Dilipak "tek başlılık" uyarısı Yaptı

Abdurrahman Dilipak, Yeni Akit gazetesindeki köşesinde istişare ve şûranın önemine değindi. Ülkeyi yönetenlere yönelik uyarılarını sürdürmeğe devam ediyor.

Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak'ın AK Parti'ye yönelik söylemlerine yeni bir boyut kazandırdı ve  "Bana güven, gerisini merak etme sen!" başlıklı yazısının satır aralarında iktidar yöneticilerine ince mesajlar vermeğe .alışan  Dilipak, “Raina demeyecek, Unzurna diyecektik" hatırlatmasında bulunarak uyarılarını sürdürdü.

Geçtiğimiz aylardan bu yana ülkeyi yönetenkere tarihsel örneklerle uyarılarda bulunmaya devam eden  Dilipak, başta 1. Meclis dönemi olmak üzere Hz. Ömer'in halilefiği dönemini hatırlattı. İstişare ve şûranın önemine vurgu yaparak, istişare olmazsa olmazlarımız arasında daima var olmalı. Ortak aklın devrede olması ülke ve toplum yararınadır.

Dilipak, "Bir sürü ufak adam, birilerini yücelterek, onun gölgesi altında onun adına “amir” oldular." diyerek konjonktürel siyaseti gözler önüne serdi. 

İşte Abdurrahman Dilipak'ın "Bana güven, gerisini merak etme sen!" yazısından ilgili bölümler;

Politikacı “cam ev”de oturmalıdır. Bizde cami ve kamu binalarının penceresi, dışarıdan geçenlerin içerisini görecekleri şekilde yere yakın yapılır. Kapılar büyüktür ve kapatılmaz. İçeriye rüzgar ve vahşi hayvan girmesin diye deriden bir perde ile kapatılır. Osmanlıda yürütmenin merkezine “Bab-ı âlî” denir. Yani “Büyük Kapı”.
1. Meclis açıldığında içeride kürsünün arkasında “Ve emruhum şûra beynehüm” yazıyordu. Yani “aranızda şûra ile hükmedin” mealindeki ayet. Çünkü bizim geleneğimizde, “istişare ve şûra ile alınmayan bir kararda “ilahi koruma” yoktur. “İstişare” o konuda ehliyet ve liyakatı ile temayüz etmiş, bilgi ve tecrübe sahibi kişilerle istişare etmek ve verilecek karardan yarar ya da zarar görecek kişilerin sesine kulak vermek ve onların meşru taleplerini dikkate almak.
Evet “Bizden olan ulul emre iteat edeceğiz”. O “bizden olan” kişinin talimatı “masiyet” ihtiva ediyorsa “Masiyette iteat yoktur”. O birileri ise istişare ettiğini söylese de yoktur! Öyle ki, “Cübbesinin hesabını vermeden minberdeki halifenin hutbesini bile dinlemeyen” bir gelenek sözkonusu. Dahası, “Mihrinizi düşük tutun da evlilik kolay olsun” nasihatine bile “Allah’ın ve Resulün bize kural koymadığı halde, sen bize sormadan, bizi dinlemeden, bizim hakkımız olan bir konuda bize kural koyamazsın” diyen sahabenin itirazı karşısında geri adım atan bir Halife Ömer örneği var önümüzde.
Hz. Ömer bu itirazlara karşı itiraz edenleri susturmadı. Onların itirazlarını ciddiye aldı ve onların taleplerini kabul etti. Sadece Halife Ömer mi? Hatırlayalım, Allahın Resulü, bırakın hazarı yani barış zamanını, savaş şartlarında, istişare edip fikrinden vazgeçmedi mi?
Gençler saldırıdan, Resulullah savunmadan yanaydı. Gençler bu konuda bir ayet olup olmadığını sordular. Resulullah “yok” dedi. Ben öyle düşünüyorum. Gençler “o zaman düşmanı beklemeden saldırmaktan yana olduklarını söylediler. Peygamberimiz de “Tamam o zaman” dedi. Zırhını istedi. Peygamberimiz zırhını kuşanırken, gençler, fazla ısrarcı olduklarını düşünüp, tekrar gelip, bu fikirlerinden vazgeçtiklerini söylediler. Ama Resulullah “Zırhını giyen Peygamber çıkarmaz. Birlikte karar verdik, birlikte gideceğiz” dedi. Fakat saldırı başarısız oldu. Gençler hata yaptıklarını düşündüler ve gelip Resulullaha “Allahın Resulü bizi affet. Bundan sonra siz bir şey söylediğinizde, Allah’a yemin olsun ki, biz ağzımızı bile açmayacağız” dediler. O sırada ayet nazil oldu. Hayır, onlar doğru yapmışlardı. İstişare edip öyle karar vereceklerdi. “Musalla taşında meyyid” olmayacaklardı. Bilmedikleri bir şeyin peşine düşmeyecekler, anlamaya çalışacaklardı. Akleden bir topluluk olacaklardı. Kafalarını kiraya vermeyeceklerdi. “Öl de ölelim, vur de vuralım” demeyeceklerdi. Her şey Allah’ın rızası istikametinde olacaktı. Allah, Resul ve kitap esas alınacaktı. İstişare bu olay sırasında farz kılındı.
“Tanrı/Kırallar”a, “Monark”lara, “sözü kanun olanlara” karşı bir savunma kalkanı oluşturacak, “Raina” demeyecek, “Unzurna” diyecektik!?.
Bir sürü ufak adam, birilerini yücelterek, onun gölgesi altında onun adına “amir” oldular. Tarih Ağalarından daha zalim kahyaların kanlı cinayetlerinin hikayeleri ile doludur. Kahyalarının yaptıklarından sorumlu tutulup saltanatlarının yıkılışını gören sultanların sayısı az değildir.
Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak