Mehmet Ağar son günlerin en çok konuşulan kişileri arasında…

Özellikle Sedat Peker’in iddialarından sonra Bodrum Yalıkavak Marina’daki görevinden kovulması Ağar’ı yeniden Türkiye’nin gündemine taşıdı.

Ağar’a ilişkin en kapsamlı bilgiler de Ağar’ın adaşı MİT Kontrterör eski Daire Başkanı Mehmet Eymür’den geldi.

Eymür’ün yönettiği “atin.org” isimli internet sitesinin arşivinde çokça Mehmet Ağar’ın anlatıldığı yazı bulunuyor.

Yazılarda, Ağar’a okul yıllarında takılan lakaptan, Emniyet Müdürlüğü’ne giden yolu kendisine nasıl açtığına, Özallarla olan yakın ilişkisine kadar her şey var.

“PİKE MEHMET”

O yazılardan kısa bir özet:

“Mehmet Ağar, Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdikten sonra Emniyet Genel Müdürlüğü’nden burs alarak 1968’de Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girdi.

Okul yıllığı Ağar’ı şöyle tanıtıyordu: ‘Yeşilçam’da çok iyi tanınan bu arkadaşımız, İspanya maceralarını anlata anlata bitiremez. Arkadaşları arasında ‘PİKE’ lakabıyla bilinen arkadaşımız, efendiliği, mütevaziliği, arkadaşlığı ile aranan bir tiptir. En büyük ideali babasının izinden yürüyerek emniyet saflarına geçmektir.’

İlk görev yeri Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesi’ndeydi. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürlüğüne tayin oldu.

“ÖZAL SAYESİNDE ANKARA EMNİYET MÜDÜRÜ OLDU”

17 Şubat 1997 tarihli TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’na bilgi veren eski Başbakanlık Müsteşarı Hasan Celal Güzel, Mehmet Ağar ve koruma konusunda şunları söylüyordu:

“Zeynep Özal'ın Asım Ekren isimli bir müzisyenle münasebeti vardı. Zeynep Özal da Semra Özal da bazen eğlenmeyi seven kişiler oldukları için gecenin herhangi bir vaktinde sabaha karşı filan çeşitli eğlence yerlerine giderlerdi, tabii birtakım asayiş problemleri çıkardı. O çerçevede, tabii Ünal Erkan'la muhatap olurduk. O, Emniyet Müdürü’ydü. Ancak, Ünal Bey, bu tip işlerden çok fazla haz etmeyen bir polisti, politika tarafı çok fazla yoktu. Halbuki, Mehmet Ağar politikaya daha müsaitti, Mehmet Ağar'ı işte o zaman tanıdık. Mehmet Ağar, çok kibar, nazik, kurnaz, zeki, herkes tarafından sevilen, çok süratle hareket eden, iyi polis denilebilecek kabiliyetlere sahip bir genç adamdı hem de Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuydu polisliğinin yanında; yani, sivil sektörle de çok yakın münasebetleri vardı ve kendiliğinden Mehmet Ağar o gibi koruma konularında daha öne çıktı. Yalnız, Sayın Mehmet Ağar, Özallara ondan sonra yakın oldu; yani, tanıdılar onu, o şekilde tanımış oldular, onu söyleyeyim. Mehmet Ağar Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne getirilmek istendiğinde ben karşı çıktım ve kabinede de bunu açıkça belirttim. Benim bildiğim, Sayın Semra Özal ile çok yakından bir samimiyet kurdu, Sayın Turgut Özal'la aynı samimiyeti kurdu ve âdeta onların emrinde gibi bir şey oldu, özel polisi gibi bir şey oldu açıkçası ve sonra da Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne terfian getirilmek istendiğinde ben Bakanlar Kurulu’nda karşı çıktım. Çok büyük bir cesaret işiydi, çünkü olduğu gibi ona gidecekti. Bu adamı tanıyorum, benim de dostluğum oldu; ama, bu tip münasebetlerin içinde olan ve İstanbul polisi bakımından da bu bakımdan tenkit edilen birisinin Ankara Emniyet Müdürü olması fevkalade yanlıştır diye itiraz ettim. Epeyce bir münakaşadan sonra tabii Turgut Bey dediğini yaptı, Mehmet Ağar Ankara Emniyet Müdürü oldu ve sonra da geldi bana ‘emriniz var mı Sayın Bakanım’ diye de sordu, benim aleyhte olduğumu bilmesine rağmen; yani, tavrı bakımından söylüyorum...”

“UYUŞTURUCU KAÇAKÇISI: PASAPORTU AĞAR’DAN ALDIM”

Ünlü uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşin, Türkiye'de kumar oynatanlar, fuhuş işi yapanlar, hırsızlık yapanlar, uyuşturucu kaçıranlar rüşvet vermeden iş yapamazlar diyor ve ‘Benim verdiklerimin banka numaraları var. Verebilirim. Halen Emniyette üst düzeyde olan şahıslar var, getirtip konuştururum’ diyor ve şöyle devam ediyordu:

“Baybaşin, Mehmet Ağar ile birlikte, bir yemekte çekilmiş fotoğrafı göstererek, ‘Bana kimlik veren bizzat Mehmet Ağar'ın kendisidir. Benim elime kaç kez Mehmet Ağar'ın kendisi verdi pasaportu, …ama benim size anlattığım dönemlerde 1983'lerde İstanbul'da en üst Şükrü Balcı'ydı. Balcı, Ağar'a söylerdi, o da bize getirirdi’ diyor.”

“OĞLUNUN MASRAFLARINI KARŞILADILAR”

“Ömer Diçkök Fenerbahçe üyesi olup eski yönetimlerde görev almış. Dinçkökler, Mehmet Ağar ile yakın dosttu. Mehmet Ağar’ın oğlunun ABD’de tahsil masraflarının Raif Dinçkök tarafından ödendiği, Ağar’ın kardeşinin de bir süre Dinçköklerin mallarını açıktan pazarladığı, Ağar'ın yakın çevresi tarafından söyleniyordu.”

DOĞAN YURDAKUL’UN KALEMİNDEN “İKİ MEHMET OLAYI”

 Doğan Yurdakul, 7 Ağustos 2008 tarihinde Odatv’deki yazısında Ağar-Eymür kavgasını şöyle yazmış....

“MİT Kontrterör dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür’ün Ergenekon iddianamesi ek 391. klasöründe yer alan tanık ifadesi medyada tam metin olarak yayınlandı.

İfade metnini okuyunca aklıma geçmiş yıllarda istihbarat tarihine ‘İki Mehmet kavgası’ adıyla geçen olaylar takıldı.

‘İki Mehmet’ yani Mehmet Eymür ile Mehmet Ağar arasındaki bu kavga, 1980’li yılların ortasında başlayıp on yılı aşkın bir süre devam etmişti.

Genellikle kapalı kapılar ardında cereyan eden olaylar sadece iki skandal patlak verdiğinde aleniyete dökülmüş, su yüzüne çıkmıştı: önce MİT Raporu skandalında; sonra da Susurluk skandalında.

1988 yılı başında patlak veren MİT Raporu skandalında çatışan ekiplerin bir tarafında Hiram Abas-Mehmet Eymür grubu, karşı tarafta ise Nuri Gündeş (dönemin MİT İstanbul bölge başkanı) ve içinde Mehmet Ağar’ın da müdür yardımcısı olduğu İstanbul Emniyeti vardı.

Mehmet Eymür’ün kaleme aldığı MİT Raporu, Tarık Ümit gibi bazı muhbirlerin verdiği bilgilerle, bazı mafya babalarının ifadelerinden derlenmişti. İstanbul ekibini tasfiye etmeye yönelik suçlamalarla doluydu.

Ama bu ilk kavgada yenik düşen, raporu yazan taraf oldu: Hiram Abas ve Mehmet Eymür MİT’ten uzaklaştırıldı. Mehmet Ağar ve diğerleri terfi ettirildi.

“İki Mehmet kavgası” alttan alta sürerken, aradan sekiz yıl geçti. Mehmet Eymür 1994’te MİT’e (Özel İstihbarat Dairesine) geri getirildi. Ve Susurluk skandalı patlamadan az önce yazdığı yeni bir rapor daha ortaya çıktı.

Odatv'de yeralan iddialara göre, Bu raporda da Mehmet Ağar suçlanıyor, Susurlukla ilgili olayların çoğunda onun parmağı olduğu yazılıyordu.

İkinci kez su yüzüne çıkan kavgada da yenik düşen yine Eymür oldu. Yine MİT’ten uzaklaştırıldı. Mehmet Ağar dokunulmazlığı olduğu için Susurluk davasında yargılanamadı.”