Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun “Çin’e tren gönderiyoruz” diyerek törenine katıldığı, İstanbul'dan yola çıkan "İlk ihracat treninin" Çin'e aslında gitmediği, Halkalı Garı'na geri çekildiği ortaya çıkmıştı.

Yine aynı gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katıldığı ilk milli helikopter motoru TEİ-TS1400’ün teslimi ve tasarım merkezi açılış töreninde, TEİ Genel Müdürü Mahmut Akşit'in “Töreni sabote etmek isteyenlere hakkımızı helal etmiyoruz” sözleri gündem olmuştu.

"KABİNE REVİZYONU SÖYLENTİLERİ ARTTIKÇA..."

Hafta sonu yaşanan bu iki olay da konuşulmaya devam ederken, Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, bugünkü köşesinde, "Hayalin töreni bir hoş" başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Zeyrek, yaşanan skandalları, "Son zamanlarda kabine revizyonu söylentileri arttıkça bakanların kendilerini gösterme çabaları arttı. Garip durumların yaşandığı törenlerin birbirini izlemesi, açılmış fabrikaların yeniden açılması, çivi çakılmayan tesislere tekrar tekrar temel atılması, bir yıldır çalışan hatta gidecek bir tren için bir kez daha tören yapılması, yolunda giden bir törende sabotaj paniği yaşanması başka nasıl izah edilebilir ki" sözleriyle özetledi.

Deniz Zeyrek'in yazısı şu şekilde:

"Yozgat'ın bir köyünde yaşayan okuyucum/izleyicim Mehmet'le zaman zaman sosyal medya üzerinden memleketin durumu hakkında yazışırız. Köylünün, çiftçinin durumunu çok iyi bildiği, konuştuğumuz sorunları bizzat yaşadığı için tespitlerine değer verir, önemli bulurum. Pazar sabahı memleketin ahvali hakkında şöyle bir mesaj yazdı:

“Hancı sarhoş yolcu sarhoş, Aşık Mahsuni Şerif'in dediği gibi…”

Mehmet'in bu mesajını okuyunca çok uzaklara, ta çocukluğuma gittim, kendimi onlu yaşlarda çarşıdan eve yürürken buldum. Elimde yeni satın alınmış radyolu kasetçalar, hem yürüyor, hem yüksek sesle Mahsuni Şerif dinliyorum:

“Karlı dağlar kara bulut içinde

Yaylası hüzünlü yöresi bir hoş

Sevdalı yolcular umut içinde

Hayalın düğünü töresi bir hoş…”

O gün benim için tarihi bir gündü. “Hayatındaki önemli günleri say” deseniz, ilk sıraya babamın taksitle Ana Britanica Ansiklopedisi aldığı günü, ikinci sıraya da radyolu kasetçalar aldığımız günü yazardım.

Evimizde dedemin ve babamın radyolarından başka müzik dinleyebileceğimiz bir alet yoktu. Bir kuzenimiz tıp fakültesini kazanıp Kayseri'ye gittiğinde İngilizce öğrendiği plaklarını ve onları çalmak için kullandığı pikabı bize bırakmıştı. Çanta şeklindeki pikap çalışıyordu ama evde ya da komşularda çalabileceğimiz tek bir müzik plağı dahi yoktu. Zira, sıkıyönetim ve darbe ortamı yüzünden neyin yasak neyin serbest olduğunu bilmeyen herkes bütün plakları yakmıştı.

★★★

Nostaljik anlardan kurtulup gerçeğe döndüğümde “Mehmet, daha doğrusu Mahsuni memleketi ne güzel özetlemiş” dedim kendi kendime.

Aklıma, önce İstanbul'dan Çin'e tren gönderme töreni geldi. 42 konteynerle buzdolabı taşıyan tren, süslenip, pankartlar ve bayraklar asılarak Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun da katıldığı törenle uğurlanmıştı. Tören nedeniyle Marmaray 90 dakika kapatılmış, İstanbul'un toplu taşım trafiği zor anlar yaşamıştı.

Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS) açıklamasa biz fark etmeyip, trenin Çin'e gittiğini sanacaktık ama meğerse o tren Maltepe'den geri Halkalı'ya dönmüş.

Biraz araştırınca öğrendim. Tren demiryolları taşımacılığı özelleştirilince kurulan Pasifik Eurasia isimli firmaya aitmiş. Çin gümrük işlemlerini eksik bulduğunu bildirince tren yük aldığı yere geri dönerek talep edilenleri yapmak zorunda kalmış. Pasifik'i duyunca kaynağıma “Hani şu Ankara'daki devasa rezidans, ofis projeleri yapan şirket mi” diye sordum.

Muhatabım “Evet evet, AK Parti Milletvekili Asuman Erdoğan'ın eşi, Cumhurbaşkanımızın köylüsü Fatih Erdoğan'ın şirketi” dedi. “Demiryolu taşımacılığı işine de mi girmişler” diye sordum gayri ihtiyari. Yanıtı kendim buldum.

Pasifik Eurasia şirketinin internet sitesine bakınca gördüm ki Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu'nun inşasından sonra hem de 2019 Kasım'ında bu şirket zaten Çin'den yük getirmiş, boğazdan geçerek Prag'a ulaştırmış.

“Madem ilk değil, niye tören yapıyorlar ki” diyecek oldum ama aklıma Mahsuni türküsü geldi:

“Han sarhoş hancı sarhoş… Hayalın düğünü töresi bir hoş”

Muhteşem nakaratı tekrarlarken bu kez Milli Helikopter Motoru törenine gitti aklım. Türkiye, Savunma Sanayi Müsteşarlığı bir süredir önemli başarılara imza atıyordu. Kendi motorunu yapan, kendi helikopterini üreten ülke olmak, takdir edilmesi gereken çok önemli bir gelişme.

Tören Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın himayesinde yapılıyordu. Erdoğan'ın “Ateşleyelim” talimatı vermesiyle mühendislerin kontrolleri tamamlayıp ateşleme düğmesine basması arasında sadece dört dakika geçti. Her şey yolunda görünüyordu süre uzayıp organizasyon şirketi ekrana, motor yerine salonun görüntüsünü yansıtınca TEI Genel Müdürü Mahmut Akşit'ten tuhaf bir tepki geldi:

“Motor çalışıyor efendim. Töreni sabote etmek isteyenlere hakkımızı helal etmiyoruz.”

Bu cümleden sonra Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar devreye girdi. Ortamı yumuşattı, konuşurken mühendislere biraz zaman kazandırdı.

Ancak Akşit paniklemiş olacak ki sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sayın Cumhurbaşkanım motor test ekibini tekrar canlı yayında görmek istiyoruz, lütfen. Bu şirketi Cumhurbaşkanlığı önerdi bize, işinizi düzgün yapın.”

Orada olsam herhalde “Durun sayın Akşit, paniğe gerek yok motor çalışıyor” diye seslenirdim.

Kim sabote ediyor?

Cumhurbaşkanı'nın katıldığı bütün törenleri organize eden Altus şirketi mi?

Bu panik niye?

★★★

Son zamanlarda kabine revizyonu söylentileri arttıkça bakanların kendilerini gösterme çabaları arttı. Garip durumların yaşandığı törenlerin birbirini izlemesi, açılmış fabrikaların yeniden açılması, çivi çakılmayan tesislere tekrar tekrar temel atılması, bir yıldır çalışan hatta gidecek bir tren için bir kez daha tören yapılması, yolunda giden bir törende sabotaj paniği yaşanması başka nasıl izah edilebilir ki?

Mahsuni bugünleri görse herhalde şunu da eklerdi mısralarına:

“Hayalin töreni bir hoş…”