vererek kapatmak, Türkiye'nin barışına, demokrasisine vurulmuş bir darbedir." ifadelerini kullandı.

CHP İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, "Türkiye'de onlarca yıldır denenen siyasi parti kapatma, darbe mekaniklerinden biridir. Sn. Gergerlioğlu'nun vekilliğinin düşürülmesiyle birlikte #HDP'ye açılan dava da bu mekaniğin bir adımıdır. AkParti'nin yöneldiği yol,yol değildir. "Keser döner sap döner,gün gelir hesap döner." şeklinde konuştu.

25 SİYASİ PARTİ KAPATILDI

Türkiye’nin çok partili siyasi yaşama geçmesi ile birlikte çok sayıda parti farklı gerekçelerle kapatıldı. Sadece 1961’de kurulan Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından bugüne kadar 25 siyasi parti kapatıldı.

Parti kapatma davaları, 1961’de Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasıyla birlikte AYM tarafından görülmeye başlandı. Günümüze kadar 25 siyasi parti AYM tarafından kapatıldı. Daha önce kapatma gerekçelerinden olan “komünizm propagandası yapma”nın yerini ise “bölücülük” aldı. Bu kapsamda, kapatılan 25 siyasi partinin kapatılma gerekçelerini, “bölücülük”, “laikliğe aykırı eylemler” ve “yasal zorunlulukları yerine getirmemek” oluşturdu. Kapatılan partilerin 6’sı, 12 Eylül darbesi ile tüm siyasi partilerin faaliyetlerinin yasaklanması öncesinde, 19’u ise 1983’te siyasi partilerin faaliyetlerinin serbest bırakılmasının ardından günümüze kadar geçen süreçte kapatıldı.

AYM tarafından kapatılan 25 siyasi parti ve kapatılış yılları şöyle: “İşçi-Çiftçi Partisi (1968), Türkiye İleri Ülkü Partisi (1971), Türkiye İşçi Partisi (1971), Milli Nizam Partisi (1972), Büyük Anadolu Partisi (19 Aralık 1972), Türkiye Emekçi Partisi (1980), Huzur Partisi (1983), Türkiye Birleşik Komünist Partisi (1991), Halk Partisi (1991), Sosyalist Parti (1992), Halkın Emek Partisi (1993), Özgürlük ve Demokrasi Partisi (1993), Sosyalist Türkiye Partisi (1993), Yeşiller Partisi (1994), Demokrasi Partisi (1994), Demokrat Parti (1994), Sosyalist Birlik Partisi (1995), Demokrasi ve Değişim Partisi (1996), Emek Partisi (1997), Diriliş Partisi (1997), Refah Partisi (1998), Demokratik Kitle Partisi (1999), Fazilet Partisi (2001), Halkın Demokrasi Partisi (2003), Demokratik Toplum Partisi (2009).”

9 KÜRT PARTİSİNDEN 5’İ BÖLÜCÜLÜK GEREKÇESİYLE

Demokrat Parti ve Milli Görüş çizgilerinin ardından etnik kökene dayalı toplamda 9 Kürt partisi kuruldu. Söz konusu partilerden 5’i “bölücülük” gerekçesiyle kapatıldı. İlk partileri, Sosyaldemokrat Halkçı Parti’den 1989’da Paris’te düzenlenen “Kürt Ulusal Kimliği ve İnsan Hakları” konulu konferansa katıldığı gerekçesiyle ihraç edilenler ve buna tepki göstererek istifa edenler tarafından 1990’da kurulan Halkın Emek Partisi (HEP) oldu.

1991’deki seçimlere barajın aşılamayacağı gerekçesiyle SHP listesinden giren HEP’liler, Meclis’te 21 milletvekili ile temsil edildi. 1992’de, Meclis’in açılışında yaşanan “Kürtçe yemin krizi” nedeniyle kapatılma davası açılan HEP, 1993’te, “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma amacını taşımak” gerekçesiyle kapatıldı. HEP’in kapatılması sürecinde Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP) kurulsa da aynı yıl ÖZDEP de kapatıldı. Bu nedenle bazı HEP milletvekilleri, Demokrasi Partisi’ne (DEP) geçti. DEP de 1994’te AYM kararıyla kapatıldı.

Aynı yıl, Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) kuruldu. 1995’teki genel seçimlere katılan ancak yüzde 10 barajını aşamayan HADEP, parti kongresinde terör örgütü PKK bayrakları ile PKK elebaşı Abdullah Öcalan posterlerinin açılması ve Türk bayrağının indirilmesi olayları ile gündeme geldi. HADEP de 2003’te, “yasadışı faaliyetlerin merkezi” olduğu gerekçesi ile kapatıldı. Aynı siyasi gelenek içinde yer alan ve 1997’de kurulan Demokratik Halk Partisi (DEHAP) hakkında 2002’de kapatılma davası açılsa da DEHAP 2005’te kendini feshetti.

5 KEZ KAPATILDI

HADEP ve ardından DEHAP’ın mirasçısı olarak ise Demokratik Toplum Partisi (DTP), 2005’te kuruldu. Seçim barajı nedeniyle 2007 seçimlerine “Bin Umut Adayları” adıyla bağımsız olarak seçime giren DTP, arasında Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak ve Leyla Zana gibi isimlerin de bulunduğu 21 milletvekili ile Meclis’te temsil edildi.

“PKK’nin terör örgütü olmadığı” yönündeki açıklamaları ile tepki çeken DTP, 2009’da, “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine eylemlerin odağı haline gelmesi, terör örgütü tarafından kurulması ve Öcalan’dan talimat alması” gerekçeleri ile kapatıldı. Böylece DTP; HEP, DEP, ÖZDEP ve HADEP’in ardından bu siyasi çizgiden kapatılan 5. ve son siyasi parti oldu. DTP’liler ise 2008’de kurulan Barış ve Demokrasi Partisi’nde (BDP) siyasete devam etti. BDP, kapatılan 5 parti ve kendini fesheden bir partinin ardından bu siyasi çizgide kurulan 7. parti oldu. Ancak BDP, 2014’te adını Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) olarak değiştirdi ve milletvekilleri 2012’de kurulan Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) katıldı. HEP ile başlayan Kürt partileri, bugün 2 siyasi parti ile temsil ediliyor.

KURTULMUŞ NE DEMİŞTİ

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin peş peşe yaptığı "HDP kapatılmalı" çağrılarına AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş 15 Aralık 2020'de "Parti kapatmalarının Türkiye'de olumlu sonuçları görülmedi" değerlendirmesinde bulunmuştu.

Kurtulmuş Bahçeli'yi kızdıran şu ifadeleri kullanmıştı:

"Türkiye milli beka meselesi olarak terörle mücadele ediyor. HDP’nin eline Türkiye partisi olmak için önemli fırsatlar geçti. Çukur eylemlerinde PKK’yı terör örgütü olarak görüyoruz diye tavır koymuş olsalardı bambaşka bir Türkiye’yi konuşuyor olabilirdik. HDP’ye, ‘terörle aranıza duvar örün’ diyoruz. Parti kapatmalarının Türkiye’de olumlu sonuçları görülmedi."

BAHÇELİ TEPKİ GÖSTERMİŞTİ

Kurtulmuş'un açıklamasına isim vermeden bir gün sonra tepki gösteren Bahçeli şunları ifade etmişti:

"Esnaf gezip sahte üzüntü mesajları veren İP’in Başkanı, teröristlerin finanse edilmesine yüzsüzce sessiz kalman onayladığın anlamına gelmiyor mu? Diyorlar ki, “Parti kapatmanın Türkiye’de olumlu bir sonucu görülmedi.” Mesele parti kapatmanın ötesinde ihaneti cezalandırmaktır.

TARAFINI SEÇ ÇAĞRISI

Bahçeli her partiye tarafını seçme çağrısı yaparak şunları ifade etmişti:

Zehirli haşeratla mücadele milli haysiyete muhteşem hizmettir. Bölücülükle mücadele istiklalimize onur verici destektir. Artık seçenek kalmamıştır: Ya terörizm ya temizlik, ya bölücülük ya da huzur. Her siyasi parti tarafını ve tercihini yapmalıdır.

ÇÖZÜM SÜRECİYLE BİRLİKTE...

“Türkiyelileşme” politikası yürüttüğü iddiasıyla çıkan HDP, AKP ile yürütülen Çözüm Süreci’nde oy oranını artırdı. Terör örgütü PKK yöneticilerinden Cemil Bayık’ın da oy verilmesi çağrısında bulunduğu HDP, barajı geçen ilk Kürt partisi oldu ve Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13,12 oy alarak 80 milletvekili çıkardı. Ancak HDP, Kasım 2015 erken seçiminde oylarını koruyamadı ve yüzde 10.76'ya geriledi. HDP’nin oy kaybında, HDP’li milletvekillerinin PKK’lı teröristlerin cenazelerine katılması ve “Çözüm Süreci”nde silah ve mühimmat depolayan PKK’ya karşı Güneydoğu’da yürütülen “Hendek Operasyonları” etkili oldu. Yaklaşık 6 ay süren operasyonlar sırasında, PKK tarafından belediye kontrolündeki yolların altına bomba döşenmesi ve binalar arasında tüneller oluşturulması kamuoyunun tepkisini çekerken, operasyonlar sırasında 800’ü aşkın asker, polis veya korucu şehit oldu.

BEKİR ŞAHİN'İN ÖZGEÇMİŞİ

HDP'ye açtığı kapatma davası ile bir anda adı gündemde öne çıkan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına seçildi.

Çorum'un Mecitözü ilçesinde 1960 yılında doğan Şahin, Çorum İmam Hatip Lisesini bitirdikten sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1986'da mezun oldu.

İzmir ve Çorum hakim adayı olarak mesleğe başlayan Şahin, sırasıyla Batman Gercüş, Kastamonu Küre, Aydın Çine hakimliği, Ağrı Doğubayazıt Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı, Adana hakimliği ve Adana Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı görevlerinde bulundu. Şahin, 16 Aralık 2013'te Yargıtay üyeliğine seçildi.

Odatv'de yeralan iddialara göre, Yargıtay Büyük Genel Kurulunca 30 Mayıs 2019'da Yargıtay 14. Ceza Dairesi Başkanlığına getirilen Şahin, 4 Haziran 2020'de Yargıtay Büyük Genel Kurulunca gösterilen adaylar arasından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına seçildi.