ABD muhafazakârlarının klasik ve“neocon” olmayan asıl gövdesinin yayın organı “The American Conservative” adlı dergide Türkiye ile ilgili çok önemli bir makale yayınlandı. Geçmişte Pat Buchanan, Rand Paul, Andrew Bacewich ve medeniyetler çatışmasının teorisyeni Samuel Huntington gibi çok ünlü isimlerin önemli makalelerinin yayınlandığı dergide Türkiye’nin artık ABD müttefiki olmayıp İslamcı bir diktatörlüğe kaydığı iddia ediliyor. Görüşlerinin olması dikkat çeken ve dikkate alınması gereken bir durum söz konusu.

Sık sık Türkiye’yi ziyaret eden Cato İnstitute araştırmacısı Doug Bandow’un imzasını taşıyan yazıda Erdoğan’ın ülkedeki 6 büyük şehrin 5’ini kazanan muhalefetin seçim zaferine el koymaya teşebbüs ederek demokrasiye olan uzaklığını bir kez daha kanıtladığı ileri sürülüyor. İddiası yapılıyor.

"TÜRKİYE'NİN NATO ÜYELİĞİ..."

Yazıda, “Muhalefetin yeniden doğuşu Erdoğan gitgide daha otoriter hale gelen rejiminden acı çeken halk kadar Ankara’yı artık bir dost ve müttefik olarak saymamaları gereken Batılı hükümetler için de yararlıdır. Gerçekten de, Atlantik ittifakı Türkiye’nin NATO üyeliğini artık askıya almalı ya da sonlandırmalıdır” ifadeleri yer aldı.

Bandow’un makalesinde Erdoğan’ın iktidara geldikten sonra aradan 10 yıl geçmeden otoriterleştiği, muhalefeti destekleyen iş adamlarının hedef alındığı, bağımsız medyanın kontrol edilmeye başlandığı, hükümeti eleştiren gazetecilerin, aydınların hatta okul çocuklarının bile cezalandırıldığı vurgulanıyor. Yazar, Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı iken söylediği bir sözü hatırlatıyor: “Demokrasi bir tramvaydır. İstediğiniz durağa gelince tramvaydan inersiniz.”

Makalede ilginç bir nokta siyasal suçlulara yer açmak için hapishanelerden canilerin çıkarılıp topluma salındığı iddiası ileri sürülüyor. Bu arada 80 bin kişinin siyasal tutuklu olduğu, 160 bin kişinin işten atıldığı, işkencenin sürdüğü, 95 yerel yöneticinin görevden alındığı,175 kadar gazetecinin içerde olduğu söyleniyor.

YAZININ EN ÖNEMLİ TEZİ...

“The American Conservative” seçim yapılıyor olmasının Türkiye’de bir demokrasi bulunduğunun kanıtı olamayacağını söylüyor. Yazar, Freedom House raporlarından örnekler vererek seçimlerde yapılan hileleri, adaletsizlik ve eşitsizlikleri sıralıyor.

Yazının en önemli tezi Erdoğan liderliğinde bir Türkiye’nin ABD’nin dostu ve müttefiki olamayacağı. Bandow, Erdoğan’ın dış politikasının ABD ve Avrupa’dan uzaklaştığını, hatta Suriye konusunda başlangıçta IŞİD’in kendi toprakları üzerinden Esat’la mücadele etmesine izin verdiğini iddia ediyor. Yazı, Erdoğan’ın hedef olarak ABD müttefiki olan “Kürtleri” hedef aldığı suçlamasında bulunuyor. Yazı bu konularda bilinen ve Türkiye hükümeti tarafından yalanlanan tüm suçlamaları sıraladıktan sonra Erdoğan’ın seçim kampanyasında Yeni Zelanda terör saldırısı hakkında söylediklerinin İslamcı ve milliyetçi propaganda olduğunu belirtiyor.

Yazar Türkiye’nin artık Batı’nın dostu olmadığını yineleyerek ve “mesela NATO’ya bugün başvurmuş olsaydı asla kabul edilmezdi” diyor. Avrupa Konseyi Seçim Gözlem Misyonu Şefi Andrew Dawson’un “Korkarım ki Türkiye’nin Avrupa değer ve ilkelerine uygun gerçekten demokratik seçimler için özgür ve adil bir seçim ortamına sahip olduğunu söyleyemiyoruz” şeklindeki sözlerini iletiyor.

Yazar sonuç olarak Türkiye’de istikrarın önemli olduğunu ama ABD yönetiminin Erdoğan’ı “yola getirme” çabasının umutsuz ve gereksiz olduğunu söylüyor ve yazısını şu cümlelerle yazısını sürdürdü;

“Washington, Osmanlı İmparatorluğu’nu canlandırmaya çalışan bir hükümetle dostluk hayalleri üzerine kurulmuş politikalar geliştirmeyi bırakmalı. Türkiye bugün ne dost, ne de müttefiktir. ABD bu saptamaya uygun olarak hareket etmelidir.”

The American Conservative dergisinde çıkan bu makale ABD düşünce kuruluşları bültenlerinde ve medyada yayınlanan, hepsi de Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin Batı’nın bir parçası olarak devem edemeyeceğini öne süren çok sayıdaki makaleden biri.

Kayahan Uygur