Vergi Uzmanı Dr. Ozan Bingöl: Korona günlerinde de vergilerden kaçamıyoruz. Kaçamamak bir tarafa bugüne kadar vergiden paylarına düşeni alanlar böylesi bir dönemde bile gelirden paylarına düşeni yine alamıyorlar.

Başkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Vergi Uzmanı Dr. Ozan Bingöl, koronavirüs salgınından sonra hayat normale döndüğünde hiçbir şey eskisi gibi olmayacağını vurgulayarak, “2019’u ihtiyat akçesini de dahil ettiğimizde 164.4 milyarlık bir bütçe açığıyla kapatmıştık.

Şimdi mevcut durum vergi gelirlerinde ciddi düşüşler olacak” dedi.

Şu anda ne denk bütçeyi, ne mali disiplini, ne de enflasyonu düşünülmesi gerektiğine dikkat çeken Bingöl, “Bu durum bireylerin var olma ve hayatta kalma mücadelesidir. Bunun için de ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır.

Yani bugüne kadar ödedikleri binbir çeşit vergi ile devleti ayakta tutanlara devletin sahip çıkma zamanıdır. Kaynak ne olursa olsun” ifadesini kullandı.

Koronavirüs krizine karşı toplanan bağış ve yardımların dağıtımında objektiflik, şeffaflık ve hesap verebilirliğin önemli olduğuna vurgu yapan Dr. Ozan Bingöl ile koronavirüs ile mücadelede yurttaşların yaşadığı sorunları ve bunun ekonomiye etkilerini ve vergi artışlarına neden olup olmayacağını konuştuk.

BİR TARAFTAN BİR TARAFA VERGİ AKIYOR

Korona günlerinde evde olan bir kişinin ortalama vergi takvimi nedir, kaç tür vergi ödüyor?

Maalesef dünya olarak zor günlerden geçiyoruz. Böyle bir ortamda tüm vatandaşlar evde kal çağrılarına uymaya çalışıyor ama Benjamin Franklin’in “ölüm ve vergiler dışında hiçbir şey kesin değildir…” sözünde söylediği gibi vergilerden kaçamıyoruz. Elektrikte 4 ayrı vergi, doğalgazda ÖTV, KDV temizlik ürünlerinde en yüksek KDV oranından vergileri ödemeye devam ediyoruz. Bugün daha musluğu açtığınızda bir taraftan bir taraftan vergi akıyor.

Koronavirüse karşı Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi açıklandı, bazı alanlarda vergiler indirildi, Türkiye’nin bu zaman kadar aldığı tedbirler yeterli mi?

İlk önlem olarak ekonomik istikrar kalkanı paketi açıklandı ve paketin büyüklüğünün yaklaşık 100 milyar lira olduğu belirtildi. Bana sorarsanız paketin içeriği tutar olarak yaklaşık 40 milyar lira civarında çünkü yaklaşık 20 maddenin birçoğu erteleme ve ötelemeden oluşmakta. Şayet 100 milyar dahi olduğunu varsaydığımızda bu paketin yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.

Paketin tutarının milli gelirimize oranı yaklaşık yüzde 2 seviyeleri ile diğer dünya ülkelerine göre çok düşük kalmakta. Ayrıca pakette yer alan iç hat uçak biletlerinde KDV’nin indirilmesi, konut kredilerinde kullanılabilir kredi miktarının artırılması, konaklama vergisinin ötelenmesi gibi hususların koronavirüsün ekonomik etkileriyle mücadele anlamında yetersiz. Zaten paketin ardından 1.5 hafta sonra neredeyse tüm iç hat uçuşları durduruldu.

Bu da bir tür mali politika öngörüsüzlüğüdür aslında. Yani evden çıkmadan ev almamız mümkün değil. Böylesi bir ortamda herhangi bir tatil organizasyonu yapamayıp doğal olarak zaten konaklama vergisi ödemeyeceğimizi, bu günlerde uçak bileti alamayacağımızı öngörememişler. Ya da pakette madde sayısını artırmak için geçmişteki sektör taleplerinin pakete monte edilmesi anlamına gelir ki, bu da karşı karşıya bulunulan ekonomik ortamın derinliğinin yeterince anlaşılmadığını göstermesi açısından endişe vericidir.

BÜTÇEYİ DÜŞÜNME ZAMANI DEĞİL

Son makalenizde koronavirüs ile mücadele paketinin kaynağı enflasyon vergisi mi olacak? diye soruyorsunuz, nedir bu enflasyon vergisi, yurttaşa yansıması ne olacak?

Enflasyon vergisi kısaca, devletin bütçe açıklarını para basımı ile finanse etmesinin enflasyona yol açması nedeniyle kişilerin ellerindeki paranın satın alma gücünün tıpkı devlete vergi vermeleri durumundaki gibi azalmasıdır. Enflasyon vergisi, aynı zamanda, kişilerin enflasyon sebebiyle satın alma güçlerinde meydana gelen erimeyi telafi etmek için tüketimlerini kısmalarından doğan kaynağın kamu kesimi tarafından kullanılmasıyla ortaya çıkan bir dolaylı harcama vergisidir. Halkın, enflasyondan dolayı uğradığı reel gelir kaybı da bir bakıma enflasyon vergisidir. Enflasyon, halkın önemli bir kesimini yoksullaştıran gizli bir vergidir.

Peki enflasyon vergisinin yükü kimin üzerinde kalacaktır?

Enflasyon vergisinin yükü yine yurttaşın üzerinde kalacaktır. Vatandaş bir vergi gibi bunu da sırtlayacak ve ödeyecektir. Bu vergi de Türk Lirasına yatırım yapmış olanın üzerinde kalır. Maaşı, geliri, kazancı TL olanın üzerinde kalır. Yabancı paraya sahip olanlar, döviz tevdiat hesabı sahipleri, altına yatırım yapanlar, gayrimenkule yatırım yapanlar enflasyon vergisi yükünü paylaşmazlar. Hatta bu ortamdan kazançlı bile çıkabilirler.

Ama sonuç ne olursa olsun içerisinde bulunduğumuz durum ne denk bütçeyi, ne mali disiplini, ne de enflasyonu düşüneceğimiz bir durum değildir. Bu durum bireylerin var olma ve hayatta kalma mücadelesidir. Bunun için de ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır. Yani bugüne kadar ödedikleri binbir çeşit vergi ile devleti ayakta tutanlara devletin sahip çıkma zamanıdır. Kaynak ne olursa olsun.

DEVLET DEVREYE GİRMELİ

Koronavirüs nedeniyle vatandaşın geliri ciddi anlamda düşüyor, çoğu işçi ücretsiz izne ayrılmak zorunda bıraktırılıyor, yurttaş bunlarla nasıl baş edecek?

Evet gelirini, işini, aşını kaybeden veya kaybedecek birçok vatandaşımız olacak. Devletin bu duruma sessiz kalmaması gerekiyor. Bir yaptırımı olmalı işten çıkarmaların, ücretsiz izinlerin, fahiş fiyat uygulayan fırsatçıların. Aksi halde bunlar tavsiye kararları ile idare edilebilecek durumlar değil. Halkın en çok ihtiyaç duyduğu ve talep ettiği ürünlerde fırsatçılık yapanların denetlenmesi, cezalandırılması ve afişe edilmesi kadar bu ürünlere ulaşması için alt gelir gruplarına nakit desteği de önem taşımaktadır.

Bu dönemde evinde aç uyuyan her çocuktan hepimiz sorumluyuz. Çünkü belli bir geliriniz varsa pahalı da olsa en azından bir miktar o ürüne ulaşma imkanınız olacaktır ama hiç paranız yoksa hiç alamazsınız. Devletin burada devreye girip gelir kaybına uğrayan ve gerçek ihtiyaç sahiplerine nakdi destek sağlaması kaçınılmazdır.

ÖNCE SAĞLIĞA YATIRIM

Koronavirüse çare bulunduğunda ve hayat normale döndüğünde, karşımıza olağanüstü vergiler çıkar mı?

Salgın krizinin atlatılması sonrasında devletin borçlarında artış olduğunu göreceğiz. Mükelleflerin önemli bir kısmı ertelenmiş vergi ve SGK primleri ile karşı kaşıya kalacak. Bunun anlamı bu salgının sona ermesini müteakiben ciddi bir “vergi/sgk borç yapılandırması”, vatandaşın tabiri ile “vergi affı” düzenlemesi bekliyorum.

Ancak bugün için, sağlık yatırımları hariç diğer pek çok yatırımın bir kenara bırakılması gerekir. İnsanımızın, işletmelerimizin ayakta kalması için kullanılmalı. İşsizler ordusunun artırılmaması için çaba harcanmalı.

Hayat normale döndüğünde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Çünkü zaten bir önceki dönemi ihtiyat akçesini de dahil ettiğimizde 164.4 milyarlık bir bütçe açığı ile kapatmıştık. Şimdi de mevcut durum vergi gelirlerinde ciddi düşüşler olacak. Çünkü vergi gelirlerimizin büyük bir kısmı dolaylı vergilere dayalı. Bunlarda harcama esnasında ortaya çıkan vergilerdir. Mesela akaryakıtta, cep telefonu satışında, motorlu araç satışında, sigara ve alkolde.

Bu nedenle bu ortamda sağlık harcamaları beklenenin ötesinde artarken, asıl vergilerin toplanacağı ürünlerde de tüketim ve talep düşeceğinden ciddi bir vergi kaybı ortaya çıkacaktır. Umarım kriz sonrası, yaşananlardan ders alınır. Vergi sistemimizin kriz ortamında tam tersi yönde etkide bulunan, dolaylı vergilere dayalı, adaletsiz yapısı düzeltilir. Kamuda tasarruf önlemlerine dikkat edilir.

Bu yıl bütçe ile ilgili öngörüleriniz neler, vergi tahakkuk ve tahsilatlarında nasıl bir grafik bekliyorsunuz?

Bu yıl da hem sağlık harcamalarının artışı, hem vergi gelirlerinin düşüşü, hem ihtiyat akçesi-imar affı gibi tek seferlik gelirlerin tükenmiş olması sebebiyle ciddi bir bütçe açığı olacağı kanısındayım. Bunun bir nebze önüne geçmek için mutlaka kamuda tasarruf yapmak zorundayız. Örneğin birden fazla kamu iştirakinden huzur hakkı, maaş, ücret vb gelir elde eden yönetim ve denetim kurulu üyelerinin önüne geçilmesi, harcamaların azaltılması, ödeneklerin kısıtlanması, acil olmayan bütün yatırım programlarının askıya alınması, KÖİ projeleri kapsamında garanti ödemelerin askıya alınması gibi birçok önlemin acilen hayata geçirilmesi gerekmektedir.

ŞEFFAFLIK ŞART

Cumhurbaşkanının açıkladığı Milli Dayanışma Kampanyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Elbette bağışları kimin yaptığı, ne kadar yaptığı, nasıl yaptığı, hangi kaynaktan yaptığı önemlidir. Ancak içinde bulunduğumuz dönem de çok daha önemli hususlar; Toplanan kaynakların dağıtımının hangi kriterlere göre yapılacağının belirlenmesi, yardımların gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması, Yardımların ihtiyaç sahiplerine zamanında, iş işten geçmeden sağlanması, Yardımların dağıtımında kimsenin zihninde “Yardımlarda acaba belli bir kesim mi kayırılıyor?” gibi en ufak bir soru kalmayacak şekilde hareket edilmesi, bu kapsamda yardımı alanların gizliliği korunmakla birlikte yardımların dağıtımında objektiflik, şeffaflık ve hesap verebilirliğin en düzeyde gerçekleşmesi gibi konulara dikkat etmek gerekiyor.

Bu günler elbette geçer. Bu günlerden geriye iyiliğin, yardımlaşmanın, dürüstlüğün mü; yoksa fırsatçılığın, aç gözlülüğün, öngörüsüzlüğün, duygusuzluğun mu kalacağına bugünkü politika, uygulama ve davranışlar damga vuracak.

Kaynak: cumhuriyet