Organize suç örgütü lideri olduğu gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatılan Sedat Peker’in yayımladığı videolar konuşulmaya devam ediliyor.

Peker, son açıklamasında Süleyman Soylu'nun akrabası olan Sadık Soylu ile ilgili iddiada bulundu. 

Sedat Peker, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda görevli bürokrat E.K., hakkında açılan FETÖ soruşturmasının kapatıldığını, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun akrabası olduğu belirtilen Sadık Soylu'nun, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bürokratları ile Ankara Çankaya'daki bir iş merkezinde sık sık görüştüğünü ileri sürdü.

YANIT GELMEYEN YAZI

Çevre Bakanlığı’ndaki FETÖ soruşturmasının kapatıldığı iddiası akıllara Sözcü Gazetesi yazarı Aytunç Erkin’in 21 Ağustos 2020 tarihinde kaleme aldığı, “Çevre Bakanlığı’nın iki üst düzey isminde FETÖ şüphesi” başlıklı yazısını hatırlattı.

Erkin, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Bakanlığa gönderdiği yazıyı paylaştı ve şunları kaydetti:

“Ankara Başsavcılığı sordu ama…

Tarih 14 Mayıs 2019…

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu Savcılığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Personel Daire Başkanlığı'na şu yazıyı gönderir:

‘… FETÖ/PYD üyesi olduğu yönünde ihbar edilen aşağıda kimlik bilgileri bulunan şahısların bakanlığınız bünyesinde görev yapıp yapmadıkları… Hangi birimde, hangi unvanla çalıştıkları… Kurumunuza bildirdikleri telefon numarası ile şahısların kimlik bilgilerinin bildirilmesi… Ayrıca haklarında bakanlığınızca bu yönde bir idari soruşturma yapılıp yapılmadığı… Şahısların terör örgütü ile bağlantısına dair bilgi ve belge bulunup, bulunmadığı… Varsa ilgili evrakların Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilmesi rica olunur…’

Soruşturulan iki isim Çevre Bakanlığı'nda üst düzey iki yönetici… İsimlerini yazmıyorum…

Çünkü… Daha kimsenin ifadesi alınmamış! Ya da alınamamış!

Sadece merak ediyorum:

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, iki üst düzey yöneticisiyle ilgili başsavcılığa bir yanıt gönderdi mi?

İki üst düzey yöneticinin telefonlarında ByLock mu var?”

 

BAKAN SESSİZ

Ortalığa saçılan iddialara, savcılığın yazısına rağmen, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum sessizliğini koruyor. Kurum, ne Savcılığın yazısına yanıt verilmemesiyle ilgili ne de Peker'in sıklıkla dile getirdiği bakanlıkla ilgili iddialara yanıt vermedi. Kurum, sessiz kalmayı tercih etti.

“HIRSIZLIK ÜRÜNÜ KARA TELEVİZYONUNU ‘SİLAH’ OLARAK KULLANIYOR”

Sözcü Gazetesi yazarı Soner Yalçın ise 13 Mart 2020’de, “Hırsız dayanışması” başlıklı bir yazı kaleme almıştı.

Yalçın yazısında, Türkiye’de yaşananları aktarıp, “Zorlu acılı günlerden geçiyoruz; Türkiye yol ayrımına geldi. Ya kirlilik sürecek ya da temizlik başlayacak… AKP'nin temiz eller operasyonu mücadelesine destek verip vermeyeceği iktidarının geleceğini belirleyecek…” ifadelerini kullanmıştı.

Yalçın’ın söz konusu yazısı şöyle:

“Fransız şair Comte De Lautréamont şunu dedi:

‘Yeterince hırsızlık yaparsan, çaldığın paralarla seni aziz ilan edecek bir kilise satın alabilirsin.’

Son günlerde bu söz niye aklıma düştü? Bilemiyorum. Ama sürekli içimden bu sözü tekrarlarken buluyorum kendimi!

Şunu fark ettim: Bu söz ilk, bir kara televizyonu seyrederken aklıma geldi! Demek ki kafamda, hırsızlık yaparak televizyon kuran bir medya patronu var! Demek ki kafamda, çaldığı paralarla edindiği medyasıyla kendini “melih/sevimli/şirin” göstermek isteyen biri var…

Kim acaba bu kaşarlanmış hırsız? Kim bu halkın-devletin malını çalan vicdansız hırsız? Kuşkusuz bu hırsız “aziz” olması için kendini topluma milli-muhafazakar göstermesi lazım. Yani, arsız bir yalancı olması lazım. Kendini övdürmesi için başkalarını kötülemesi lazım. Yani, yalanlarıyla hakikati savunanları susturması lazım.

Hırsızlık ürünü kara televizyonunu “silah” olarak kullanıyor. Hırsızlıklarını bir bir yazan yayın organını kapattırmak, çalışanlarını hapse attırmak için büyük çaba gösteriyor. Bu baş hırsız, oğlunu bile kullanmaktan geri durmuyor!

Ve maalesef bu melih-sevimli hırsızın kandırmadıkları da yok değil. Kokuşmuş yayıncılığıyla bazen iktidarı kandırıp amacına ulaştığı görülüyor:

Barışlar hapse atıldı… Odatv kapatıldı…

İŞTE BİR DİĞERİ

Medya sahibi olan tek hırsız yok! İşte bir diğeri:

Kendini ışık saçan cemaat lideri olarak satıyor! Ama tek uğraşı alanı; insanları kandırarak-duygularını sömürerek ellerinde avuçlarında ne varsa almak…

Din-iman kamuflajı altında hırsızlığını sürdürüyor. Ve bu yolda önüne kim engel çıkarırsa tehditlerle yok ediyor. Örneğin…

Kutsal dava uğruna mücadele verdiğini söyleyen bu mücahit, bir kamu bankasına gidip kredi istedi. Banka vermedi. Ertesi gün mücahit medyasında yayınlar başladı:

-“Piyasaya yeteri kadar kredi vermeyen Ziraat'in musluğu FETÖ'ye akmış!”

Ardından banka genel müdürüne yönelik saldırılar yapıldı. Küçük köşe yazarları bu konuda yazı yazmakla kalmadı; ekrana çıkıp genel müdürü hapisle tehdit etti!

Bu hırsız medyalar, dönemin siyasi ruhuna uygun tehdit araçları kullanıyor: Dün “Ergenekon”, bugün “FETÖ” en büyük silahları!

Bir de şu var: Bana yalancı göster, sana hırsız göstereyim… Bana yalan göster sana hırsız ittifakı göstereyim… Hırsız hırsızı iyi tanıyor ve hemen birleşip dürüstlüğe savaş açıyorlar!

İşte… Gazeteciliği-haberciliği hırsızlıklarına kılıf yapan bu sözde medyalar, en son hakikatin merkezi Odatv'ye karşı ortak yayın sürdürdü…

Bu yalancı yayınların ortaya çıkardığı gerçek şu oldu: Paranın kölesi, güç sarhoşu vicdansız bunlar.

Hiçbir utanmaları yok. Şaşırmıyoruz: Utanmaz, zalimlik yapar…

YOLUN SONU

AKP iktidarı, bu yavuz hırsızların yaptıklarına daha ne kadar göz yummayı sürdürecek?

-Kuşkusuz birini kulağından tutup oturduğu makamdan kaldırdı.

-Kuşkusuz diğerine tüm yalvarmalarına rağmen randevu vermiyor.

Bu yeterli mi?

AKP hesap sorma cesareti gösterebilecek mi?

Öyle ya…

Bu yavuz hırsızların iktidarlarını kemirdiğini anlamıyorlar mı?

Bu yavuz hırsızlara göz yummanın seçim kaybetmek anlamına geldiğini bilmiyorlar mı?

Halkın, hırsızlıkları sayesinde kurdukları medyalarında herkese iftira atanları bilmiyor, tanımıyor mu sanıyor?

Bu hırsız medyanın hiçbir inandırıcılığı kalmadığını AKP görmüyor mu? Sadece “soğuk” davranarak bu kamburundan kurtulamaz. Bu hırsızların yargı önüne çıkmasını engellememesi lazım…

Evet, AKP şuna karar verecek: Ya hırsızları koruyup kollayacak ya da onlarla birlikte kirli enkazın altında kalmayı göze alacak.

Bakınız: Ankara'daki kara televizyon çetesinin dosyası savcıların önünde duruyor.

İstanbul'daki ışık çetesi için düğmeye basıldı; tüm mallarına haciz kondu. Bu iki dosya daha da büyüyecek…

Odatv'yi kapattıranlar, bakalım bu hırsız medyaya daha ne kadar göz yumacak? Yoksul ailelerin namuslu gazetecileri Barışları zindana tıkanlar, hırsızlıkla zenginleşmiş ailenin “ekran bülbülü” çocuğuna neler yapacak?

Zorlu acılı günlerden geçiyoruz; Türkiye yol ayrımına geldi.

Ya kirlilik sürecek ya da temizlik başlayacak… AKP'nin temiz eller operasyonu mücadelesine destek verip vermeyeceği iktidarının geleceğini belirleyecek…"