Saadet Partisi  Genel Başkanı  Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Adalet olmadan ülkede huzur olmayacağına dikkati çeken Temel Karamollaoğlu, "Devleti yönetenler çok dikkatli davranmak mecburiyetindedir. Ellerine verilen yetkiyi doğru kullanmak için hukuka riayet etmek zorundadır. İtirazları dinlemek mecburiyetindedir. Başka türlü adalet, hukuk, düzen ve huzur sağlanamaz." dedi. Türkiye'de fikir ve düşünce özgürlüğü ile medya üzerinde baskıların arttığını söyleyen Saadet lideri Karamollaoğlu, son dönemde yaşanan bazı olayların endişe verici olduğunu belirtti.

Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu, Sayıştay raporuna göre Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin günlük masrafının 10 milyon liraya olduğunu hatırlatarak, "2017'de 156 milyon lira olan mal ve hizmet alımı, 2019'da 1 milyar 778 milyona yükselmiş. Allah'tan korkun ülkede sizin rakamlarınıza göre 4 milyon işsiz var." açıklamasında bulundu.

HER BİR TUĞLASI ALIN TERİYLE, FEDAKARLIKLARLA KONULDU

Yeni genel merkezinde ilk basın toplantısını gerçekleştiren Karamollaoğlu, binanın alınması ve yapımında emeği geçen herkese teşekkürlerini ileten Karamollaoğlu, "Binamız, Allah'a hamdolsun tamamlandı. Bu bina tek kuruş hazine yardımı olmadan yapıldı. Her bir tuğlası alın teriyle, fedakârlıklarla konuldu. Bize gönül veren kardeşlerimizin destekleri ile binamız bitirildi. Bu noktada emeği geçen herkese teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Burada bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Yeni genel merkezimizin mimari yapısı Elif şeklindedir. Elif bir başlangıçtır. Elif bir duruştur. Elif diklenmeden dik durmaktır. İnşallah yeni binamız da Hakkı hakim kılma yolundaki gayretlerimize güzel bir mekan olacak bu binamız. Yarım asırlık hareketimiz bütün insanlığın kurtuluşu için var gücüyle çalışmaya devam edecektir. İstanbul’un Fethi’nden, Sakarya’nın siperlerine, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan D-8’lere kadar uzanan şuur ile merhum Erbakan Hocamızın gösterdiği hedeflere ulaşmak için elimizden gelen tüm gayreti ortaya koyacağız. İnanıyorum ki Yaşanabilir Bir Türkiye ve Yeni Bir Dünya hedefine, yeni genel Merkezimizle birlikte çok daha güçlü ve çok daha karalı bir şekilde yürümeye devam edeceğiz." diye konuştu. 

ERMENİSTAN SALDIRGAN TAVRINI TERK ETMELİ

Ermenistan'ın işgalci tavrına tepki gösteren Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu, "Savaşı değil barışı tercih etmeye, çatışmayı değil diyaloğu tercih etmeye ihtiyacımız var. Öncelikle Ermenistan’ın Gence’de sivillere yönelik yaptığı saldırıyı esefle kınıyorum. Ermenistan insanlığa ve hukuka sığmayan bu saldırılardan bir an önce vazgeçmelidir. Azerbaycan bu sefer üzerine düşen görevi bi'hakkın yerine getirdi, eskiden kaybetmiş olduğu toprakları kazanmak için ciddi ve azimli bir tavır sergiledi. Bunun yanı sıra Dağlık Karabağ bölgesinde Azerbaycan ordusu tarafından işgalden kurtarılan bölgeler sebebiyle de kardeş Azerbaycan’ı tebrik ediyorum. Ermenistan bir an önce işgal ettiği bölgelerden çekilmeli, tüm bölge barış ve huzura kavuşmalıdır. Bu bölgede eğer kalıcı bir barış isteniyorsa bu barışın bir numaralı şartı Dağlık Karabağ işgalinin sonlandırılmasıdır." ifadelerini kullandı.

KAPALI MARAŞ ÇOKTAN AÇILMALIYDI

KKTC'de yaşanan gelişmelere de değinen Karamollaoğlu, "Kapalı Maraş çoktan açılmalıydı. Biz bunu yıllardır söylüyoruz. Bu kadar zamandır harabeye döndü orası. Ümit ederim ki Kıbrıs'taki kardeşlerimiz bu meselenin üstesinden gelirler ve bu durum sağduyulu seçimlerin yapılmasına engel olmaz." ifadelerini kullandı.

Karamollaoğlu'nun konuşması şöyle:

MISIR'DA YAŞANAN İDAMLARI KINIYORUZ: Gündemimizin bir başka dış politika konusu Mısır’da son günlerde yaşanan gelişmeler. Bildiğiniz üzere Mısır’da, sokak eylemlerinde son zamanlarda bir artış görülüyor. Sisi yönetiminin hafta başında 15 Müslüman Kardeşler üyesini idam ettiği iddia ediliyor. Umarım bu haberler doğru değildir, barışa vurulan bir darbedir. Bu idamlar ne Mısıra ne de bölgeye fayda sağlar. Eğer iddialar doğruysa gerçekten bir hukuk katliamıdır. Mısır yönetimini mutedil olmaya davet ediyoruz. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan’ın Türk mallarına yönelik ambargo kararını da tarihi bir hata olduğunu ifade etmek istiyorum. Bugün bölgedeki ülkelerin birbiri ile uğraşmaya değil birbirine destek çıkmaya ihtiyacı var. Bölgedeki her gerilim her kriz ancak emperyalizmin işine yarayacaktır.

DİN GÖREVLİSİ YOLSUZLUĞA, SOYGUNA PRİM VEREMEZ: Kimse inancını, dinini ahlaki ve manevi değerlerini bir kenara bırakarak kendi ülkesinde huzur bulma yoluna gidemez. Sosyal hayat esas itibari ile manevi değerler üstüne inşa edilirse huzur olur. 1-7 Ekim Din Görevlileri Haftası’nı tebrik ediyorum. Din görevlilerine bu noktada çok ama çok önemli vazifeler düşüyor. Toplumu manevi değerlerle ihya etmek insanları birbirleri ile barışık hale getirmek. Problemleri çözmek ancak ve ancak din görevlilerinin ciddi çalışmaları ile gerçekleşebilir. Din görevlisi hakkın tarafı olur, adaletin tarafı olur, güzel ahlakın tarafı olur. Yolsuzluğa, soyguna, rüşvete bir din görevlisi prim veremez. Adaletsizliği övemez. Bir yerde barış ve huzur olsun istiyorsanız o bizim inancımızın kökünde yatan unsurları ihya etmekle yaşanır. Onun için önce kutuplaşmadan vazgeçeceğiz, tebliğde bulunacaksak karşımızdakinin anlayacağı, yumuşak bir üslupla tebliğde bulunacağız.  Din görevlilerinin üzerine düşen vazife inançlarının temel prensiplerini topluma aşılayabilmek için gayret göstermektir. Bu gayreti gösteren tüm din görevlilerini tebrik ediyorum.

BE HEY GAFİL MACRON: İslam barış dinidir, huzur dinidir. Macron’un son zamanlarda çıkıp da uzaktan gazel okuması sadece bilgisizliğinin veya kasıtlı tavrının bir işaretidir. Güya İslam’a düzen vermeye çalışıyor. Be hey gafil. Kendi memleketinde İslam’ı seçen çok insan oldu onların kitaplarına bir bak. Bir devlet başkanı bu kadar cahilce kasıtlı davranamaz. Onlar inancı kendi menfaatlerini tesis etmek için yeniden şekillendirmek isterler. Hristiyanlığı bile bu hale bu mantık getirdi zaten. Batılılar Hristiyanlığı sömürgeleştirmenin bir unsuru olarak kullandılar. Onlar, bu mantıkları ile İslam’ın yeniden tarif edilerek onlara hizmet eder hale getirilmesini istiyorlar ama İslam hakkı üstün tutar, İslam ahlak, şefkat, dürüstlük, fedakarlık demektir.

TÜRKİYE 1990'LARIN ATMOSFERİNİ YAŞIYOR: Muhterem arkadaşlar ülkemizde bazı gelişmeler bizi endişeye sevk ediyor. Son zamanlarda özellikle fikir ve düşünce hürriyeti üzerinde, medya üzerinde baskılar artarak devam ediyor. Çok farklı gelişmelere şahit oluyoruz. Helikopterden atıldığı iddia edilen köylüler. Milletvekili şoförü tarafından ezilen güvenlik görevlisi. Daha da garibi hadiseden sonra önümüze çıkanı “ezer geçeriz” kabilinden yapılan açıklamalar. Biz iktidarız kim bize kaide ve kuralları uygulamaya kalkar biz kaide ve kural koyarız mantığı ülkeyi bir kargaşaya sevk ediyor. Ülkede güvensizlik doğdu iktidardan yana değilsen yaşama hakkın bile tehlike altında manasına geliyor. Bunun süratle değiştirilmesi gerekiyor. Türkiye’nin bu şekilde yönetilmesi ve ileriye gitmesi mümkün değildir. Böyle bir anlayışla ne devlet ne millet yönetilebilir.

TÜİK, HESABI HANGİ MARKETTEN YAPIYOR: TÜİK, eylül ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Buna göre tüketici fiyatları eylül ayında yüzde 0.97, yıllık olarak da yüzde 11.75 arttı. İktidar çarşıya, esnafa, tüketicinin haline bakmıyor. TÜİK rakamları ile milleti avutmaya çalışıyor. Vefat eden hasta gömülmüş mezar taşına yazdırmış, “hastayım hastayım dedim inanmadınız şimdi anladınız mı?” bu millet ölüp de mezar taşına böyle bir şey mi yazdıracak anlamanız için. Ben dolara bile bakmam diyor sen bakmazsın da piyasanın canı yanıyor. Şimdi TÜİK rakamlarının hali ortada, hesabı hangi marketten yapıyorlar gerçekten merak ediyoruz, söylesinler de alışverişimizi oradan yapalım. Bir ülke düşünün akaryakıttan, bilgisayara, gıdaya akla gelen her şeye zam üstüne zam gelecek ama enflasyon rakamları bu seviyede kalacak. Bu ülkede Covid 19 teşhisi konulmuş gerçek hasta sayısını bile açıklanan rakamlarla 8 ile çarparak bulabiliyorsanız, enflasyon rakamlarını kaç ile çarpmak lazım siz düşünün.

BESİCİ VE SÜT ÜRETİCİSİ KAN AĞLIYOR: Bu çelişkili durumlardan birisi maalesef süt üreticilerinin karşılaştığı manzara. Peki üretici ne durumda? Yem, mazot, elektrik ve ilaç fiyatları en aşağı yüzde 50 arttı. Buna rağmen karkas kesim fiyatları daha da düşmüş durumda. Üreticilerimiz bizi arıyorlar. Bugün besici kilosunu 38 liraya mal ettiği hayvanını 32, 33 liradan kestiriyor. Bunun böyle devam etmesi mümkün değil eğer yerli üretici üretimden vazgeçerse dışarıdan gelen et bu ete rahmet okutur. Yani besici kardeşlerimiz 7, 8 ay baktığı her hayvandan bırakın kar etmeyi daha da zarar ediyor.

ENFLASYON ARTMASIN DİYE SÜT FİYATLARINI AÇIKLAMIYORLAR: Ekonomi bir denge işidir. Aslında burada biz öyle bir çelişkinin içindeyiz ki besici kendi beslediği hayvandan bir gelir elde etmesi lazım ki kendi hayatiyetini devam ettirsin. Öbür tarafta piyasa süt fiyatları normalin üstünde gözüküyor ama üretici can çekişiyor. Bu çelişki ciddi bir ekonomi politikası güdülmeden çözülemez. Bu mantıkla bir yere gidilmez, faizler almış başını gidiyor bu beni ilgilendirmiyor diyemezsiniz. Yıllardır söylüyoruz bir kere de kulak asın, siz parayı götürür sadece hizmet yatırımlarına tahsis ederseniz. Yolsuzluğu zirveye çıkarırsanız, israfı kural haline getirirseniz, rüşvet tabi hale gelirse ekonomi düzelmez. Bu anlayış korona virüsten daha tehlikeli bir anlayış. Siz arkasından tüketiciye, üreticinin ürününü rahatlıkla alacağı imkan tanıyacaksınız marifet bunu sağlamaktır. Sağlayamıyorsanız, ekonomiyi yönetmiyorsunuz, esen rüzgarın önünde oradan oraya savruluyorsunuz manasına gelir. O zaman dolara bakmazsınız savruluyorsunuz baksanız neye yarar.

10 MİLYON İNSAN ÇALIŞTIĞI HALDE GEÇİNEMİYOR: Bildiğiniz üzere Sayıştay denetim raporları gündem oldu. Rapora göre Türkiye’nin bir fotoğrafını çekmek istersek durumun ne kadar içler acısı olduğunu hep birlikte görürüz. Sayıştay’ın Cumhurbaşkanlığı Denetim Raporu’na göre, Beştepe'nin günlük masrafı tam tamına 10 Milyon Türk Lirası. 2017’de “mal ve hizmet alım giderleri”ne 156 milyon TL, 2018’de 428 milyon TL harcanırken, 2019’da bu kalem katlanarak arttı ve tam 1 milyar 778 milyon 798 bin TL oldu. Kendi rakamlarınıza göre 4 milyon işsiz olduğu 10 milyon insanın çalıştığı halde geçimini sağlayamadığı bir ülkedeyiz. Çanakkale köprüsü için en yoğun zamanda o bölgeden 14 bin araç geçtiği iddia ediliyor ama siz köprüye 45 bin araç garantisi veriyorsunuz. Emin olun bu haram. Bu Zafer Havaalanına benzer. Siz yokluğun içinde bu israfı nasıl izah edersiniz.

EĞİTİM CİDDİ BİR ÇIKMAZIN İÇİNDE: Gündemimize son olarak eğitimde yaşadığımız karmaşaya değinmek istiyorum Covid-19 sebebiyle eğitime yeniden şekil verme ihtiyacı doğdu, bunun problemlerinin varlığını kabul ediyoruz ama 6 ay oldu ama herkes bütün dünyada gördü ki eğitim yeni bir düzene oturtulmak mecburiyetinde. Aileler teknik donanıma sahip hale getirilmelidir, tablet, televizyon ve internet ihtiyacı karşılanmalıdır. Bunların hepsi bir bütündür ama siz bunu sağlayamadınız sınıfta kaldınız. Milli Eğitim Bakanlığı ne yapıyor? Bu sıkıntının giderilmesi için yatırım gerektiriyor, harcama gerektiriyor. Senin Çanakkale köprün bunu engelliyor, Zafer Havaalanı bunu engelliyor. Birisine peşkeş çekildiği için bu buraya para ayrılamıyor. Milli eğitim ciddi bir çıkmazın içinde. Şimdi 500 000 tablet dağıtılacakmış, dağıtılsın bu çok güzel bir gelişme ama tablet yetmiyor ki, mutlaka internetin de gitmesi gerekiyor. İstanbul’da evinde internet olmadığı için EBA'ya bağlanmak amacıyla komşusundan internet çekmek amacıyla çatıya çıkan babasını takip eden küçük yavrumuz Mert, çatıdan düşerek hayatını kaybetti. Yavrumuza Allah’tan rahmet acılı ailesine sabır diliyorum. Böyle bir acı olayla karşılaşmak bizi son derece üzdü. İstanbul’un göbeğinde bile bu imkana kavuşamamış aileler varsa vay ki diğerlerinin haline.